2008 | 2007 | 2006 | 2005 | 2004 | 2003 | 2002
|
ARŞİV : Ocak - 2005
|
|
Köşe Yazıları
|
Evrak-ı Perişandan : SALMAN MÜMTAZ’IN ENVER PAŞA VE NURİ PAŞA HAKKINDA ŞİİRLERİ
- Doç. Dr. Fethi Gedikli |
Bu yazı Salman Mümtazın doğumunun 120. yıldönümüne armağandır.
Bu yazının müellifi bir süreden beri 525-ci Gazetede “Bismillah” adlı köşede Bolşevik devrindeki Rus zulmünün haksız yere katlettiği Azerbaycan aydınları üzerine çok ilginç yazılar yazan Adalet Tahirzade’dir. Ben bu yazıya bir şey eklemedim; sadece yazarın sözü geçen gazetedeki 31 Aralık 2004 günü yayımlanan yazısını biraz kısaltıp dilini de İstanbul Türkçesine uygunlaştırdım. Dolayısıyla benim rolüm burada aracılıktan ibarettir. şiirlere konulan açıklamalar da Tahirzade’ye aittir. Şiirler buraya alınırken kelimelere dokunulmamış, onlar sadece yazılış bakımından lehçemize yaklaştırılmıştır.
Enver ve Nuri Paşalar hakkındaki şiirlerin kamuoyumuzda ilgiyle karşılanacağını umarım. ()
|
Gezi : Güzelliğin aynası İznik
- Banu Erkmen |
Osmanlı camilerinin ve hamamlarının ve diğer yapılarının müstesna süsleme eserleri olan İznik çinilerine bugün dahi paha biçilemez. Dünyanın her yerinde tanınmış olan bu çinilerin kalitesini ve özellikle mavi ile kırmızı rengini bugün dahi günümüz teknolojisi ile ustalar yapamamaktadırlar. Yapılan kazılarda bölgede Milet işi olarak bilinen basit, kırmızı hamurlu, mavi, firuze, mor renkli, basit bezemeli çanak ve çömlekler üretiliyordu. 15. yy’da birden beyaz hamurlu ve porselen kalitesinde sırlı, hayretler uyandırıcı kalitede eserler üretilmeye başlandı. Bu değişimdeki en büyük etken İpek yolunun üzerinde bulunan İznik’ten geçen kervanlardaki Çin porselenleri idi. Daha iyisini, daha güzelini ve daha bezemeli olanları yapmak o günlerin ustaları için bir yaşam şartı olmuştu. ()
|
Reymanca : Hangi gençlik?...
- Reyman Eray |
Atatürk, Cumhuriyet’i Türk gençliğine emanet etti... Kulağa çok iyi geliyor, gençlerin gururunu okşuyor ama, Atatürk, günümüz gençliğini görseydi, gene de Cumhuriyet’i emanet eder miydi dersiniz?..
Sözümüz tabii ki “adam gibi” gençlere değil! Ülkesini seven, ülke sorunlarını bilen, kendini geliştiren, kitap okuyan “ilkeli” ve “sağlam” gençlerimizi ayrı tutuyoruz. Sözümüz, “Kurtlar Vadisi”nde –rolü gereği- ölen “Çakır” karakterine “ciddi ciddi” mevlit okutan gençliğe... Sözümüz, futbol karşılaşmalarına döner bıçağıyla giden gençliğe... Sözümüz, bilgiye ulaşmak için değil, oyun oynamak ya da kız tavlamak için internet cafe’leri dolduran geçliğe...
“Necip basın”ımız pek değinmiyorsa da, Kuzey Kıbrıs’taki Türk gençliğinin yarısı Rum pasaportu aldı... ()
|
Hedef : CHP KURULTAYI VE CAMBAZA BAKMAK
- Ünal Bolat |
Ocak 2005, CHP'nin ilk olmayan ve bu gidişle son da olmayacak olağanüstü kurultaylarından birini daha tarihe kaydetmiş olacak.
