Kasım 2008

Ö T E S İ

 

24.04.2024 



Düşünce Pınarı

 
Pınar Ergenekon

Bayrağım


“BAYRAKLARI BAYRAK YAPAN ÜSTÜNDEKİ KANDIR. TOPRAK EĞER UĞRUNDA ÖLEN VARSA VATANDIR.” Mithat Cemal Kuntay Adına tören, panel, basın açıklaması ne denirse densin her ortamda fütursuz bir şekilde masalarımıza örtü yaptığımız, trafik polisi ceza yazmasın diye minibüse, taksiye ve bazen de hususi araçlara cam örtüsü yapmaktan çekinmediğimiz, bayrağım. Bayraklarını sıradan bir bez parçası gibi gören bazı ülkelerde olduğu gibi, neredeyse iç çamaşırı yapmadığımız kaldı seni, aziz bayrağım. Her Türkün uğuruna canını seve seve feda etmesi gereken canımız, kanımız, namusumuz BAYRAĞIM.

Sana reva mıdır bunlar? Hangi zihniyet, edepsizlik, ruhsuzluktur “Seni” bu şekilde istismar ettiren? Kendi kanallarının izlenme oranını arttırmak uğruna balonların üzerine basılmış, milli onur ve gururumuz, şeref timsalimiz “Seni”, sanatçı (!) denilen kendini bilmez, şımarıkça tekmelemedi mi? Şehitlerimizin kanından rengini almış mukaddes bayrağımızın tekmelenişini milyonlarca insan seyirci olarak izlemedi mi? Milli bayramlarımızda “Seni” özel olarak muhafaza edilmesi gereken yerlerinden çıkarıp gururla balkonlarına, camlarına asması gereken bizler, gereken özeni göstermeyerek; buruşmuş, rengi solmuş, hırpalanmış bir şekilde camlarımıza, balkonlarımıza asmadık mı? Promosyon olarak dağıtılan naylon bayraklarla durumu geçiştirmeye çalışmadık mı? Hatta maalesef milli duygularını unutmuş içimizdeki bazı gafiller, metrelerce ebattaki bilmem hangi futbol takımlarının bayraklarını isteri nöbetine tutulmuş bir şekilde orda burda asıp, sallarken, “Seni” milli bayramlarımızda bile dalgalandırmayı unutmadı mı? Son yıllarda özellikle ülkemizde uygulanan bizi bölmeye, parçalamaya yönelik, etnik kimliklerin öne çıkarılmaya çalışıldığı propagandalar sonucu yüzyıllardır bu topraklarda birlikte yaşayan, gerekirse vatan için birlikte savaştığımız kardeşlerimizden kimileri, “Seni”, temsil ettiğin değerleri, hayasızca rencide etmedi mi?

Bayrağım....

Milletimin onuru, canım, kanım, namusum.

Senin manevi değerini korumak ve yüceltmek her Türk vatandaşının görevi. Bu bilinç ve sevgiyi ciddi bir şekilde insanlarımızın ruhlarında geliştirmek; milli politikaları ile, kurum ve kuruluşları ile, başta Bayrak Kanunu olmak üzere sair kanunlar ile koruyup, kollamak ve üstün tutmak da devletimin asli görevidir.

Bayrağım, senin için, vatan ve milletim için, şehitlerim için, bu ülkenin evlatları için, mukaddes olan tüm değerlerimiz için; gururla, şerefle, göz yaşları ile okuduğumuz İstiklal Marşımızı bir kez daha haykırarak söylüyoruz:

Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak
O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak
O benimdir, o benim, milletimindir ancak

Çatma, kurban olayım çehreni ey nazlı hilal
Kahraman ırkıma bir gül, ne bu şiddet, bu celal
Sana olmaz, dökülen kanlarımız sonra helal
Hakkıdır, Hakka tapan milletimin istiklal!

Vatanımın kültürel, teknolojik, ekonomik, istiklalini; vatan bütünlüğünü tehdit edenlere karşı, senin gölgende, vatan ve millet için fedakarlıklarda bulunup kanımızın son damlasına kadar savaşacağız.

