İpsiz Recep tek örnek değildir; tarihimizin oluşmasında payı bulunan, bunu hiçbir dünyevi karşılık beklemeden yapan nice değerli insanın tarihe ve geleneğe önem verdiğini iddia eden çevrelerce de bilinmediğini, anılmadığını görüyoruz. Peki hep beraber tarihe, millî kültüre, geleneğe sırtımızı döneceksek dillerden düşmeyen siyasi ayrımların hükmü nedir?
“Eyvah biz kaldık esfel-i safilinde,
Ahsen-i takvim üzere onlar geçip gittiler''
Bu fotoğraf /yorum 19 Ağustos 2008 Salı günü Türkiye gazetesindeki “Söz Market” köşesinde yayınlandı. Fotoğrafa konu olan İpsiz Recep, Birinci Dünya Savaşı sırasında Rize ve çevresinde Ruslar ve Ermenilerle savaşmış, Milli Mücadele’de İstanbul’a gelerek önce Sarıyer ve çevresindeki Rum çeteleriyle mücadele etmiş daha sonra da Anadolu’ya silah kaçırılması faaliyetlerinde görev yapmış irade timsali bir kahramandır. İpsiz Recep topladığı gönüllü kuvvetlerle Adapazarı ve çevresinde Yunan kuvvetleriyle çarpışmıştır. İpsiz Recep herhalde dünyada boş gezmek gibi bir fiilin en son atfedilebileceği insanlardan biridir. İpsiz Recep’in faaliyetlerini yazar İbrahim Balcı “Takalar Kumandanı Ketencioğlu Hacı Yakup Ağa”, adlı kitabında şöyle anlatıyor: “Rizeli olan ve maceralı bir yaşam süren İpsiz Recep Reis, Rize, Trabzon, Batum, Soçi arasında çalıştı. Milli mücadeleye girdiğinde Türkiye’ye karşı çalışmalar yapanlarla silahlı çakışmalarda bulunduğu için Batum’da tutuklandı ve Sibirya’ya sürüldü. Sibirya’dan bir kolayını bulup kaçtı ve yine Batum, Rize, Trabzon arasında çalıştı. Kömür yüklü gemisi batınca birkaç arkadaşıyla birlikte İstanbul’a geldi. Kendisini bulan M. M. Örgütü mensuplarından Yüzbaşı Ziya Bey’in, ‘Reis, Sarıyer’deki Rum çeteleri temizleme işi senin,’ demesi üzerine ekibini oluşturdu. Sarıyer’de karargah kurdu. Tarabya baskınında Giritli Andon çetesini çökertti. Sonra Sarıyer’de Taşkıran baskınını yaparak çetenin geride kalanlarını da yok etti. Bilahare Domuzdere baskınıyla, Türk bayrağını ayakları altına alarak üzerinde oyun oynayan ve Türk köylerine baskın yapanları cezalandırdı. İşgal kuvvetleri yanlısı çeteleri ve işbirlikçileri İpsiz Recep Reis’in temizlediğini işgal kuvvetleri ve hükümet öğrenince, M. M. Örgütünden Yüzbaşı Ziya Bey yine kendisini bularak, “Çeteleri senin temizlediğin öğrenildi. Biraz kaybol Reis!” deyince karargahını Beykoz’a taşıdı. Bir süre de burada mücadele verdikten sonra çetesiyle birlikte Karasu’ya yerleşti. Başarılı çalışmalarından ötürü İpsiz Recep Reis’e, “Milis Yüzbaşı” rütbesi verildi, ayrıca “İstiklal madalyası” ile onurlandırıldı. 1928 yılında vefat etti.”
TOPLUMSAL HAFIZA NEREDE?
İpsiz Recep ve onun gibi nice kahramanlar unutulmuştur. İpsiz Recep ve onun gibiler, Yahya Kemal’e “Vatanda hor görülen bir cemaatiz artık” dedirten 1918 atmosferini dağıtan öncü kuvvetler olmuştur. Burada toplumsal hafızanın önemi ve gerekliliği ortaya çıkmaktadır. Rahmetli Dündar Taşer Devlet gazetesinde yayınlanan “Osmanlı Gerçeği” başlıklı yazısında “Türkiye’de kimse ilerici veya gerici değildir. Herkes tarihine yabancı, milletine saygısız, devletinden kopuktur. Kimsede müsamaha yoktur. Herkes mutaassıptır. Yalnız taassubun cinsi değişir.” diyordu. 2 nesil öncesini bile önemsemeyenlere Dilaver Cebeci: “Siz erdemi ne bilirsiniz? Siz erliği, hatunluğu ne bilirsiniz? Hele siz Nene Hatun’u ne bilirsiniz?” diye sesleniyordu.
İpsiz Recep tek örnek değildir; tarihimizin oluşmasında payı bulunan, bunu hiçbir dünyevi karşılık beklemeden yapan nice değerli insanın tarihe ve geleneğe önem verdiğini iddia eden çevrelerce de bilinmediğini, anılmadığını görüyoruz. Peki hep beraber tarihe, millî kültüre, geleneğe sırtımızı döneceksek dillerden düşmeyen siyasi ayrımların hükmü nedir? Sürekli millet iradesinden bahsedenler 40-50 yıllık bir millet mi tasavvur etmektedir? Sürekli kavgadan, gerilimden bahsedenlerin gerilmesinin asıl sebepleri nelerdir? Dündar Taşer’in işaret ettiği tarihine yabancı, milletine saygısız zihin yapısı olanca taassubuyla bugün de devam etmektedir. Tarihiyle iç içe yaşamayan, bilginin geleneğini oluşturmayan toplum istismara açık kalabalıklar halinde yaşayacaktır. İpsiz Recep’i, Nene Hatun’u, Uşaklı Mehmed Baba’yı, Çete Ayşe’yi, Yörük Ali Efe’yi önemsemeyenlerin çocukları şimdilerde Harry Potter’la rüya görüyorlar. Geçmişi bilmemek, dünden bugüne yaşadığımız coğrafyalarda ürettiğimiz kültürü ve bu kültürün temsilcisi olmuş insanımızı bilmemek bizi her alanda popüler kültüre teslim etmeye yarar. Bu toprakların çocukları sadece Batılılar tarafından dizayn edilmiş kahramanları tanımaya mecbur olmamalıdır. Bu durumu tersine çevirmek yine bizim elimizde. Tanımayanın tanımadığını yok sayma ve sadece elindeki bilgiyle tatmin olma tavrına karşın “buralı” kahramanların bilgisine ulaşmak ve onları tarihten bugüne taşımak bizim sorumluluğumuzdur. Boş gezmenin ve iş yapmanın ne demek olduğunu onların hayat seyirlerini takip ederek anlayabiliriz.