Kemal Bey’in keskin, çarpıcı kalemini, olayların içinden en hayatî olanlarını tespit etme yeteneğini önemle zikretmek istiyorum. Bu gazeteci kimliğiyle, dostlarının yardımlarını alarak “Kastamonu Türk Dünyası Günleri” geleneğini başlatması bile Kemal Bey’e “Kastamonu Beyefendisi” olarak bakmamız için yeterlidir. Başlattığı bu gelenek, Kastamonu için çok mühim bir hizmettir, önemi gelecek yıllarda daha da iyi anlaşılacaktır.
Çocukluğumda, Cumhuriyet Meydanı’ndaki Kastamonu Öğretmenler Lokali’ne çok sık gider, oyunun başından kalkmayan babamıza evde misafir olduğunu haber verirdim. Sigara dumanına boğulmuş, bol gürültülü bir yer olduğu için de hemen çıkmak isterdim. Babam oyununu bitirene kadar etrafı kolaçan eder, öğretmenleri gözlemlerdim. “Çapraz” soyadıyla ilk defa orada karşılaştım: Emin Çapraz. Çapraz soyadı bize ilim irfan öğreten öğretmenlerimizin o sevimsiz ortamdaki halleri içinde bana biraz tuhaf ve çapraz (!) gelmiştir.
Yıllar sonra herhalde “Türk Dünyası” ile ilgili bir toplantı vesilesiyle bir başka Çapraz’la tanıştım. Müsaade ederseniz ben kendisini “Kastamonu Beyefendisi” olarak zikretmek istiyorum. Bileniniz bilir, İstanbul’un efendileri varsa, şehzade şehri Kastamonu’nun da beyefendileri vardır.
Ne yalan söyleyeyim, yeni tanıştığım bu naif beyefendiye görünüşünün tersine bir çaprazlık var mı diye baktım. Hani o, Kastamonulularda var olan gofurluk (Tabi bu sözü açıklamam lazım: Yapılamayacak şeyleri yapan, yaparım deyip, lafını yememek için onu yapmak zorunda kalan kişi) ve zartacılık (yüksekten atma) bulaşmış mıdır diye tarttım. Yoktu. Kemal Çapraz Bey’i, ilk karşılaşmamızdan beri çalışkan, samimi bir gönüldaş, bir dost, bir kalem arkadaşı, dürüst bir insan ve gönlümdeki yeri daima büyüyen zarif bir şahsiyet olarak tanıdım. İyi ki de tanımışım. Galiba Aydil Erol Ağabey idi tanıştıran; kulakları çınlasın. Kemal Bey, yakınlaştıkça küçülen büyük adamlardan değil, tersine büyüyen adamlardan biriydi. Köklerinden tevarüs eden, toprağından beslenen bu zarif kişilik, eğilip bükülmeden dimdik kalma mücadelesi içinde hiç değişmedi. Zor şartlarda bile şahsiyetinden taviz vermedi. İstese çok rahat bir hayat sürebileceği halde el etek öpmeye yanaşmadı. Doğru bildiği yoldan şaşmadan mücadelesine devam etti.
Siz, Kemal Bey’in, bir türlü göndermediğim yazımı hemen göndermem gerektiği zamanı hatırlatırken bunu bana nasıl söylediğini bilmiyorsunuz: Ayrı şehirlerde olduğumuzdan beni telefonla arar ve uzun bir hal hatır faslıyla epeyi masrafa girdikten sonra laf arasında konuyu çıtlatırdı. Sanki patron o değil de benmişim gibi hissederdim. Eh, o zaman da bana bir can gelir, koca Ufuk Ötesi’nin fakire ihtiyacı varmış diye kaleme sarılırdım. Kendimi Abdurruhman Çelebi değil, Abdurrahman Paşa zannederdim. Siz böyle bir yöneticiye sahip olmak istemez misiniz ey kariler?
Kemal Bey’in keskin, çarpıcı kalemini, olayların içinden en hayatî olanlarını tespit etme yeteneğini önemle zikretmek istiyorum. Bu gazeteci kimliğiyle, dostlarının yardımlarını alarak “Kastamonu Türk Dünyası Günleri” geleneğini başlatması bile Kemal Bey’e “Kastamonu Beyefendisi” olarak bakmamız için yeterlidir. Başlattığı bu gelenek, Kastamonu için çok mühim bir hizmettir, önemi gelecek yıllarda daha da iyi anlaşılacaktır.
Sözü uzatmadan Kemal Bey’le alakalı iki noktaya dikkatinizi çekmek istiyorum. Birincisi: Mıknatıs gibi bir adam olması ve bir istisna ile sadece artı kutupların birbirini çekmesi hadisesini bulunduğu her yerde yaşaması. Bakarsınız nerede Türklüğü ilgilendiren bir mesele, samimi, dürüst, gönül adamları varsa Kemal Bey orada.
İkinci hususiyeti: Paratoner gibi bir adam olmasıdır. Yıldırımın tesirini azaltmak için kullanılan paratoner tehlikeyi azaltır. Kemal Bey öyle değil. Sanki Türklüğün bütün tehlikeli akîl adamları, cep delik cepken delik aydınları, Kemal Bey’i bulur, o da daha fazla hizmet aşkıyla durumuna bakmaz, gayrette bulunur, yatırımlara girişirdi. Yani kendisi yıldırımdı, yıldırımları çekerdi. Rahmetli Akif’in “Ya hamiyetsiz olaydım, ya param olaydı” dediği gibi Kemal Çapraz da, hamiyetli, kıymetli bir kardeşimizdi.
“Kastamonu Beyefendisi”ni rahmetle anıyorum. Türk milleti çok büyük bir değerini yitirdi.