Kasım 2008

Ö T E S İ

 

25.04.2024 



Ünlem !

 
Asuman Özdemir

BİZ NEREDE HATA YAPTIK?


Gafil avlandım! Karne tatilinin başladığı gün hiç düşünmeden çok katlı çarşılardan birinde alışverişe çıktım. Belki çarşıda on bin çocuk vardı. Yoksa bile bana öyle geldi. Eski kitaplarda mutlulukları “cıvıl cıvıl” ifadesi ile anlatılan çocuklar çığlık çığlığa, anne babalarını çekiştirerek istedikleri her şeyi aldırıyorlardı. Ebeveynlerinin lügatinde ise “yok, olmaz” veya “bu senin yaşına uygun değil” sözcükleri yoktu.

Geçen gün bir dost anlattı.
“Hıncahınç dolu otobüste altmış yaşlarındaki bir beyin yüksek sesle;
-Lütfen oğlunuzu kucağınıza alınız da büyükler otursun! “ tepkisine genç baba çok sakin cevap verdi;
“-Ben oğlum için de akbil bastım. O yüzden yanımda oturacak!”
Yedi yaşlarındaki çocuk daha çok yerine yerleşti ve kendine bakanlara öfke ile baktı. Kısacık bir sürede tartışmaya otobüs halkının çoğu katıldı ama çocuk yerinde, yaşlılar ise ayakta gidecekleri yere gittiler.”
Genç baba aklı sıra günün savaşını kazanmış ama geleceğini kaybetmişti. İleriki yıllarda o çocuk büyüdüğü zaman, baba hak ettiği saygıyı oğlundan bulamadığı zaman belki bu olay aklına hiç gelmeyecek.
Her şeyi satın alabilirsiniz ama saygıyı ve sevgiyi asla!
Her şeyi satın alarak, her dediklerini yaparak çocuklarımıza kendimizi ne sevdirebilir ne de saydırabiliriz. En nihayetinde kendi küçük canavarlarımızı yaratırız.
Geçtiğimiz ay yılbaşı, kurban bayramı, yarıyıl karne tatili vardı. Etrafımda ki çocuklar hediyelere boğuldular.
Hele ki karne hediyelerinde sınırlar zorlandı…
Öğretmenler de az değil evvelallah!
Öğrencilerin cinsiyetlerine göre mavi ya da pembe kurdelelerle süslenmiş şeffaf dosyalar içindeki karnelerin yanında verilen teşekkür ve takdir belgelerine nazar boncukları takılmıştı. Öğretmeninden bunu alan çocuk anne babadan neler almaz ki? Anne babaya bu mutluluğu yaşatan öğretmen ise neler hak etmez ki?
Gafil avlandım! Karne tatilinin başladığı gün hiç düşünmeden çok katlı çarşılardan birinde alışverişe çıktım. Belki çarşıda on bin çocuk vardı. Yoksa bile bana öyle geldi. Eski kitaplarda mutlulukları “cıvıl cıvıl” ifadesi ile anlatılan çocuklar çığlık çığlığa, anne babalarını çekiştirerek istedikleri her şeyi aldırıyorlardı. Ebeveynlerinin lügatinde ise “yok, olmaz” veya “bu senin yaşına uygun değil” sözcükleri yoktu. Elleri kolları hediye paketleri ile dolu çocuklar ve büyükleri bir taraftan çarşıdan çıkarken, yerini anında yeniler gelerek dolduruyordu.
Bu bir sektör olmuş. Ve bu sektörden herkesler hissesine düşeni alırken mutsuz çocukların sayısı her geçen gün biraz daha artıyor.
Her istediğini yaparsanız, her dediğini alırsanız o çocuk önce doyumsuz sonra mutsuz olur. İşte bu aşamada ikinci sektör başlıyor. Anne ve babaların yerini alan psikologlar. Cehalet mi desem, kültürsüzlük mü desem adını koyamadığım bu aşamada bir de ebeveynlerin yarışı var. “Bizim çocuğun psikologu var.” Psikologu olmayan çocuk eksik çocuk sayılıyor. Tabii psikologdan eğitim alınırken parasının ödendiğini de gören bir de çocuk var. Çocuk bunun farkında ama büyükler halen değil (!)
1980’li yılların popülist kültürü ile başlayan böyle çocuk yetiştirmeler sonucu herkeslerin şikayet ettiği duyarsız gençler günümüzde çoğunluğa geçti.
Tek dertleri marka giysiler, eğlence, cepte bol harçlık, anne baba başta olmak üzere büyüklere saygısızlık, bozuk bir Türkçe ile konuşmak olmak üzere sayın sayabildiğiniz kadar.
İlk jenerasyonunu veren bu popülist gençlerin eli para tutmaya başlayanlarının çoğu evlerinden ayrıldı bile. Ayrı ev tutup yaşama aşamasındalar artık. Bayramlar da bile büyükleri ziyaret etme yerine tatile gitmeyi tercih ediyorlar. Kutlamalar ise bir telefonun ucunda…
Ha bugün ha yarın arar diye bekleyen anne ve babalar ise hızla yaşlanmakta.
Zaten unvanları ya “moruk” ya da “bizim ihtiyarlar” oldu bile…
Hiçbir şey insanı kapılara baktırıp beklemek kadar hızla yaşlandırmaz.
Bir araya geldiğimizde aynı sohbet içinde, aynı soruyu belki on defa soruyorlar…
“Biz nerede hata yaptık?”
asumanozdemir@gmail.com