Şimdiye kadar birçok badireyi bir şekilde atlatıp koltuğunu muhafaza edebilen Deniz Baykal, bu kez alışagelmedik bir rakiple nasıl başa çıkacağını bilememenin hırçınlığını yaşıyor. Kendi deyimiyle cerahati patlatmak isterken hiç de doğal görünmüyor... Dün seçim meydanlarında övdüğü adamı bugün cerahate benzetme mecburiyetinde kalmak... Ne kadar zor bir durum... Ne büyük mecburiyet... ()
|
- : ORHAN ŞAİK GÖKYAY’IN
- Ahmet Özdemir |
Millî Mücadele yıllarının bütün ıstırabını, çocukluk ve ilk gençlik dönemlerinde yaşamış olan Orhan Şaik Gökyay, edebiyat dünyasına ilk adımını şiirle attı. Önce aruz vezni ile başladığı şiire; daha sonra, halkın dili ve söyleyişini kullanarak âşık ve tekke tarzları ile koçaklama havasını birleştirdi, yeni ve ileri bir şiir anlayışına ulaştı. Ömrünün sonuna kadar bu tarzı sürdürdü.
İstiklâl Savaşı yıllarında pek çok kimse Ankara’ya İnebolu üzerinden ulaşıyor ve Kastamonu’ya da uğruyorlardı. Bunlardan birisi de Mehmet Akif Ersoy’du. Orhan Şaik Gökyay, Mehmet Akif Ersoy’u Kastamonu’da görmek imkanı bulmuş, o zamana kadar yazdığı şiirleri göstermiş ve beğenisini kazanmıştı. İlk şiiri “Annemin Mezarında” adını taşıyordu ve kardeşi Kenan’a ithaf ettiği bu şiir, 1922 yılında Kastamonu’da çıkan Açıksöz Gazetesi'nde yayımlanmıştı. ()
|
Sözün Özü : Hangi medeniyet?
- Alptekin Cevherli |
Aslında şu satırların kaleme alındığı saatlerde Türkiye’nin Batılılaşma hayalleri üzerine en yoğun pazarlıklar yaşanıyordu. Sizin okuduğunuz saatlerde ise muhtemelen AB’nin ülkemiz için ne kadar da vazgeçilmez bir hedef olduğu ve AB üyesi devlet başkanlarının öne sürdüğü şartların aslında Türkiye’nin büyüklüğünden kaynaklanan korku nedeniyle dile getirildiğini, aslında suçun bizim kendimizi tanıtamamamızda olduğunu dile getiren bilgiç tavırlı, kendilerini yazar olarak kabul eden, sözde aydınlar tarafından televizyonlara çıkıp nutuklar atılıyor olacaktır...
Tabii böyle bir ortamda eleştirilecek o kadar çok şey var ki... Hangi birini sayalım? ()
|
Ünlem ! : BU NASIL FATİH’LİK
- Asuman Özdemir |
Ayni ile vakidir ki;
Demirel ile Ecevit’in çok güçlü rakip olduğu 70’li yılların sonlarında popülizmin en güçlüsü olan Demirel, Ecevit’e olan öfkesini her fırsatta dile getirirdi. Televizyona çok çıkıyor diye Ecevit’in adını anmaz O’ndan ya “sikiper” ya da “ eski hükümetin başı” diye anardı. CHP’nin o devirde ki yağcıları 1977 seçimlerinde kesin sonucu alınmadan kendilerini iktidar ilan etmiş, Ecevit’i de buna ikna edince, gece yarısı parti genel merkezinde bir balkona çıkan Ecevit uzun uzun nutuk atmaya başlamıştı. Bu arada genel merkezin önü kıyamet gibi insanla dolu davullu zurnalı tezahüratta bulunmaktadır. Bu arada birisi gelir Ecevit’in kulağına bir şeyler fısıldar, Ecevit hiçbir şey söylemeden içeri girer. Kıyamet gibi kalabalın üstünü de buz gibi bir sessizlik kaplar. ()
|
Göğe Merdiven : BİZ NE YAPACAĞIZ?
