Dünya dünya olalı yiye yiye doymak bilmeyen kara toprak, “Bağrımda Kemal Çapraz gibi bir er yatıyor!..” diye ne denli övünse azdır. Şairin “Bir namazlık saltanatın olacak/Taht misali o musalla taşında” deyişine aldırma. Senin gönüllerdeki saltanatının dünya durdukça devam edeceğine Tanrı’ya inandığım gibi inanıyorum.
Bütün dünya tek bir Türk delikanlısının burnunun kanamasına değmez.
Prof. Mahmut Esat Bozkurt
Sen de şaka yapmayı, lâtife etmeyi pek severdin. Her biri birer zekâ ürünü olan nüktelerini, hayranlıklarla tekrarlamaktan aldığımız zevki “Görklü Tanrım” bilir. Bu yaptığın şaka değil Çaprazım… Bizi sen mi çapraza getirdin, yoksa Canalıcı mı bilemiyorum. Bu acı anlatılabilir, inanılabilir, katlanılabilir soyundan değil Çaprazım. Nice yarların göçtüğüne, nice dağların çöktüğüne inan Çaprazım.
Altmış yıldır dinlerim: “Üç aylarda rahmete gidenlerin öte yanda işleri kolaydır.” Denildiği gibi olmasa bile, oradaki işinin buradakilerden çok daha kolay olduğuna şüphe yok. Sana lâyıkıyla yardımcı olamadık, yüklerini bir parçacık olsun hafifletemedik… Saçlarının zamansız ağarması, yüzünde yaralar çıkması, ülserinin azması bu yüzden değil mi?.. Neylersin kula kul olmamanın; namuslu, onurlu, gururlu, şerefli, haysiyetli yaşamanın; ilkeli ve seviyeli yayın yapmanın; kısaca Türk olmanın bedeli ağırdır. Sen bu bedeli fazlasıyla ödedin Çaprazım…
Gök yayından attığı oklarla Destursuz Bağa Girenler’i vuran Orhan Şaik, bir Türkoloji kongıresinde yüksek sesle şöyle demişti: “Evliya, evliya diyorlar. Evliya varsa o [Prof. Dr.] Nihat Çetin’dir; [Bamteli (Ufuk Ötesi yay.)’ne bakınız.] başkası değil!..” Hemşerimizin, hocamızın bu sözlerini senin için de söylemek mümkündür canım kardeşim.
Gönüller yıkanlardan geçilmeyen günümüzde, gönüller yapmaya gelenlerdendin. Bundan ötürü senin için “İnsanî ve meslekî kemâline hayran olduğumuz” diye yazan da haklıdır; “O, gönlünün güzelliği yüzüne vuranlardandır.” diyen Şakir Öztel de… “Kırk yıldır Tuzla’da oturuyorum. Babamın cenazesinden daha görkemli cenaze töreni görmedim, der dururdum. Kemal Çapraz’ınki babamınkini bastırdı. Demek ki yiğidin de yiğidi varmış…” diye konuşan Gakkoş da… “Kendini vakıf çeşme gibi sebil etti”ğini söyleyenler de,“Onun Harran ovası kadar bir yüreği vardı. Ev yapsınlar diye herkese orada arsa dağıttı” diyen; çiçeklerle bezenmiş, ışıklarla aydınlanmış olduğuna inandığım mezarının başında “Ey burada yatanlar!.. Size dünyanın en iyi insanını komşu getirdik; kadrini, kıymetini bilin!..” diye haykıran Gülümüz de haklıdır…
Senin için ne söylesek az olacak, ne yazsak eksik kalacaktır. Sen de uzun konuşmalardan, uzun yazılardan hoşlanmazdın. Onun için Aydın havasıyla yetinmeye çalışacağım. Sevenlerine seni anlatmanın gereği yok. Bilmeyenler bilenlere sorsun. Kemaller kolay yetişmiyor Çaprazım… Başlarımızın tacı, gönüllerimizin miracı, dertlerimizin ilâcıydın. Şimdi de yüreklerimizin yarası oldun Çaprazım. Bu ne kara yazıymış… Ne diyeyim, ne söyleyeyim… Baht utansın!.. Zamanla yara kabuk bağlar, ateş küllenir, derler. Gel gör ki, bu yara giderek daha fazla kanıyor, ateş daha fazla harlanıyor. Ayrılık sonradan koyuyor yavaş yavaş.
Senin, Kürşadlarla, Tonyukuklarla,Tomrislerle, Gaspıralılarla, Kağanlarla, Giraylarla; Mihail Çakırlarla, “Alparslan”larla, Dr. Sadık Ahmetlerle, Dr. Fazıl Küçüklerle, Cengiz Topellerle, Nejdet Koçaklarla, Osman Mazlumlarla, Elçibeylerle, Tebrizli Alilerle, Resulzâdelerle, İsa Yusuflarla, Şehriyârlarla, Azatbeg Kerimîlerle, Asyalarla, Toganlarla, Atsızlarla, Özmenlerle, bilginlerle, şehitlerle, sanatçılarla ve adları saymakla bitmez niceleriyle beraber olduğunu düşünüyorum…
Dünya dünya olalı yiye yiye doymak bilmeyen kara toprak, “Bağrımda Kemal Çapraz gibi bir er yatıyor!..” diye ne denli övünse azdır. Şairin “Bir namazlık saltanatın olacak/Taht misali o musalla taşında” deyişine aldırma. Senin gönüllerdeki saltanatının dünya durdukça devam edeceğine Tanrı’ya inandığım gibi inanıyorum. Emanetine sahip çıktığımız ölçüde de huzur içinde yatacağına, benim rahmet dilememe ihtiyacın olmadığına, zira senin yerini çoktan bulduğuna eminim sevgili Çapraz.