Kültür Bakanlığı, dünya milletlerinin “doğal lezzet” arayışına girdiği bir zamanda, ülkemizde bulunan 11 bin çeşit bitkinin harmonisinden sofraya uzanan bu bin bir çeşit Türk yemeğinin önemini ve örneğin Mengen aşçılığının, çok sürmez sekiz on yıl içinde “temiz ve sağlıklı gıda” kapsamında dünya modeli olabileceğini niçin fark etmiyor?
Dünyaya ihraç edilecek böyle bir kültür hazinesi var iken, hükümet işsizliğe çözümü acaba hâlâ nerelerde arıyor?
Yo, öyle günübirlik yapılan rektör atamaları, tepkiler, istifalar, ordu siyasetçi polemiği falan değil gündem. Esasında halkı ilgilendirmiyor hiçbirisi. Hiçbirisi halkın yaşantısını doğrudan etkilemiyor.
Ben bu konuda ısrarla süre giden kene haberlerinde kazın ayağını merak ediyorum.
Hatırlar mısınız?
Aylarca kuş gribi ile çınlamıştı kulaklarımız. Ama şimdi bıçak gibi kesiliverdi haberler.
Kuş gribinden ne ölen var ne hastaneye başvuran.
Sonradan anlaşıldı, bu haberlerin hedefinin köy tavukçuluğuna global dizayn getirmek olduğu.
Yani köylerin de üretici değil tüketici hale getirilmesi. AB ve ABD fonlarıyla pilot köylerde uygulama başlatıldı bile.
Kene haberleriyle nereye varılmak isteniyor şimdilik bilemiyoruz. Ancak vatandaş ha bire korkutuluyor. Çayır çimen ilaçlanıyor. Bu arada doğal dengeyi sağlayan doğadaki karınca, kelebek, solucan vb.nin yok olması kimseyi ilgilendirmiyor.
Devleti yönetmeye talip olanlar ile yönetenleri yönetmeye kalkışanların işleri pek başından aşkın ve hiç bitmiyor. Yok olmaya mahkum bir medeniyetin külleri üzerinde iktidar mücadelesinin kime ne yararı olur bilmiyorum. Oysa yok olmamak için bu coğrafyada var olmamızı sağlayan esas zenginliklerimiz ve kültürümüzün kavgası verilmeli.
Ne hazindir ki bu kavgayı verecek bilgi birikime, kültüre, vizyona sahip “yetkili” münevverimiz yok denecek kadar az.
İster birinci, ister ikinci, üçüncü, dördüncü kuvvet olsun hiç fark etmiyor. Hiçbiri, bu coğrafyada bizi biz yapan asıl kuvvetin ne olduğunun farkında değil.
Mengenli genç bir kız dert yanıyor :
Memleketi “Mengen”i artık gençler bilmiyormuş.
Genç kız, yaşanan kültür erozyonuna manidar bir örnek veriyor.
“Önceden Mengen’de düzenlenen festivallerin gündemi farklıydı. Acaba hangi aşçı hangi yemeği nasıl yapacak diye bir merak vardı. Günümüzde artık festivale hangi sanatçının geleceği merak edilir oldu.
Asırlar boyu sadece Mengenlilerin değil bir ülkenin gurur kaynağı olan bu “yemek kültürünün” bugün nasıl da eriyip yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kaldığını ise müthiş bir kinaye ile dile getiriyor:
“Mengen’i Mengen yapan bu kültür, toplumun hafızasından silinmeye başladıkça her sabah daha çok Mengen peyniri yemeye başladım. Sanki bir on yıl sonra onu bulamayacakmışım gibi geliyor. Artık nerede “Höşmerim”, “Kaldırık dolması”, “Mengen pilavı” görsem ziyan olmasın diyorum.”
Evet 1985 yılından beri aşçı yetiştiren bir meslek lisesi var Mengen’de. Girebilmek için öğrenciler de kuyrukta. Tabii ilginin nedeni daha staj döneminde iş teklifi alıyor olmaları. Beş yıldızlı oteller, turizm merkezleri kapıyor mezunlarını. (Bu bile konunun önemini anlamaya yeter ama anlayacak idrak nerede?)
Bu yıl da 104 mezunu var “Mengen Aşçılar Anadolu Otelcilik ve Turizm Meslek Lisesi”nin.
2010 yılına hazırlanan İstanbul’da Bel-tur Hıdiv Kasrı, Pembe Köşk, Sarı Köşk, Malta Köşkü vb. gibi tarihi mekânlarımızda Mengen aşçılarının hangi yemeklerine yer veriliyor?
Kültür Bakanlığı, dünya milletlerinin “doğal lezzet” arayışına girdiği bir zamanda, ülkemizde bulunan 11 bin çeşit bitkinin harmonisinden sofraya uzanan bu bin bir çeşit Türk yemeğinin önemini ve örneğin Mengen aşçılığının, çok sürmez sekiz on yıl içinde “temiz ve sağlıklı gıda” kapsamında dünya modeli olabileceğini niçin fark etmiyor?
Dünyaya ihraç edilecek böyle bir kültür hazinesi var iken, hükümet işsizliğe çözümü acaba hâlâ nerelerde arıyor?
Yargıtay, Danıştay, Sayıştay, üniversiteler ve de medya ülkede “beka” anlamında neyin kavgasını veriyor?
Bu kuru sen-ben kavgalarla mı sağlayacağını zannediyorlar bu ülkenin bekasını.
Oysa kuş uçalı çok oluyor beyler…
Yıllardan beri “Gelecek Asya’da” demiştik. Kendi geleceğinin derdine düşmüş Avrupa’ya girmek için boşa uğraşıyoruz beyler diye not düşmüş, örnekler vermiştik.
Geçenlerde Taha Akyol da makalesinde ABD’nin çökmeye başladığını Asya’nın (Hindistan ve Çin) yükselişini işliyordu.
Buraya Ufkun Ötesini görmek isteyenlere yine bir not düşüyoruz: “Mengen aşçılığı tarzında yemek yapmayı bilmek, sağlıklı ve temiz gıdaya sahip olmak, geleceğin bir numaralı önceliğidir. Gelecekte ancak bu bilgilere ve bu zenginliklere sahip olan ülkeler varlığını sürdürebilecektir.”
Bunun ne anlama geldiğini önümüzdeki sekiz on sene içersinde Almanya, İngiltere, Fransa, gibi ülkelerde yemek pişirmeyi, çocuk bakmayı, yaşlı bakımını vb. unutmuş nüfusun büyük çoğunluğunun bunalıma sürüklendiği haberlerini okuduğunuzda anlayacaksınız.
Tabii o zaman da başınıza başka kene haberleri bela etmezlerse…