- Aybars Fırat |
Çocuklarımıza, gençlerimize, kızlarımıza, kadınlarımıza, yaşlılarımıza, vatan topraklarının, geçmişimizin, geleceğimizin, her zerresine sahip çıkmak, araştırmak, okumak, öğrenmek ve omuzlarımıza yüklenen –milletimizi sonsuza kadar hür ve müreffeh yaşatmak – ağır sorumluluğunu yerine getirmek zorundayız. Bu da tarihimizi, dilimizi, dinimizi, kültürümüzü bilmek ve yaşatmakla olacaktır. Biz ne yapacağız; bizi yok etmek isteyenlerle savaşacak mıyız yoksa boyun mu eğeceğiz, içimizdeki hainlere prim vermeye, devam mı edeceğiz, bizi içten çökertmelerine razı olacak mıyız? Günlük çekişmeleri bir yana bırakıp kaybettiklerimize, kaybetmekte olduklarımıza eğilecek miyiz? Yoksa boğazımıza sarılmış yılan için hala “Bana dokunmuyor” mu diyeceğiz? ()
|
Pusula : GELSİN GAYRI AKIL BAŞA
- Bayram Akcan |
Aklı başında olan herkes biliyor ki, AB bu Türkiye’yi birliğe almaz. Alacağı Türkiye, etnik olarak parçalara bölünmüş, Ermeni soykırımını tanıyan, Kıbrıs’ı Rumlar’a veren, Öcalan’ı serbest bırakan, Kürtler’e farklı bir siyasi yapıda yer veren, bir ülke olacaktır.
17 Aralık ertesi bazı televizyon ve gazetelerde “müzakere tarihi aldık, Tayyip’in resti işe yaradı” türünden şeylerden bahsediliyordu. Ne yalan söyleyeyim çok şaşırmıştım. Adamlar çok kıvırdılar ama sonunda net bir tarih verdiler diye düşündüm. Uzun bir süre şaşkınlıkla birlikte görüşmenin iç yüzünü merak ettim. Bir de öğrendik ki, zafer diye yutturulan şey tam bir teslimiyetmiş. Neymiş: “Batı yağımıza gelmişmiş, bizim büyüklüğümüzü anlamışlarmış” ardınca bir sürü kuyruklu, kuyruksuz yalanlar. ()
|
Ölçü : ZİYA NUR’DAN TARİH ALMAK...
- Cem Sökmen |
Ziya Nur’dan tarih almak, kendi kavramlarımıza dönmek demektir. Kendi kavramlarımıza yani kendi bakış açımıza.. Onun rehberliğinde tarihimizin derinliklerine doğru bir yolculuğa çıkmak, bu tarihi meydana getiren düşünce sistemine olabildiğince vakıf olmak boynumuzun borcudur. Türkiye’de belli bir zaman diliminde kitap, gazete, dergi, vs.. yayıncılık anlamında ne varsa bunların sahip olduğu birinci özellik kaliteli olmak değil, “yerli” olmamaktı, kadim değerlerimizin dışında olmaktı. Bu reaksiyonun tesirinde yetişen nesiller, aslında bu toplumun aksiyonunun ne olduğundan habersiz şekilde yetiştiler. Okumuş insan kaynağımızın büyük bir kısmı maruz bırakıldıkları ufuk darlığını aşamayarak bu ülkenin kültürel birikimiyle sağlıklı bir ilişki kuramadılar. ()
|
Sağlık Meridyeni : ÜZÜMSÜZ SAĞLIK OLMAZ
- Dr. İsmail Maraş |
Özellikle üzüm çekirdeği çok faydalıdır. İçinde yüksek miktarda antikanserojen madde vardır. Vücutta kanser dahil pek çok rahatsızlığa sebep olan serbest radikallerin çalışmasını engelleyen maddeler içerir. Bu sebeple üzüm çekirdeği atılmamalı ve mutlaka tüketilmelidir. İçerdiği bu yüksek orandaki antioksidan molekülleri yüzünden yurt dışında üzüm çekirdeği hapları bile vardır.
