Kasım 2008

Ö T E S İ

 

30.12.2024 



Kuşbakışı

 
Şahin Zenginal

Susa susa nereye kadar?


Son 6 yıllık dönemde her türlü olumsuzluk yaşandı. Neredeyse hiç kimse tepki göstermedi. Tepki gösteren az bir çoğunluk da farklı yöntemlerle susturuldu… Muhalif gazete ve televizyonlar satın alındı, muhalif yazarlar susturuldu. Muhalif konuşanlara ekran yasağı getirildi… 2002 öncesindeki medya patronlarına bakın, bir de şimdiki medya patronlarına bakın. Farkı daha iyi anlayacaksınız… TRT bile rayından çıkarıldı…

Ayda bir yazınca insan ne yazacağını şaşırıyor. Türkiye gibi gündemi saat başı değişen bir ülkede, yazacak çok şey oluyor… Hele hele, muhalif seslerin sindirildiği, basın yayın organlarının neredeyse tamamının iktidara teslim olduğu bir ülkede, gerçekleri söyleyebilmek, sesini duyurabilmek neredeyse imkânsız.
Her şey gözümüzün önünde cereyan ediyor. Herkes görüyor ama kimse tepki göstermiyor. İnsanlarımız bütün olanları film seyreder gibi seyrediyor, seyrettiriliyor.
Ne yazık ki, hâlâ seyrediyoruz…
Size çok ilginç ve çarpık bir örnek vereyim… Malumunuz olduğu üzere yeni SGK yasası Resmi Gazete’de yayımlandı. Bir kısmı yürürlüğe girdi, bir kısmı da önümüzdeki günlerde yürürlüğe girecek.
Yasa ile getirilen olumsuzlukları saymaya kalksak, sadece bu köşe değil, bu gazetenin sayfaları da yetmez…
Yasanın Meclis’te görüşüldüğü sırada biri bana dedi ki; “Bu yasa Meclis’ten geçer de emeklilik yaşı 65’e çıkarsa, AKP seçimde büyük bir hezimet yaşayacak.”
Bunu söyleyen kişi oyunu AKP’ye vermişti…
Kendisine “Bu yasanın ilk ne zaman çıktığını biliyor musun?” diye sordum…
Şaşkın şaşkın bana baktı…
Devam ettim; “Bu yasa ilk kez 2006 yılında çıktı ve 1 Ocak 2007’de yürürlüğe girecekti. Anayasa Mahkemesi bazı maddelerini iptal edince, yürürlük tarihi ertelendi ve bazı değişiklikler için yeniden Meclis’e getirildi. Yani bu yasa 22 Temmuz seçimleri öncesinde zaten çıkmıştı. Buna rağmen AKP yüzde 47 oy aldı.”
Ne söyleyeceğini bilemedi…
Bunu şunun için anlattım…
Son 6 yıllık dönemde her türlü olumsuzluk yaşandı. Neredeyse hiç kimse tepki göstermedi. Tepki gösteren az bir çoğunluk da farklı yöntemlerle susturuldu…
Muhalif gazete ve televizyonlar satın alındı, muhalif yazarlar susturuldu. Muhalif konuşanlara ekran yasağı getirildi…
2002 öncesindeki medya patronlarına bakın, bir de şimdiki medya patronlarına bakın. Farkı daha iyi anlayacaksınız…
TRT bile rayından çıkarıldı…
Bütün bu olumsuzluklar yaşanırken susanlar, şimdi ne oluyoruz diye etrafına bakınıyor.
Herkes şaşkın ve tedirgin…
Niçin şaşkın?
Telekulak aldı başını gidiyor…
Böyle bir kepazelik olur mu?
Yüz binlerce kişinin dinlendiği resmi ağızlardan açıklanıyor.
Dünyanın neresinde olursa olsun bu skandaldır… Etiyopya’da bile…
Bu skandalın karşısında Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, “Dinlenmek istemiyorsanız, konuşmayın” tavsiyesinde bulunuyor ve ekliyor; “Yasadışı bir faaliyetiniz yoksa dinlenmekten de bir endişe duymamalısınız.”
Bu sözü söyleyen kişi hâlâ bakanlık koltuğunda oturuyor. Üstelik Ulaştırma Bakanlığı koltuğunda…
Böyle bir ülkede özel hayatın mahremiyetini düşünebilir misiniz?
Böyle bir ülkede düşünce özgürlüğünden söz edebilir misiniz?
İşin daha vahim tarafı… Aslında kimin kimi dinlediği de meçhul…
Türkiye’deki telefon şirketlerinin tamamına yabancılar hâkim…
Buna Türk Telekom da dâhil. Adının başında Türk var ama yüzde 55’i Yahudi Oger’in…
“Türk Telekom stratejik bir kurum, satılmasın, en azından yabancılara satılmasın” diye dert yanarken, sermaye ırkçısı olmakla suçlanmıştık…
Şimdi dert yanıyorsunuz. Türk Telekom’un kayıtlarına güvenilebilir mi diye düşünüyorsunuz…
Bu arada, unutanlar için hatırlatalım…
Türkiye’de Telsim’i satın alan İngiliz Vodafone, Yunanistan’da bir telekulak skandalına karışmış ve ülkeden kovulmuştu… Yabancı değil, halen Türkiye’de olan Vodafone…
Şimdi akla şu soru geliyor…
Emniyet’in yüz binlerce kişiyi dinlediği açıklanarak acaba bir yerlere mesaj mı verilmek istendi? “Dinleniyorsunuz, konuştuğunuza dikkat edin, yoksa sizin de kasetleriniz çıkar” denilerek az da olsa kalan muhalifler susturulmak mı isteniyor?
Bakan Yıldırım, “Dinlenmek istemiyorsanız, konuşmayın” diyerek bunun mesajını mı verdi?
Sustura sustura bizi nereye götürmek istiyorlar?..