ufuk@ufukotesi.com

Bu yazı toplam 3701 defa okunmuştur.

Ufuk Ötesi Gazetesi'nde yayınlanan yazı, haber ve fotoğraflar kaynak gösterilerek iktibas edilebilir.

UFUK ÖTESİ.COM

BU YAZIYI TAVSİYE EDİN

Adınız  Soyadınız

E-posta adresiniz
Arkadaşınızın e-posta adresi

 

Yazdır  - Sayfanın Başına Dön 

 

 Sayı :79

 KÜNYE
 
 ARŞİV
 
 ABONELİK
 
 REKLAM
 
 
  YAZARLAR
 Ali Arif Esatgil
Bayrak gibi yaşamak...
 Alptekin Cevherli
En zor yazım…
 Doç. Dr. Fethi Gedikli
Şimşek gibi çakıp geçen ülkücü
 Dr. Yusuf Gedikli
Sevgili Kemalciğim, candaşım, kardaşım, arkadaşım…
 Kemal Çapraz
Son söz...
 Olcay Yazıcı
Asil Neslin Son Temsilcisi: Kemâl Çapraz
 Bayram Akcan
“BOZKURT” Kemal ÇAPRAZ
 Aydil Erol
Bu çapraz, kimin çaprazı?!!
 Şahin Zenginal
Sensiz hayat zor olacak
 Ünal  Bolat
Sevdiğini Türk için seven Alperen
 Hayri Ataş
“YA BÖYLE ÖLÜM DEĞİL Mİ ERKEN”
 Mehmet Türker
Türk Dünyasının dervişi
 Mehmet Nuri Yardım
Kemal Çapraz diye bir kahraman
 Prof Dr. Ali Osman Özcan
Ufuk Ötesinde Çapraz Ateş
 Orhan Seyfi Şirin
Çapraz doğuştan ‘Reis’ti
 Rasim Ekşi
Kardeşim Kemal’in Vasiyeti
 Dr. Orhan  Gedikli
Sevgili Kemal Kardeşimin Ardından
 Özdemir Özsoy
Seni unutamayız
 Dr. Ünal Metin
“Ufuk Ötesi” yaşıyor
 Aybars Fırat
Kastamonu Beyefendisi
 Süleyman Özkonuk
Öteki Ufuk
 Zeki Hacı ibrahimoğlu
30 yıllık dostumdu
 Coşkun Çokyiğit
Kemal Çapraz “Tek Ağaç”lardandı
 Baki Günay
Kırım Meclisinde Kemal Çapraz sesleri
 Ahmet Tüzün
İz Bırakan
 Cem  Sökmen
Metropoldeki dâvâ adamı: Kemal Çapraz
 Hüseyin Özbek
Kemal Bey
 Asuman Özdemir
Sermayeye kurban gittin…
           
       
 
   

Karahan 2002