Üzüm doku yenilenmesini hızlandırır.
Hücre yenilenmesini güçlendirir.
Bağışıklık sistemini güçlendirir.
Karaciğerin zehirleri etkisiz hale getirmesini yardımcı olur. Karaciğer hücrelerini iyi çalıştırır.
()
|
Net P@no : TEKNOLOJİNİN CÜCESİ OLUR MU? (2)
- Baki Günay |
Bilgisayar üreticileri gelecekte nano boyutta çip mimarileri ile çok daha hızlı işleme gücüne erişmeyi umuyorlar. Otomotiv endüstrisinde ise, çok daha iyi görüş kabiliyeti sağlayacak nanoteknoloji destekli camlar, otomobillere entegre edilmek üzere. Kimi tekstil firmaları, nanopartikülleri pantolonlara katarak kırışmaya ve lekelenmeye çare arıyorlar.Bilim adamları, atomik ve moleküler boyutlarda çalışırken bazı ortak maddelerin farklı şekillerde davrandığını keşfetmişlerdir; elektronik iletkenler yalıtkan olmaya başlamış, ışık kontrol edilerek plasmon adı verilen küçük paketlere kanalize edilebilmiş, ilaç uygulamaları sırasında, iltihaplanmış kan damarları duvarlarını hedef almak için, bakterilerle ayrışabilen polimeriler beyaz kan hücrelerini (lökositleri) taklit edebilmişlerdir. ()
|
Gerçek : DİLİN KEMİĞİ YOK
- Özdemir Özsoy |
Türkçemizi canlı, akıcı ve çekici tutmak için çaba harcayan yazarlarımızın millî bütünlüğümüzü de güçlendirdiğini görmekteyiz. Üstün bir dil üst kimliğin de temel taşıdır. Güzel bir dil özendiricidir ve kendi çevresinde birlik sağlar. Türk dilinin bunu başaracak sağlam bir bünyesi vardır. Kültür yapımızın gereği olarak başka dillerden alınan, fakat artık tamamen bizim olan, yüzlerce yıl kullandığımız ve halkımız tarafından öz malı gibi benimsenen kelimelerin bizi hiçbir şekilde rahatsız etmemesi gerekir. Hele bunların dışında hiç gerek olmadığı ve hiç de hoş olmadığı halde Batı dillerinden aparılan ve gösteriş için kullanılan sözcükler varken. Belki bunlardan, tam karşılığı bulunamayan birkaç tanesinin alınmasında zorunluluk olabilir.
()
|
BAMTELİ : YEMEK DESTANI
- Aydil Erol |
Tarhana çorbası kuvvetli gıda
İçmeli her zaman bay ile geda
Onun için neler edilmez feda
Aklımı başıma almak isterim ()
|
Azerbaycan Haber : MASUM ARAS SUÇSUZLUĞUNU HAYKIRIYOR
- Orhan Hasanoğlu |
Aras’ın mutlu olduğu günlerden biriydi. Uzun yıllardır etrafında yaşayan insanların ona olan dargınlığının bittiğini hissedebiliyordu sanki. Mevsimin en soğuk dönemi olmasına rağmen soğuk sularına atlıyordu hasret gibi acı hisleri olan insanlar. Yıllardır üzerinde askeri üniforma olmayan kimseyi yakınında göremeyen Aras da bu duruma çok sevinmekteydi. Kendisine “demir parmaklar aşılmaz” diyenlere sanki, “bu dikenli telleri ben yapmadım” demeğe çalışıyordu hüzünlü nağmesiyle. Yakılan direklerin sıcaklığında bu günü kutlamaya çalışanlar gibi o da ısınabiliyor, sıcaklığı kalbinde hissedebilmekteydi.