ufuk@ufukotesi.com

Bu yazı toplam 3864 defa okunmuştur.

Ufuk Ötesi Gazetesi'nde yayınlanan yazı, haber ve fotoğraflar kaynak gösterilerek iktibas edilebilir.

UFUK ÖTESİ.COM

BU YAZIYI TAVSİYE EDİN

Adınız  Soyadınız

E-posta adresiniz
Arkadaşınızın e-posta adresi

 

Yazdır  - Sayfanın Başına Dön 

 

 Sayı :79

 KÜNYE
 
 ARŞİV
 
 ABONELİK
 
 REKLAM
 
 
  YAZARLAR
 Ali Arif Esatgil
Bayrak gibi yaşamak...
 Alptekin Cevherli
En zor yazım…
 Doç. Dr. Fethi Gedikli
Şimşek gibi çakıp geçen ülkücü
 Dr. Yusuf Gedikli
Sevgili Kemalciğim, candaşım, kardaşım, arkadaşım…
 Kemal Çapraz
Son söz...
 Olcay Yazıcı
Asil Neslin Son Temsilcisi: Kemâl Çapraz
 Bayram Akcan
“BOZKURT” Kemal ÇAPRAZ
 Aydil Erol
Bu çapraz, kimin çaprazı?!!
 Şahin Zenginal
Sensiz hayat zor olacak
 Ünal  Bolat
Sevdiğini Türk için seven Alperen
 Hayri Ataş
“YA BÖYLE ÖLÜM DEĞİL Mİ ERKEN”
 Mehmet Türker
Türk Dünyasının dervişi
 Mehmet Nuri Yardım
Kemal Çapraz diye bir kahraman
 Prof Dr. Ali Osman Özcan
Ufuk Ötesinde Çapraz Ateş
 Orhan Seyfi Şirin
Çapraz doğuştan ‘Reis’ti
 Rasim Ekşi
Kardeşim Kemal’in Vasiyeti
 Dr. Orhan  Gedikli
Sevgili Kemal Kardeşimin Ardından
 Özdemir Özsoy
Seni unutamayız
 Dr. Ünal Metin
“Ufuk Ötesi” yaşıyor
 Aybars Fırat
Kastamonu Beyefendisi
 Süleyman Özkonuk
Öteki Ufuk
 Zeki Hacı ibrahimoğlu
30 yıllık dostumdu
 Coşkun Çokyiğit
Kemal Çapraz “Tek Ağaç”lardandı
 Baki Günay
Kırım Meclisinde Kemal Çapraz sesleri
 Ahmet Tüzün
İz Bırakan
 Cem  Sökmen
Metropoldeki dâvâ adamı: Kemal Çapraz
 Hüseyin Özbek
Kemal Bey
 Asuman Özdemir
Sermayeye kurban gittin…
           
       
 
   

Karahan 2002