Türkiye’de de dünyada da ciddi güç savaşları yaşanıyor. Gürcistan’da yaşanan Osetya ve Abhazya sorunu işte böyle bir savaşın sonucu… Bir yanda dünyanın tek kutuplu olarak devam etmesini isteyen ABD, diğer yanda kendi etki bölgelerini kaybetmek istemeyen ve tekrar iki kutuplu dünyanın diğer kutbu olmak isteyen Rusya var…
Bu iki devletin çatışmalarında asıl zararı arada kalan devletler görüyor. Şimdi Osetya ve Abhazya’daki çatışma ortamı Kırım’a ve oradan da Moldova’ya sıçrayabilir. Çünkü her iki bölgede de Rusya’nın ciddi çalışmaları bulunuyor. Hele hele Kırım’ı, Rusya asla gözden çıkarmak istemiyor. Çünkü burada Karadeniz’e açıldığı ve Deniz Kuvvetleri’ni bulundurduğu en önemli liman bulunuyor. Sivastopol (Türkçesi Akyar) limanında Rusya’nın en önemli donanması bulunuyor. Bu bölgeyi Rusya stratejik bir bölge olarak asla elinden çıkarmayacaktır. Bunun için her türlü çatışmayı da bölgede göze alır. Kırım şu anda Ukrayna’ya bağlı özerk bir cumhuriyet… Rusya ile Ukrayna arasında yaşanacak çatışmada yine en büyük zararı burada yaşayan ve vatanlarına yeni dönebilen Türkler görecektir. Bu bakımdan Kırım’da muhtemel bir çatışmaya karşı Türklerin durumu dikkate alınarak Türkiye bu bölgedeki gelişmelere hazırlıklı olmalıdır. Yine, Moldova’daki Trans Dinyaster (Pridnestrovye Özerk Cumhuriyeti) bölgesinde de ciddi bir gerginlik yaşanmaktadır. Dünyanın yeniden paylaşımında bu bölgelerdeki gelişmeler Türkiye’yi çok yakından ilgilendirmektedir. Çünkü Pridnestrovye Özerk Cumhuriyeti’nde yaşanacak bir çatışmanın hemen bitişiğinde bulunan Gagauzya’yı da ciddi manada etkileyeceği kesindir.
Şu anda Türk Dışişlerinin geceli gündüzlü çalışarak bu önemli bölgelerdeki gelişmeleri Türkiye’nin çıkarları doğrultusunda yönetmeleri gerekmektedir. Yine Kıbrıs’ta ve Kerkük bölgesinde çok önemli gelişmeler yaşanmaktadır. Türkiye adeta bu bölgelerdeki menfaatlerini ve kırmızıçizgilerini tamamen unutmuş gözükmektedir.
Dünyada bu kadar önemli gelişmeler olurken Türkiye’de de güç paylaşımı var. Ama Türkiye’deki güç paylaşımındaki kavga, Hilton otelinin önündeki bahçe… Ne garip değil mi? Türkiye’nin başbakanı medya patronlarıyla imar konularını konuştuğunu itiraf ediyor. Hatta, Aydın Doğan’a, “Sana bir hafta süre veriyorum” diyor. Açık bir şekilde bu tehdit değil midir? Keşke; başbakanımız bu Kasımpaşa kabadayılığını basın kuruluşlarımız tekelleşirken yapsaydı. Aydın Doğan her ihalenin altından çıkarken başbakanla arası çok iyiydi. Menfaatler çakışınca güç savaşları da başladı.
Biz başından beri Aydın Doğan’ın bu kadar medya kuruluşuna sahip olmasını bir tekelleşme olarak görmüş ve karşı çıkmıştık. O zamanlar başbakanla iyi geçinen Aydın Doğan’ın yayın organları hükümetin sözcüsü konumundaydılar. Şimdi ise işe menfaat kavgası girdi. Türkiye için ne kadar kaygılansak azdır. Çünkü dünya Türkiye’nin çıkar bölgelerinde at oynatırken bizim başbakanımızın ve medyamızın haline bakın… Deniz Feneri Derneği’nin Almanya’daki faaliyetleriyle ilgili iddianame başbakanı çılgına çevirmiş durumda… Bu haberlere yer veren gazetelere de olanca gücüyle saldırıyor. Keşke Aydın Doğan Gurubuyla olan kavga gerçek gazetecilik yapmadıkları için patlak verseydi. Keşke medyayı bu kadar tekelleştiremezsiniz diye kavga etseydi başbakan… Ama yok, kavga menfaat kavgası… Nasıl benim aleyhime haber yaparsınız kavgası… Yani basını tamamen kendi güdümüne ve gücüne sokma kavgası…
Dünya liderleri ülkelerinin menfaatleri için oyunlar kurup politika üretirken bizim başbakanımız ve beraberindeki hükümet üyeleri ise, imar konularını, kime nerenin ihalesinin verileceğini konuşuyor.
Sözün özü dünyada güç savaşları yaşanırken Türkiye’de rant kavgası yaşanıyor. Mesele bu kadar basit… Ve bu kadar basit hesaplarla ülke idare ediliyor gerisini siz düşünün…