Bu ayrılığın kalplerinde, yaşamlarının her alanında izi bulunan iki CAN birleşmekte ve buna bütün dünyada yaşayan Azerbaycan Türkleri sevinmekteydi. ()
|
Şiir : Üşüdük Sanma !
- Orhan Seyfi Şirin |
Paltomuz yok diye üşüdük sanma;
Güneşten de sıcak düşlerimiz var!
Tibet Yaylası’ndan, Sarıkamış’tan,
Daha soğuk geçen kışlarımız var!
()
|
Köşe Taşı : Kaliforniya gençliği
- Prof Dr. Ali Osman Özcan |
Hayranım, şu Kaliforniya gençliğine... Amerika Birleşik Devletleri’nin en batısındaki bir eyalette yaşıyorlarmış. Kendi özgürlüklerine ve özgünlüklerine öyle bir düşkünler ki... Özgünlük ve özgürlüklerinden hiç ödün vermezlermiş. Batılılaşma diye bir dertleri de yokmuş. En batıda olmak onlar için yetiyormuş. Batı, doğu, kuzey, güney onları hiç ilgilendirmezmiş. Bütün bu bilgileri geceleyin Kaliforniya otoyollarındaki ışıklı dünyayı gören bir arkadaşımdan aldım. Hatta bu gençlik, bütün dünyayı kendi kültürüne katmak için çoktan kolları sıvamış bile...Seattle, Los Angeles, San Fransisko hep batıda imiş. Aldıkları eğitimle dünyanın en bilgili, cesur, becerili ve ahlaklı gençliği bu gençlik imiş. ()
|
Tarih Bilinci : YALANCININ MUMU
- Rasim Giresunlu |
Atalarımızdan bizlere, yaşadıkları hayatın içersinden ders çıkarılarak miras olarak gelen çok sayıda kültürel zenginlikler vardır. Bunlar, hem maddi, hem manevi anlamda kültürel değerler olabilir. Bunlardan bazıları yazılı, bazıları da sözlü olarak, bizlere ulaşmış bulunabilir. Böyle bir miras geleneğinin değerlerinden birisi de, şu sözler de kendisini gösterir:” Yalancının Mumu Yatsıya Kadar Yanar...”Evet, günümüzde böyle mumlar var mıdır? Böylesi mumları yakarak, ülkemizdeki yetmiş milyon insanın geleceğini ve geleceğindeki yolları aydınlattıklarını, iddia edenler ve savunanlar bulunmakta mıdırlar? Bu çeşit ve buna benzer geliştirebileceğimiz soruları, sürekli kendi kendimize sorup, hayatın içersinde uyanık durmalıyız. Çünkü, ()
|
Kuşbakışı : Bari takım tutar gibi parti tutalım
- Şahin Zenginal |
Yıllardır herkes şikâyetçi. Takım tutar gibi parti tutuyoruz diye… Şimdi ben aksini savunmaya başladım. Bari takım tutar gibi parti tutalım… Hiç olmazsa onu yapalım… Nereden mi çıktı?
Şimdi siz bir takımı tutuyorsunuz. Fenerbahçe, Beşiktaş, Galatasaray veya Trabzonspor. Çok da fark etmiyor. Tuttuğunuz takım sürekli yeniliyor, küme düşme aşamasına geldi. Müdahale olmazsa takım gümbürtüye gidecek. Buna rağmen hâlâ kulüp başkanı ile teknik direktörü veya futbolcuları savunur musunuz, omuzlarda taşır mısınız? “En büyük başkan bizim başkan” diye tempo tutar mısınız? Onların takımda kalmalarını ister misiniz?
