Hayranım, şu Kaliforniya gençliğine... Amerika Birleşik Devletleri’nin en batısındaki bir eyalette yaşıyorlarmış. Kendi özgürlüklerine ve özgünlüklerine öyle bir düşkünler ki... Özgünlük ve özgürlüklerinden hiç ödün vermezlermiş. Batılılaşma diye bir dertleri de yokmuş. En batıda olmak onlar için yetiyormuş. Batı, doğu, kuzey, güney onları hiç ilgilendirmezmiş. Bütün bu bilgileri geceleyin Kaliforniya otoyollarındaki ışıklı dünyayı gören bir arkadaşımdan aldım. Hatta bu gençlik, bütün dünyayı kendi kültürüne katmak için çoktan kolları sıvamış bile...Seattle, Los Angeles, San Fransisko hep batıda imiş. Aldıkları eğitimle dünyanın en bilgili, cesur, becerili ve ahlaklı gençliği bu gençlik imiş.
Arkadaşım bunları anlatırken ağzım açık kaldı. Tutuldum o gençliğe. Hayranlığım kat daha arttı. Dünyanın en iyi eğitimli gençliğinin özelliklerini dinlemek hoşuma gidiyordu. Arkadaşım, Kaliforniya’yı anlatırken kendinden geçmiş gibiydi. Birden bu kadar bilgiyi nasıl öğrendiğini sordum. Keşke, sormaz olsaydım. Meğer arkadaşım bu kadar ayrıntılı bilgileri, geceleyin uçakla Kaliforniya’nın üzerinden uçarken öğrenmiş. Şöyle bir bakmış aşağıya. Her taraf ışıl ışıl. Şehir ışıklardan görünmez olmuş. Uçaktan aşağı bakınca, bakanın gözleri kamaşıyormuş. Arkadaşımın da gözleri kamaşmış, ama hemen bir kolayın bulmuş. Aşağıya zihni ve düşünceleri ile bakmaya karar vermiş. O zaman bana anlattıkları aklına gelmiş. Onları siz de okudunuz. O ışıklı şehirde mutsuz gençlere rastlamak imkânsızmış. Arkadaşım, bu şehirdeki üniversitelerden birinde doktora yapıp oradaki bilimi, bana anlattığı kadarıyla milletimize öğretmek ve Türk gençlerini de Kaliforniya gençleri gibi yetiştirme niyetinde olduğunu söyledi. Ben hemen çok geç kaldığımı söyleyince suratı birden asılıverdi.
19. yüzyıldan beri gençliğimizi, başka başka milletlerin gençliğine benzetme düşüncesi hep iktidarda kaldı. Önce Fransız ve İngiliz, sonra Alman gençliği, Türk gençliğine örnek olarak sunuldu. O milletlerin bilim ve teknolojilerini alıp kendi ülkesine getirmek için gönderilenler, o ülkelerin acentalığını yapmaktan hiç çekinmediler. Çok azı millî endişe ile hareket etme cesareti gösterebildi. 1945’lerden sonra Amerikan eğitim sistemimize yol göstermeye başladı. Sonuçlar ortada.
Parisli, Londralı, Berlinli gençlerden sonra, Washington ve Kaliforniya gençliği taklit edilmekte. Taklit edilen, hiç asıl gibi olur mu? Bu yüzden Kaliforniya gençliğine hayranım. Çünkü onları taklit edecek olanlar çok. Türk gençliğinin beyinlerini sömürge malı yapmaya hazır, kendi kendine güveni olmayan bir sürü lâf ebesi var ortalıkta. Bu lâf ebeleri millî ve evrensel aydınlanma ve bilgilenme yolunda başarısız, fakat gönüllü sömürgeleşmeye çanak tutmakta başarılıdırlar. Batı kültürünün üzerinden geceleyin uçakla geçtiklerinde, batının her şeyini öğreniveren bu dâhi lâf ebelerinin dillerinden de korkmayan yok... Bunlar milletimizin abide şahsiyetlerin ülkülerinin ve miraslarını yok sayma yarışında da birinciliği kimseye kaptırmamışlardır. Milletin geleceği ve refahıyla ilgili konularda önderlik etmeye yanaşmaktan çekinmiş, görev alsalar da aldıkları görevi istismardan vazgeçmemişlerdir. Onların asıl amacı, Kaliforniya gençliğini ülkemize taşımaktır.
