Kasım 2008

Ö T E S İ

 

10.10.2024 



Pusula

 
Bayram Akcan

Şu bizim iktidar!


Şu bizim iktidar hangi siyasi yapıdadır? Muhafazakâr desek değil, çünkü ne başörtüsü meselesini çözebilmişlerdir ne de Kur’an kursları meselesini. Sayın Başbakanın New York Katolik Kilisesi St. John Üniversitesince verilen "Tanrı’nın Kuzusu" rütbesini papaz cüppesiyle alması, Musevi cemaatince kendisine "Üstün Cesaret" ödülü verilmesi artık muhafazakâr olmadığının bir delilidir. Erdoğan’ın, dinler arası diyalog adı altında, papaz ve hahamla dinler bahçesini açması, bu diyalogdan yüz bulan papazın güneydoğuda şehid olmuş askerin mezarını kutsaması da üzerinde düşünülecek bir meseledir.

Şu bizim iktidarı bir türlü anlamak mümkün değildir. Ne yaptıklarının mesulüdürler, ne de yapamadıkları işin... Her işin çözüm adresleri de kendileridir, çözemeyen kişileri de. “Şu bizim iktidarın” durumunu "meşhur gelin kıza” benzetiyorum. Geline hadi oyna demişler "yerim" dar demiş. Yerini genişletmişler, gelin bu kez de: "yenim dar" demiş... Bizim iktidar da aynen öyle işte. Meseleyi çözecek misin diye sorulunca “evet” cevabını verir, hadi tek başına iktidarsın “çöz” denilince de, izin vermiyorlar diye yan çizmeye başlar.


TÜRKİYELİ OLMAK!


Şu bizim iktidarın göreve gelmesiyle birlikte terör yeniden hortladı. Başbakan Erdoğan, kendi iktidarıyla tekrar hortlayan terörü bitirmek için "Türkiyelilik" kimliğine (!) sarıldı. Bu "Türkiyelilik" lafı yeni ortaya çıkmış değildir. 1980 öncesinde anarşist sol tarafından çok sık kullanılıyordu, daha sonra da bizim "siyasal" İslamcılarca rağbet görmeye başladı. Siyasal İslamcılardan kastımız, samimi, dindar Müslümanlar değil elbette. İslam’ı ideoloji haline getirerek, siyaseti bununla yürütmeye çalışan, Türklüğe karşı alerjileri olanları kastediyoruz. İşte Sayın Başbakan da "Türkiyelilik" gibi ucube kavramı kullanarak, terörü önleyeceğini zannetti.


Ne garip tecellidir ki, bebek katili Öcalan da “Türkiyelilik” üst kimlğinden bahsediyordu. Türkiye’nin mozaik olduğundan dem vuran Erdoğan, hatta bir ara terör destekçileriyle de toplantı yapmıştı. Fakat baktı ki, "Türkiyeli" olmakla terör durmuyor, “Türkiyelilik” Mehmetçiğin şehid olmasını engellemiyor ve anladı ki parti oy kaybediyor hemen Türklük kimliğine sarılıverdi. Madem sonunda Türk Milleti diyecektin, niye teröre prim verdin diyen bir Allah’ın kulu da çıkmadı.


Peki ya "şu bizim iktidarın" meslek ve İmam hatip liselerinin, ÖSS’ye girişindeki katsayılarının düz lise ile eşitlenmesinde geri adım atmasına ne demeli? Sayın Başbakanın, pişkinlikle "Millet arkamda durmuyor" diyerek kendisini anayasayı bile değiştirecek çoğunlukla iktidar yapan millete kabahati yüklemesini neyle izah edebiliriz?


GÖMLEKSİZ İKTİDAR!


Şu bizim iktidar hangi siyasi yapıdadır? Muhafazakâr desek değil, çünkü ne başörtüsü meselesini çözebilmişlerdir ne de Kur’an kursları meselesini. Sayın Başbakanın New York Katolik Kilisesi St. John Üniversitesince verilen "Tanrı’nın Kuzusu" rütbesini papaz cüppesiyle alması, Musevi cemaatince kendisine "Üstün Cesaret" ödülü verilmesi artık muhafazakâr olmadığının bir delilidir. Erdoğan’ın, dinler arası diyalog adı altında, papaz ve hahamla dinler bahçesini açması, bu diyalogdan yüz bulan papazın güneydoğuda şehid olmuş askerin mezarını kutsaması da üzerinde düşünülecek bir meseledir.