()
|
Serbest Atış : 2004 YILI VE BEDEL ÖDETTİREN EĞİTİM SORUNLARI
- Tuncay Yıldız |
2004 yılında eğitim yine çok konuşuldu fakat bu alanda hiçbir icraat gerçekleştirilemedi. Aslında yapılmak istenen bir takım icraatlar oldu lâkin sahneye yine rejim elden gidiyor naraları atan gruplar ve partiler çıktı. Sonuçta yapılmak istenenler yapılamadan bu uygulamalardan vazgeçildi.
Hükümet 10 bin öğrenciyi ücretsiz özel okullarda okutma kararı aldı. Formlar dağıtıldı, paralar toplandı, tercihler yapıldı ve bir mahkeme kararı ile bu plan iptal edildi, uygulama rafa kaldırıldı.10 bin öğrencinin iyi bir eğitim alma hakkı gasp edilmiş oldu.
Çoğu kesimin şikayetçi olduğu YÖK yasasının değiştirilmesi yönündeki çalışmalar yine aynı grupların rejim kaygıları nedeniyle sona erdirildi. ()
|
Yakın Takip : SUDAN
- Dr. Ünal Metin |
17 Kasım 1869’da Süveyş Kanalı görkemli bir törenle hizmete girer. Mısır’da Osmanlı Devleti’ne bağlı olarak Kavalalı sülalesinden Hıdiv İsmail Paşa hüküm sürmektedir. Hıdiv İsmail Paşa Mısır ve Sudan bölgelerinde yenilik hareketlerine girişir. Mısır Ordusu’nu 18 bin kişiden 30 bin kişiye çıkartır. Oğlu Müşir Hasan Paşa Etiyopya, Eritre ve Uganda’da yeni toprakları Mısır’a bağlar.
İsmail Paşa Mısır ve Sudan’da devleti kalkındırmak için yatırımlar yaparken İngiltere ve Fransa’ya borçlanır. Yaptığı bazı gereksiz harcamalardan doğan masraflar yüzünden de bu ülkelere olan borçlar katlanarak büyür. İngiltere ve Fransa uzun yıllardır Mısır toprakları üzerinde istekleri vardır. Süveyş Kanalının açılması iştahlarını daha da arttırmıştır. ()
|
Aykırı Bakış : AB’nin 17 aralık 2004 kararı
- Dr. Yusuf Gedikli |
AB, Türkiyeyi ekran başına kilitleyen kararını ıkına sıkına açıkladı ve batılılığını, yani çifte sıtandardını bir kere daha gösterdi. Tarih verdi ama, ucu açık bir tarih... Yani “madem bu kadar seviyorsun, sen benim dediklerimi yapmaya devam et, canım isterse...”
Ağustos 2004’teki Ufuk Ötesinde şöyle demiştik: “Müzakere tarihine gelince kesinlikle ve kesinlikle verilecektir. Çünkü AB, ne pahasına olursa olsun, evet ne pahasına olursa olsun; AB’ye girmek için her şeyini vermeye, evet her şeyini vermeye hazır bir ülkeye niçin ‘hayır’ deyip de onu kendisinden uzaklaştırsın. Batılılar akılsız değildir.”
()
|
Zekice : AVRUPA BİRLİĞİ VE TÜRKİYE
- Zeki Hacı ibrahimoğlu |
Türk Milletinin önündeki tuzaklar ve Milletimizin tabii dirençlerinin çeşitli oyunlarla yıkılması yolundaki gayretler konusunda,başta devletimizi yönetenler olmak üzere,bir milli şuur uyanıklığı ve hassasiyeti gerçekleştirmesinin,bu konuda aziz milletimizin aydınlatılmasının hepimizin üzerine düşen tarihi bir görev olduğu inancındayım.