Kosova’da, Varna’da, Viyana önlerinde, Arap çöllerinde, Yemen’de, Allahuekber dağlarında, Çanakkale’de, Kurtuluş Savaşında fedakarca canlarını, kanlarını veren şehitlerimizin kanları ile boyanmış, şerefin, büyüklüğün fermanı Bayrağım! “Seni” istismar edenlerle, sana gereken itibarı göstermeyenlerle mücadele etmek, daima gökyüzünde “Seni” dalgalandırmak, milli ruhumuzu, onurumuzu ayakta tutmak andımız olsun derken,
Arif Nihat ASYA’nın “BAYRAK” şiirini bir kez daha hatırlıyoruz.

BAYRAK

Ey, mavi göklerin beyaz ve kızıl süsü,
Kız kardeşimin gelinliği, şehidimin son örtüsü !
Işık ışık, dalga dalga bayrağım,
Senin destanını okudum, senin destanını yazacağım.

Sana benim gözümle bakmayanın
Mezarını kazacağım.
Seni selamlamadan uçan kuşun
Yuvasını bozacağım.

Dalgalandığın yerde ne korku, ne keder...
Gölgende bana da, bana da yer ver !
Sabah olmasın, günler doğmasın ne çıkar
Yurda ay yıldızın ışığı yeter.

Savaş bizi karlı dağlara götürdüğü gün.
Kızıllığında ısındık,
Dağlardan çöllere düşürdüğü gün
Gölgene sığındık.

Ey, şimdi süzgün, rüzgarlarda dalgalanan;
Barışın güvercini, savaşın kartalı....
Yüksek yerlerde açan çiçeğim;
Senin altında doğdum,
Senin dibinde öleceğim.

Tarihim, şerefim, şiirim, her şeyim;
Yeryüzünde yer beğen:
Nereye dikilmek istersen
Söyle seni oraya dikeyim !



açık toplum hareketi adına

Bu yazı toplam defa okunmuştur.

Ufuk Ötesi Gazetesi'nde yayınlanan yazı, haber ve fotoğraflar kaynak gösterilerek iktibas edilebilir.

UFUK ÖTESİ.COM

BU YAZIYI TAVSİYE EDİN

Adınız  Soyadınız

E-posta adresiniz
Arkadaşınızın e-posta adresi

 

Yazdır  - Sayfanın Başına Dön 

 

 Sayı :79

 KÜNYE
 
 ARŞİV
 
 ABONELİK
 
 REKLAM
 
 
  YAZARLAR
 Ali Arif Esatgil
Bayrak gibi yaşamak...
 Alptekin Cevherli
En zor yazım…
 Doç. Dr. Fethi Gedikli
Şimşek gibi çakıp geçen ülkücü
 Dr. Yusuf Gedikli
Sevgili Kemalciğim, candaşım, kardaşım, arkadaşım…
 Kemal Çapraz
Son söz...
 Olcay Yazıcı
Asil Neslin Son Temsilcisi: Kemâl Çapraz
 Bayram Akcan
“BOZKURT” Kemal ÇAPRAZ
 Aydil Erol
Bu çapraz, kimin çaprazı?!!
 Şahin Zenginal
Sensiz hayat zor olacak
 Ünal  Bolat
Sevdiğini Türk için seven Alperen
 Hayri Ataş
“YA BÖYLE ÖLÜM DEĞİL Mİ ERKEN”
 Mehmet Türker
Türk Dünyasının dervişi
 Mehmet Nuri Yardım
Kemal Çapraz diye bir kahraman
 Prof Dr. Ali Osman Özcan
Ufuk Ötesinde Çapraz Ateş
 Orhan Seyfi Şirin
Çapraz doğuştan ‘Reis’ti
 Rasim Ekşi
Kardeşim Kemal’in Vasiyeti
 Dr. Orhan  Gedikli
Sevgili Kemal Kardeşimin Ardından
 Özdemir Özsoy
Seni unutamayız
 Dr. Ünal Metin
“Ufuk Ötesi” yaşıyor
 Aybars Fırat
Kastamonu Beyefendisi
 Süleyman Özkonuk
Öteki Ufuk
 Zeki Hacı ibrahimoğlu
30 yıllık dostumdu
 Coşkun Çokyiğit
Kemal Çapraz “Tek Ağaç”lardandı
 Baki Günay
Kırım Meclisinde Kemal Çapraz sesleri
 Ahmet Tüzün
İz Bırakan
 Cem  Sökmen
Metropoldeki dâvâ adamı: Kemal Çapraz
 Hüseyin Özbek
Kemal Bey
 Asuman Özdemir
Sermayeye kurban gittin…
           
       
 
   

Karahan 2002