Kasım 2008

Ö T E S İ

 

3.12.2024 



Geniş Açı

 
Ali Arif Esatgil

Hayatın Gündemi


Yok, kapaktaki simit ve çaya bakıp, sefalet edebiyatı yapacağımı sanmayın... O edebiyatı dünün Marksistleri, bugünün holding tetikçisi büyüklerimiz yeterince yaptı... Artık cılkı çıktı. Hayatlarından simidi silip attılar. İdeolojileri gibi beslenmeleri de fast food bir değişim geçirdi. Adını telaffuz etmekte güçlük çektiğimiz mönülerle barışık yaşamaya başladılar. Light hayatlarının en ‘hard’ değişmezi, yerleşik değerlere açtıkları savaş olarak kaldı.
Türk’e ait ne varsa küçümsediler, yok saydılar. Dilimizi, kültürümüzü, dinimizi istedikleri kalıplara sokabilmek için didinip durdular.

‘Tokatçı’ dindarlara alkış tuttular. Çalan ve çaldıkça kendilerine benzeyen bu güruhu, kayırıp gözettiler. Yakalarına birer papyon, sırtlarına birer smokin geçirip şamar oğlanına çevirdiler... Bunu yaparken arkalarından kıs kıs güldüklerinden emin olun...
Gün geldi, milliyetçi kesildiler... Fakat, Akdeniz’e karşı şaraplarını yudumlarken, “Kıbrıs’ın artık çekilmez bir yük” olduğuna hükmetmekten kendilerini alamadılar. Öylesine bir milliyetçilikti ki bu, dünyanın ünlü sahillerini noktasına kadar yazılarına taşırken, Türkiye’nin belki de yarısını görmezden geldiler.
Türküler çağdışıydı, şarkılarımız küf kokulu... Ama Victor Jara’dan, Michael Jackson’dan büyük keyif aldılar. İki arada bir derede kalan halkın duygularını deşifre eden ‘arabesk’e ise şimdilerde tenezzül eder oldular.
‘Etik’ değerleri 16-17 yaşındaki kızları ‘lolita’ olarak magazin programlarında göstermeyi izahtan vareste kalırken, halkın ahlakına tükürmekten geri kalmadılar. Ağız dolusu sövdüler, kınadılar.
Bir simidin ettiğine bakın... Aliyev ölmüş, KKTC’de bıçak sırtı bir seçim yaşanmış, piyango trilyonerleri kayıplara karışmış. Popstar evinde gözyaşı sel olmuş... Ve daha neler neler... Dolu dolu bir ay geride kalmış. Gelin görün ki, gözümüz simide takılıp kalmış.
Kentin en işlek caddelerinde, bir devrin ‘sefalet’ simgesi görkemli bir dönüş yaşıyor. Pera’laştırılmaya çalışılan Beyoğlu’ndan tutun, bohem hayatın gözde mekanı Kadıköy’e kadar, her yerde...
Halk kendini mideden yakalamaya çalışanlara, mutfağını bile defterden silmeye çalışanlara öyle bir ders veriyor ki, takılıp kalmamak mümkün değil.
Evet, ağababaları elliyi aşkın ithal peynirle Türkiye’yi kuşatmaya aldırmıştı. Şimdi Türkiye bir tek simit ve yanında Ardahan kaşarıyla bu kuşatmayı kırmaya çalışıyor.
“Bir simitle mi?” dediğinizi duyar gibiyim...
Evet.
Onlar simitle yola çıkıp proleterlikten, kompradorluğa yükseldiler unutmayın.


aliarifesatgil@hotmail.com

Bu yazı toplam defa okunmuştur.

Ufuk Ötesi Gazetesi'nde yayınlanan yazı, haber ve fotoğraflar kaynak gösterilerek iktibas edilebilir.

UFUK ÖTESİ.COM

BU YAZIYI TAVSİYE EDİN

Adınız  Soyadınız

E-posta adresiniz
Arkadaşınızın e-posta adresi

 

Yazdır  - Sayfanın Başına Dön 

 

 Sayı :79

 KÜNYE
 
 ARŞİV
 
 ABONELİK
 
 REKLAM
 
 
  YAZARLAR
 Ali Arif Esatgil
Bayrak gibi yaşamak...
 Alptekin Cevherli
En zor yazım…
 Doç. Dr. Fethi Gedikli
Şimşek gibi çakıp geçen ülkücü
 Dr. Yusuf Gedikli
Sevgili Kemalciğim, candaşım, kardaşım, arkadaşım…
 Kemal Çapraz
Son söz...
 Olcay Yazıcı
Asil Neslin Son Temsilcisi: Kemâl Çapraz
 Bayram Akcan
“BOZKURT” Kemal ÇAPRAZ
 Aydil Erol
Bu çapraz, kimin çaprazı?!!
 Şahin Zenginal
Sensiz hayat zor olacak
 Ünal  Bolat
Sevdiğini Türk için seven Alperen
 Hayri Ataş
“YA BÖYLE ÖLÜM DEĞİL Mİ ERKEN”
 Mehmet Türker
Türk Dünyasının dervişi
 Mehmet Nuri Yardım
Kemal Çapraz diye bir kahraman
 Prof Dr. Ali Osman Özcan
Ufuk Ötesinde Çapraz Ateş
 Orhan Seyfi Şirin
Çapraz doğuştan ‘Reis’ti
 Rasim Ekşi
Kardeşim Kemal’in Vasiyeti
 Dr. Orhan  Gedikli
Sevgili Kemal Kardeşimin Ardından
 Özdemir Özsoy
Seni unutamayız
 Dr. Ünal Metin
“Ufuk Ötesi” yaşıyor
 Aybars Fırat
Kastamonu Beyefendisi
 Süleyman Özkonuk
Öteki Ufuk
 Coşkun Çokyiğit
Kemal Çapraz “Tek Ağaç”lardandı
 Zeki Hacı ibrahimoğlu
30 yıllık dostumdu
 Baki Günay
Kırım Meclisinde Kemal Çapraz sesleri
 Ahmet Tüzün
İz Bırakan
 Cem  Sökmen
Metropoldeki dâvâ adamı: Kemal Çapraz
 Hüseyin Özbek
Kemal Bey
 Asuman Özdemir
Sermayeye kurban gittin…
           
       
 
   

Karahan 2002