Öncelikle Siyasetçiler ,Aydınlar ve bilhassa yazılı ve görsel basın olmak üzere hepimiz yüzyılların kavşağında bulunduğumuz şu günlerde üzerimizdeki sorumluluğun ağırlığını hissetmeli ve tarihin şaşmaz yargısından korkmalıyız. ()
|
Son nokta : Misyonerlik Faaliyetleri
- Hüseyin Adıgüzel |
Tanzimat’tan bu yana, hemen her dönemde ülkemizin önemli meselelerinden birisi misyonerlik faaliyetleri olmuştur. Nedir bu misyonerlik faaliyetleri? Misyonerlerin amacı nedir?
Misyoner sözü, “Misyon” kelimesinden türetilmiş bir isimdir. Misyon, sözlüklerde “görev, yetki” manası ile ifade ediliyor. Böyle olunca “Misyoner”, ismi “görevli, yetkili kişi” manasına geliyor. Yalnız sözlüklerde verilen bu mana, Hıristiyan geleneğinde çok daha değişik bir şekilde kullanılıyor. Resmi kilise teşkilatı veya herhangi bir Hıristiyan cemaat tarafından Hıristiyan mesajını ve dinini yaymak amacıyla özel olarak yetiştirilen ve bu çerçevede, bilhassa Hıristiyan olmayan toplumlarda kendilerine görev verilen kişi anlamında kullanılmaktadır. Bu konuda görevlendirilen kişilerin yaptıkları faaliyetlere de “Misyonerlik” denmektedir. ()
|
Çapraz Ateş : Bu aşk mutlu bitmez
- Kemal Çapraz |
Ülkemizde son zamanlarda garip aşklar yaşanmaya başladı. Önce AB aşkı, kara sevdaya dönüştü. AB’nin bizden istediği bütün tavizleri teker teker vereceğimizi 3 yıldır yazıyoruz. Ama, her defasında bize, teslimiyetçi olmadığımızı ve AB’nin istediği tavizleri vermeyeceğimizi belirtiyorlardı. Ama 17 Aralık tarihinde bizim şimdiye kadar yazdığımız bütün tavizler önümüze kondu. Türkiye olarak bu karşılıksız sevdanın, daha doğrusu kara sevdanın sonucunu kabul ettik. Bu tavizlerin sonucunun gelmeyeceğini hep ama hep yazıyoruz. AB sevdasının yanında şimdi bir de Yunan ve Rum aşkı çıktı ki sorma gitsin. ()
|
*
|
Haberler
|
Otopark Cinayetler
- Ufuk Ötesi |
Raşit Çelikezer’in yazdığı, Kazım Akşar’ın yönettiği “Otopark Cinayetleri”nde, Adnan Biricik, İsmail İncekara, Nışan Şirinyan, Yeşim Gül Akşar, Emin Olcay, Mutlu Polat, Mehmet Demiralp, Orçun İyinemli, Kere
m Gökçer ve Umut Ulaş sahne alıyor. ()
|
Ve Demet Tuncer Sahnede...
- Ufuk Ötesi |
Tiyatro sahnesine ilk kez çıkacak olan biri, -doğal olarak- alçaktan uçar ve “mütevazı” bir tiyatro topluluğunu yeğler... ()
|
İETT pasolarının rantı kime gidiyor?
- Ufuk Ötesi |
Türk Eğitim-Sen İstanbul Bölge Başkanı Yrd. Doç. Dr. M. Hanefi Bostan, İETT tarafından verilen “indirimli taşıma kartı” veya halk arasında bilinen adıyla pasoların her yıl yenilenmesine sert tepki gösterdi. ()
|
İnebolu’ya fakülte geliyor
- Ufuk Ötesi |
1995 yılında temeli atılan Su ürünleri Fakültesi’ni inceleyen Gazi Üniversitesi Rektörü Prof.Dr. Kadri Yamaç fakültenin seneye açılabileceğini söyledi.
()
|
İşte Doktor! İşte Farkı!