Türk eğitim sisteminde ciddiyet ve kararlılıkla otoriterlik bir birine karıştırılmaktadır. Eğitim politikalarındaki kararlılıktan rahatsız olanlar bu davranışları otoriter olmakla suçlayarak zihinleri bulandırabilmektedirler. Doğru olan uygulamalar, yanlış diye, yanlış olan uygulamalar doğru diye Kaliforniya gençliğinin taraftarları yüzünden ileri-geri çekiştirilip durmaktadır. Eğitim sistemimizde doğru düşünceler üstüne tekel konulmaya çalışıldığı da üst bürokraside görülmektedir. Bu görüşleri tekeline olan bürokrasi yorulmazlığını da kanıtlamış gibi davranabilmektedir. Düşünce ise, en iyi onlar düşünmekte, yapılacaksa, en iyi onlar yapmaktadır. Bu kutsal yanılmazlık mitinin çekiciliğine kendini kaptırmış, hantallığını bilmeyen bürokrasiyle eğitim sistemimiz kör topal ilerlerken, birden çukura da düşebilir.
Eğitim sistemlerine ait tüm eğitim kuranları 1895-1935 yılları arasındaki 40 yıllık dönemde ortaya atılıp uygulamaları görüldüğü halde, bu tarihten sora yeni eğitim yaklaşımı diye sorulan yaklaşımlar, kendileri geçmişini unutan yaklaşımlardır. Ne var ki, Dünya Bankası veya Avrupa Birliği’nden alınan krediler, Türk gençliğinin yetiştirilmesi için değil, Kaliforniya gençliğinin yetiştirilmesi amacıyla verilmektedir. Oysa geleceğin uçaktan görülen Kaliforniya ile güneş doğduktan sonra görülecek Kaliforniya arasında dağlar kadar fark vardır.
Kaliforniya gençliği taklide yönlendirilen bir gençlik kesimi, kendi kültürel özgürlük ve varoluş sebebini de yok saymak zorunda kalacaktır. Bu durum kimin umurunda. Unvanı var, makamı var, makam arabası var ya! Daha ne yapılsın? Türk gençliğinden başarıyı beyaz ve temiz eldiveni giyebilecek olanları yetiştirme derdi ne ola ki? Kamusal alan, özel (bireysel) alan diye diye sosyo-kültürel alanı göremeyen gözlere ne ve nasıl bir şeyler anlatılabilir?..
Eğitim sistemimizde Kaliforniya gençliği yetiştirme tutuculuğundan kurtulmamız kadar, hantallaştırılmış kurumlarda öğrenme körlüğü ve buluşçulukta gerileme özürlerinden de kurtulmamız için önlemler alınmalıdır. Kaliforniya gençliği yetiştirmek isteyenler örgütlenme yollarını aramış ve bulmuşlardır. Onları geriden takip etmemiz yeterli imiş... Çünkü eğitim sistemimiz en önde ve ilerde olur ise, onun görev ve sorumlulukları taşımak, bizim milletimizin harcı değilmiş. Ne diyelim? Paris’i, Londra’yı, Berlin’i, Kaliforniya’yı geceleyin uçaktan gören büyüklerimiz böyle söylüyor. Böyle meselelerle milletin aklını karıştırmak da zararlı imiş...
Hantallaşan bir eğitim sisteminin en büyük rakibi yine kendisidir. Bu konuda kamuoyunda oluşmuş bozuk mayalanmayı temizlemek ise, çok zordur. Bozuk ve bilinçsiz maya ile mayalandırılmış kamuoyunu, gerçeklik ve gerçeklilikle yüzleşerek gerçekliğe doğru yönlendirmek gerekir. Kaliforniya gençliğini yetiştirmek için, eğitim sistemimizde, öğretimin nitelik ve karakterini ciddiyet ve kararlılıkla arttırıp geliştirme yerine, tartışmalar hep öğretim tehlikelerine odaklandırılmıştır. Amaç gözden kaybolmuş, işe yaramayacak araç üzerinde tartışmalar hâlâ devam etmektedir. Tıpkı hasta öldükten sonra, ölmemesi için yapılması gerekenlerin tartışılması gibi... Bunun yerine eğitim sistemimiz kendi kendine ördüğü duvarların ötesindeki dünyada yer bulabilmek için, o duvarları yıkıp aşabilecek önlemleri, bilgi ve becerileri, imkânlarını da göz önüne olmak zorundadır. Gelecek kuşaklar için kendini sorumlu hisseden bir eğitim felsefesi ve dünya görüşünü kamuoyunda mayalandırılması yanında, Kaliforniya gençliği yetiştirme özentisi içinde olanları önerilerine kulak asmaması gerekir.
Evi otomobil, anası televizyon, babası bilgisayar, kardeşi cep telefonu olan bir kuşağın eğitim-öğretim sorunları, Kaliforniya gençliğinin sorunları tartışılarak çözümlenemez. Tepeden tırnağa bencillik değerleriyle yalnızlık duygusu okyanusuna itilen gençlikten bir hayır beklenemez. Bilim ve teknolojik gelişimler için gayretli, ekonomi ve diğer hayat alanlarında başarılı, küresel kültürün inci taneleri gibi parıldayan gençlerimizi yetiştirecek bir eğitim sistemi özlemimi anlatmama da gerek yok. Şimdilik Kaliforniya gençliğini iyi tanıyalım yeter. Gerisi kendiliğinden gelir...