Nasıl söylenmeli bilmem ama hayretler içerisinde gördük ki, bu kadar belirgin, bu kadar amaçlarına uygun olmasına rağmen, çok ilginç bir şekilde, bütün öğretmenlerin yaz tatiline gittiği, tatili –bilmem hangi yaz tatil planı içerisinde-nerede geçirileceğinin pratikte belli olmadığı bir zamana denk getirdiler. Ne hesap??? Ancak şeytanın aklına gelir diyeceğim geliyor ya….
Bildiğiniz gibi, yine bu köşenin Mayıs 2008 sayısında “Kadrolaşma Yönetmeliği Yayınlandı” başlığıyla, tüm ilgili dikkatleri, Milli Eğitim Bakanlığının “Yönetici Atama” Yönetmeliğine çekmiş, bir türlü istediği gibi yönetmeliği çıkararak kendi yandaşlarını –yasal imkanlarla- yerleştiremeyenleri eleştirmiştim.
Hatırlarsanız, bu yönetmeliğin liyakati değerlendirmekten ne kadar uzak olduğunu, yine -birilerinin arzu ettiği gibi- sadece istenen, arzu edilen, önceden hazırlanan kişiler için hazırlanmış olduğunu, yönetmeliğin kendisinden yola çıkarak izah etmeye çalışmıştım.
O gün unuttuğum bir noktayı bu gün özellikle belirterek asıl konuya geleceğim. Bundan önceki –yargı tarafından iptal edilen- yönetmeliğin hiç değilse mert bir yanı vardı. Açıkça, yöneticiler kimi istiyorsa o yönetici olsun anlamına gelecek kadar açıktı. Başka bir deyişle, “liyakati boş verin, kimi istiyorsanız onu yapın.” diyordu. Bu yönetmelik ise biraz daha –sözüm ona- uyanıkça; “Şişirin, gerekeni yapın. Ne yaparsanız yapın ama bizimkileri yapın” diyor. “Ödüller verin, istemediklerinize ceza yazın. “Yahu,” ne yaparsanız yapın ama unutmayın. Bizimkileri yapın, önemli olan “bizimkidir” anlamına gelecek bir yönetmelik.
Nasıl söylenmeli bilmem ama hayretler içerisinde gördük ki, bu kadar belirgin, bu kadar amaçlarına uygun olmasına rağmen, çok ilginç bir şekilde, bütün öğretmenlerin yaz tatiline gittiği, tatili –bilmem hangi yaz tatil planı içerisinde-nerede geçirileceğinin pratikte belli olmadığı bir zamana denk getirdiler. Ne hesap??? Ancak şeytanın aklına gelir diyeceğim geliyor ya….
E tabi….. Önceden -zaten bilmeleri gerekenlerin haberdar edildiğini saymazsak-, kim yaz tatilini geçirirken, hiç beklemezken böyle bir hesabın takipçisi olur ki? Ya da kaç kişinin haberi olabilir? De ki haberdar edilse ne kadarına ulaşılabilir, kim bilir ne kadar fire verilir? Yani en ince ayrıntılar düşünülmüş.
Öyle ya…. “Biz duyurduk.(Herkes tatilde, Temmuzun başı), hepsini açık ilan ettik.(Temmuzun ortası), Herkesten başvuruları istedik. (Temmuzun sonu) vs.
Amacı, takip edilen yöntemi anlıyoruz. Bunu hep yapıyorlar. Yine diyecekler. Biz yapıyoruz yargı bozuyor diyecekler. Hatta Sayın Milli Eğitim Bakanı; Ne yapsam, yerimden kalksam dava açıyorlar diyecek. Ama –Maalesef- yine de bazı kişiler dışında kimse, “E Sayın Bakanım, siz de hukuka uygun işler yapın o zaman.”demeyecek.
Ama biz biliyoruz. Büyük çekirge sürüleri, en büyük afetlerden daha yok edicidir. Gelirler, yok ederler. En gürbüz ağaçları, fidanları kökünden kuruturlar. Ya da kuruttuklarını zannederler. Zannederler çünkü, öyle olsaydı bu gün ne yaşayan bir tek bitki olurdu ne de yaşanacak bir dünya… Çok şükür, hayattayız.
Yönetici atama yönetmeliğinin uygulanması için düğmeye basıldı. Takvim açıklandı. Bütün olumsuzluklarına, adaletsizliklerine rağmen… Ne diyelim? Bunlar da gün gelir geçer. Gün gelir bir şeyler daha iyiye gider, hayırlı olur inşallah!