Işık beniz Gün-Yiğidim,
Benliğine dön yiğidim!
Gök çadırın söker olsa,
Yer yarılsa çöker olsa,
Sular dona çeker olsa,
Talihin kem yazılmazdı,
İlin, tören bozulmazdı...
Ne olmuş da sana böyle,
Sanki bir kara büyüyle,
Boylu, boslu, gürbüz adam,
Kendini cüce sanmakta,
Mankurda dönmüş ruh gibi,
Akrep od'unda yanmakta?
Sav-alan'da yatan Yiğit,
Çok uyudun, yeter uyku!
Ona küçük ölüm derler,
Ölümden bin beter uyku;
Taşa çalsam utanırdı,
Kütüğe gelirdi duygu;
Isrârında cinlik yoksa,
Bun'ca gaflet, kimden korku?
Kulak ver feryâdım işit,
Kurşundan ağır bu sorgu!
Er'demine küsen Yiğit,
Gözbağının alındasın,
Koruk düşler dalındasın!
Kervanımız yolda kalmış,
Dağ başını duman almış,
Kuduz paçamıza dalmış,
Sense dümen suyundasın,
Uyan! Uyan! Heyy!
Sav-alan'dan Erciyes'e,
Yılda bir kez ve biz bize,
Gelmekteyiz de göz göze,
Dorukta tüten hasreti,
Görmez, duymaz kör vesvese.
Zirvesinde gârabetin,
Açık-seçik bir ibretin,
Türkçesini kavramadan
İçimize kapanır da,
Bahtımıza küfrederiz;
Oysa, ol balıklar gibi,
Derya-deng'iz su bilmeyiz.
Sen kendine uyanmadan
İbret almaz çağ Yiğidim!
Akla ziyan dâlaletin,
Dışa dönük adâletin,
Volkanına bağ Yiğidim!
Uyan, depren dağ Yiğidim!