- Ufuk Ötesi |
İnebolu’da doktor sıkıntısı nedeniyle, bir idealist doktor bir senede 10 bini aşkın hastayı muayene etti. ()
|
Azerbaycanlı Genç Bilim Adamları 1. Sempozyumu
- Ufuk Ötesi |
Azerbaycan Kültür Derneği’nin organize ettiği Palmali Holding’in ev sahipliğini ve sponsorluğunu üstlendiği sempozyuma çok sayıda davetli katıldı. ()
|
Bilinçli ilk yardım hayat kurtarır
- Ufuk Ötesi |
Zeytinburnu’nda bulunan Avrasya Hospital Zeytinburnu Halk Eğitimi Merkezi Müdürlüğü ile işbirliği yaparak halka yönelik ücretsiz ilk yardım semineri düzenledi ()
|
Emeklilerin hayaliyle oynamayın
- Ufuk Ötesi |
Özcan: Emeklilerin hayaliyle oynamayın
Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı Şuayip Özcan, AKP hükümetinin, memur emekli ikramiyelerini borçlanma senedi ve hisse senedi ile ödemeyi planladığına dikkat çekerek, “Emeklinin hayalleriyle oynamayın” dedi
()
|
Ülkemizde ilk yabancı dil eğitimini başlatan Englısh Fast;
- Ufuk Ötesi |
Türkiye’nin dışa açılma sürecinde yabancı dil bilen insana ihtiyaç her geçen gün daha da artmaktadır. Ana dilini iyi bilmeden yabancı bir dili öğrenmek ise çok zordur. İşte yabancı dil eğitiminde Uzman kuruluş Englsh Fast Genel Koordinatörü Şahan Ülgen konuyla ilgili sorularımızı cevaplandırdı: ()
|
Enflasyon hesabında oyun
- Ufuk Ötesi |
İktidar enflasyonu düşük göstermek için her yolu deniyor. Benzin ve kira ücretleri enflasyon sepeti hesabından çıkarılıyor. Bunun yerine kombi, PVC pencere ve internet gibi halkla uzaktan yakından ilgisi olmayan maddeler ekleniyor. ()
|
Türk Girişimcisinin Başarısı
- Ufuk Ötesi |
Kurulduğu 1993 tarihten itibaren Türk Cumhuriyetlerine yaptığı yatırımlarla tanınan Ertan Şirketler Gurubu, bu bölgelere giderek yatırımlarını halkın ihtiyaçları doğrultusunda gerçekleştirdi. ()
|
Zenginin vergisine indirim fakirin vergisine bindirim
- Ufuk Ötesi |
Başbakan Erdoğan, gelir vergisinde indirim yapıldığını halka müjde olarak verdi. İktidarın şakşakçıları vergide büyük indirim diye Başbakanı alkışladılar. Oysa sadece zenginin vergisine indirim, fakirin vergisi ise zam yapıldı ()
|
''17 ARALIK SONRASI KIBRIS SORUNU VE AB''...
- Ufuk Ötesi |
KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş, ''Bu oyunlara geldiğimiz takdirde Kıbrıs elden gider. Kıbrıs, Girit gibi olur. 'Girit bizim canımız, feda olsun kanımız' hikayeleri halen söylenmektedir. Ama en haklı ve güçlü olduğu davada Kıbrıs elden giderse, arkasından gelecek diğer taleplere karşı Türkiye çok zayıflamış olur'' dedi. ()
|
BİR MİLLET YOK EDİLİYOR
- Ufuk Ötesi |
Irak'ta Türkmenlere yönelik baskıların dayanılmaz boyutlara ulaştığını söyleyen Kerkük İl Genel Meclisi üyesi Ali Mehdi, işgalden sonra Kerkük'e 337 bin peşmerge yerleştirildi, dünyanın gözü önünde bir millet yok ediliyor dedi...
()
|