Ayni ile vakidir ki;
Demirel ile Ecevit’in çok güçlü rakip olduğu 70’li yılların sonlarında popülizmin en güçlüsü olan Demirel, Ecevit’e olan öfkesini her fırsatta dile getirirdi. Televizyona çok çıkıyor diye Ecevit’in adını anmaz O’ndan ya “sikiper” ya da “ eski hükümetin başı” diye anardı. CHP’nin o devirde ki yağcıları 1977 seçimlerinde kesin sonucu alınmadan kendilerini iktidar ilan etmiş, Ecevit’i de buna ikna edince, gece yarısı parti genel merkezinde bir balkona çıkan Ecevit uzun uzun nutuk atmaya başlamıştı. Bu arada genel merkezin önü kıyamet gibi insanla dolu davullu zurnalı tezahüratta bulunmaktadır. Bu arada birisi gelir Ecevit’in kulağına bir şeyler fısıldar, Ecevit hiçbir şey söylemeden içeri girer. Kıyamet gibi kalabalın üstünü de buz gibi bir sessizlik kaplar.
Şimdi ki hükümetin başı da, geçenlerde kendini Avrupa fatihi ilân etmiş ve de ettirtmiş. Binmiş “Fatih” marka bir kum kamyonunun tepesine, ettirdiklerine geçtiği yollardan el sallıyor. AB’den müzakere tarihi almış mı yoksa AB’ ye girmiş mi belli bile değil. Havalimanında da tumturaklı bir konuşma yapmış. Aklıma hemen Fatih Sultan Mehmet geldi. Bembeyaz bir atın üstünde o İstanbul’a giriş tablosu vardır ya, gözümün önünde bir anda canlandı. Sonra Atatürk düştü aklıma. Kocatepe’de işgâl altındaki toprakları almak için orduya sesleniyor.”Ordular İlk Hedefiniz Akdeniz’dir. İleri!” Kaybedilen toprakları yeniden kazananlar ya da topraklarına toprak katanlar “Fatih” değil miydi Türk’ün lügâtinde?CHP 228’i bulamamış, iktidar olamamıştır. Bu fırsatı kaçırmayan Demirel mikrofonu kaptı her fırsatta başlar halka anlatmaya;
- “Eski hükümetin başı çıkmış balkona, kendini başbakan ilân etmiş. Bu yaştan sonra Lomeo (Romeo) Jülyet oynayacak hali yok ya….”
Şimdi ki hükümetin başı da, geçenlerde kendini Avrupa fatihi ilân etmiş ve de ettirtmiş. Binmiş “Fatih” marka bir kum kamyonunun tepesine, ettirdiklerine geçtiği yollardan el sallıyor. AB’den müzakere tarihi almış mı yoksa AB’ ye girmiş mi belli bile değil. Havalimanında da tumturaklı bir konuşma yapmış. Aklıma hemen Fatih Sultan Mehmet geldi. Bembeyaz bir atın üstünde o İstanbul’a giriş tablosu vardır ya, gözümün önünde bir anda canlandı. Sonra Atatürk düştü aklıma. Kocatepe’de işgâl altındaki toprakları almak için orduya sesleniyor.”Ordular İlk Hedefiniz Akdeniz’dir. İleri!” Kaybedilen toprakları yeniden kazananlar ya da topraklarına toprak katanlar “Fatih” değil miydi Türk’ün lügâtinde? Sonra hangisi çıkmıştı bir kum kamyonunun tepesine? O zaman kum kamyonu mu vardı demeyin bana. Ben de biliyorum. Ama eş değeri olan var mı acaba diye kütüphaneyi, bütün albümleri, gravürleri ve minyatürleri taradım. Kum taşıyan araca binmiş bir “Fatihi” göremedim.
En iyisi beklemek ve görmek dedim başladım beklemeye. Nasıl olsa baş nazır Fatih RTE Evropalarda sırtının sıvazlanmasına dayanamamış hata üstüne hata yapmış olması lazım. İnşallah bu hatalar başımıza dert açmaz diye dua edip, muhteşem ingi-lâzcası ile tercümeleri doğru yaptığını ümit ettim. Ama maalesef benim tanıdım baş nazır ile sizlerin tanıdı aynı kişi idi. Aradan iki gün geçti geçmedi AB’ye nota verdi.
- Aaa ben yanlış anlamışım, verdiğim imtiyazları, hakları, toprakları, kara sularını geri alıyorum.
- A benim şimdi ki hükümetimin başı! Hani nota vermek öyle kolay bir şey değildi? Müzik notası vermeye benzemezdi. Buradan giderken aklı başında herkesler size demedi mi; KKTC bağımsız bir devlet olarak kalacak, Ege karasuları Lahey’e gitmemeli, Ayvalık, Gökçeada gibi hassas ilçeleri Fener Patriğinin ağzından çıkanlara göre yorumlayacak maddeler geçmemeli, AP’ de kabul edilen her şey başta Ermenilerin iddiası olan “Soykırım” AB’ye girme uğruna, TBMM de kabul edilecekler listesine alınmamalı, doğuda, güneydoğuda ileride şehir devletler kurulmasına cevaz verecek olan maddelerin geçmemesi sağlanmamalı vs. vs. demedik mi size?
Pardon yani!
Şimdi sorarım sizlere bu nasıl “Fatihlik”. …
Devir değişti deyip de, artık “Fatih” olmak için en kutsal haklarımızı ve taleplerimizi vermek mi gerekiyor? Ama mütareke basınını okur, onlarda Akrep ile iyi geçinmek için her istediğinizi yazarsa, bizleri ise görmezden gelir yok sayarsanız olacağı budur.
Demirel’in dediği gibi;
- “Bu yaştan sonra Lomeo (Romeo) Jülyet oynayamayacağınıza göre “Fatihçilik” oynamak kolay geldi galiba.”
Cenab-ı Hak sizleri ıslah etsin, bizlere de sizlere dayanma ve de sizlerle mücadele etme gücü versin.