İktidarımız milliyetçidir desek? Hayır, maalesef milliyetçi de değildir. Değildir, çünkü elin gâvuruna stratejik yerlerden vatan toprağının satışını onlar yapmıştır. PKK terörünü “Kürt Meselesi” diye tanımlamışlar, Irak’taki kırmızı çizgileri rafa kaldırmışlardır. Ve daha nice şeyler!..


Demokratik midir bu iktidar? Demokratik de değildir. Sayın Başbakanın en küçük eleştiriye bile tahammülü olmadığını Mersinli vatandaşa gösterdiği tepkiden anlıyoruz.


Bizim şu iktidar ne muhafazakâr, ne milliyetçi ne de demokrattır. "Milli Görüş" gömleğini çıkardıktan sonra her önüne gelenin gömleğini giyen, arada bir gömleksiz dolaşan biri gibidir. Bazen “deve” olur, bazen “kuş” olur. Şartlara göre hemen değişebilir. Velhasıl “şu bizim iktidarı” anlamak mümkün değildir.


bayramakcan@mynet.com

Bu yazı toplam 2981 defa okunmuştur.

Ufuk Ötesi Gazetesi'nde yayınlanan yazı, haber ve fotoğraflar kaynak gösterilerek iktibas edilebilir.

UFUK ÖTESİ.COM

BU YAZIYI TAVSİYE EDİN

Adınız  Soyadınız

E-posta adresiniz
Arkadaşınızın e-posta adresi

 

Yazdır  - Sayfanın Başına Dön 

 

 Sayı :79

 KÜNYE
 
 ARŞİV
 
 ABONELİK
 
 REKLAM
 
 
  YAZARLAR
 Ali Arif Esatgil
Bayrak gibi yaşamak...
 Alptekin Cevherli
En zor yazım…
 Doç. Dr. Fethi Gedikli
Şimşek gibi çakıp geçen ülkücü
 Dr. Yusuf Gedikli
Sevgili Kemalciğim, candaşım, kardaşım, arkadaşım…
 Kemal Çapraz
Son söz...
 Olcay Yazıcı
Asil Neslin Son Temsilcisi: Kemâl Çapraz
 Bayram Akcan
“BOZKURT” Kemal ÇAPRAZ
 Aydil Erol
Bu çapraz, kimin çaprazı?!!
 Şahin Zenginal
Sensiz hayat zor olacak
 Ünal  Bolat
Sevdiğini Türk için seven Alperen
 Hayri Ataş
“YA BÖYLE ÖLÜM DEĞİL Mİ ERKEN”
 Mehmet Türker
Türk Dünyasının dervişi
 Mehmet Nuri Yardım
Kemal Çapraz diye bir kahraman
 Prof Dr. Ali Osman Özcan
Ufuk Ötesinde Çapraz Ateş
 Orhan Seyfi Şirin
Çapraz doğuştan ‘Reis’ti
 Rasim Ekşi
Kardeşim Kemal’in Vasiyeti
 Dr. Orhan  Gedikli
Sevgili Kemal Kardeşimin Ardından
 Özdemir Özsoy
Seni unutamayız
 Dr. Ünal Metin
“Ufuk Ötesi” yaşıyor
 Aybars Fırat
Kastamonu Beyefendisi
 Süleyman Özkonuk
Öteki Ufuk
 Coşkun Çokyiğit
Kemal Çapraz “Tek Ağaç”lardandı
 Zeki Hacı ibrahimoğlu
30 yıllık dostumdu
 Baki Günay
Kırım Meclisinde Kemal Çapraz sesleri
 Ahmet Tüzün
İz Bırakan
 Cem  Sökmen
Metropoldeki dâvâ adamı: Kemal Çapraz
 Hüseyin Özbek
Kemal Bey
 Asuman Özdemir
Sermayeye kurban gittin…
           
       
 
   

Karahan 2002