Kasım 2008

Ö T E S İ

 

19.04.2024 



Bamteli

 
Aydil Erol

Züğürtleyen bezirgânlar…


Hani bir söz vardır: Züğürtleyen bezirgân eski defterleri karıştırır, diye… İşte tam o hesap… Kimi yazar, bozar, çizer, boyar ve dahi yontar takımı da tıpkı züğürtleyen bezirgân gibi yapıp ya eski defterleri karıştırır ya da eski yazılarını-yapıtlarını-çaputlarını tekrarlar. Bu tekrarlayış her zaman yazamamak, yapamamaktan ileri gelmez. Ya neden neş’et eder? “Baba”ca söyleyecek olursak “ türlü-çeşitli” sebepleri olabilir.

Dedelerimiz Türk evlerinde oturuyorlardı. Biz Türk evlerinde değil; Fıransız, Alman, İngiliz, Amerikan evlerinde oturuyoruz! Dedelerimiz yuvalarını Türk balçığıyla ve Türk sanatıyla örmüşlerdi: Biz evimizin çamurunu, hamurunu yad illerden getiren soysuz kuşlar gibiyiz. Niçin böyleyiz?.. Aklımız mı yok; zevkimiz mi yok?..
İsmayıl Hakkı Baltacıoğlu (Türk’e Doğru)

Evvelen: Ey sayın okuyucu veya ey muhterem kari!.. Ben bu meseleyi bundan tam 30 yıl, 40 yıl, hattâ 50 yıl önce ele almıştım. Sâniyen: Sorunun önemini o zamanlar keşfetmiştim, pıroblemin ehemmiyetini o zamanlar kavramıştım. Bunca yıl geçmesine rağmen “Alem yine ol âlem, devrân yine ol devrân” vd. Sâlisen: Gördünüz mü bendeki vizyonu, vizonu, füzyonu, misyonu, nosyonu, losyonu?..ilh….
Ahmet ve Mehmet biraderlerin çetin pederleri Çetin biraderin de sık sık bu yola başvurduğu gözlerden kaçmamaktadır. Allah’ın bildiğini kuldan neden ve niçin saklayalım?.. Esbâb-ı mucibesini bu güne değin keşfedebilmiş değiliz… Beceriksizliğimiz, bilgisizliğimiz lütfen ve merhameten bağışlana..
Meslekten olmayana veya mesleğe karabeti bulunmayana sorsanız ve deseniz ki: Her gün mü yazı yazmak güçtür, yoksa ayda bir mi?.. Sorduklarınızın hepsi de şeksiz, şüphesiz ve tereddütsüz “Her gün!..” diye cevap vermezse, (1 Nisan yapıp) bıraktığımız sigaranın dumanı ağzımızdan, burnumuzdan gelsin!.. Ayda bir yazarsanız, (Nasıl olsa önümde bir aylık vakit var!) deyip ister istemez gevşersiniz… Her gün yazarsanız, oturursunuz masanın başına yazınızı yetiştirmeye bakarsınız. İyi olur, kötü olur; ortaya güzel bir şey de çıkabilir, bir ucûbe de… Orası sizin maharetinize, marifetinize, dirayetinize, becerinize ve o andaki formunuza kalır.
Artık bilemiyoruz: Ayda bir yazmanın verdiği rehavetten, ataletten midir; yoksa havanın istikrarsızlığından, Ankara’nın tutarsızlığından mıdır… “Ankara’nın tutarsızlığı” dedim de aklıma geldi. Baykal âdeti olduğu vechile yine engin denizler gibi 3.6.2008 günü Meclis’te coşup kükredi. Her zamanki halâvetiyle, talâvetiyle, talâkatıyla anlattı. Hâriciye Nâzırı olduğu rivâyet olunan Ali Bebecan nâm zât-ı şerîfe diyâr-ı firenkte bir suâl vârid olur: “Memleketinizde gayri Müslimler ibadet konusunda baskı altında mı?” Bunun üzerine Hazret tebessüm ederek cevâb virür: “O da bir şey mi sanki!.. Müslümanlar bile baskı altında…” 70 yıldır böyle bir hadise görmemiş bir âdem olarak insanın “Bre nâbekâr!...Bre kezzâb-ı âhir zamân!..” diye başlayıp ne kadar poşetlik lâf varsa hepsini sıralayası geliyor, amma Ufuk Ötesi’nin nezaheti ve nezaketi ile sevgili Kemal Çapraz’ın hassasiyeti ve dikkati önümüzde Ağrı dağı gibi dikilmese!
“Medyum Memiş Hoca’nın çalınan cinleri” gibi bizim de ilham perimizi çalmış olmasınlar!.. Kim bilir belki de: Jet hızıyla yükselen fiyatlardandır!.. Öyle ya bir “sulu zırtlak”ın bile kilosu 5 YTL (Yeni Tayyib Lirası)’yi geçmişken… (Lâf aramızda, vatandaşlar espiri yapıyor: “Tabiî 5 YTL’yi geçer; zira bu limonlar altın kaplama!..”) (Organik) “olayı”nın çıkması az gelmiş olacak ki, başımıza bir de margarin “olayı” çıktı. Margarin üreticileri bas bas bağırıyor: “Margarinler bitkisel yağlardan yapılır!..” Yalan mı söylüyorlar doğru mu; söylenenler ne derece sahih, ne kadar doğru, yoksa insanları mı kandırıyorlar?.. Orasını Allah bilir!.. Şimdi biz sade vatandaş olarak kime inanacak, kime güveneceğiz?... Margarincilere mi, yoksa “Katı yağ kullanmayın!..” diyen hekimlere mi?!!
Şimdi denilebilir ki: Bunca lâf ettin; aklına hiç bir şey gelmiyorsa “Kısmetime kör düğümler atılmış?/Çözemedim; çözülmüyor Sultanım” diye kahırlanıp, “Ölürem Türkiyem” diye kükreyip Hakka yürüyen Seyyâh-ı Fakir Evliya Çelebi’yi de mi yazmak aklına gelmiyor?... İşte bu noktada akan sular durur… (“Hakka yürümek” veya “yürümek” hakkında da üç beş kelâm etsek yerinde olacak sanırız: Bir Mevlevî deyimi olan bu söz, ehli tarik veya züht ü takvâ sahibi olanlar hakkında kullanılır. Sefih bir yaşayışı olanlar için değil!..) Dilâver Cebeci’yi sevgili üstad Olcay Yazıcı ele alacak; sizler de eminim zevkle okuyacaksınız. “Şairi en iyi şair anlar, şair anlatabilir” diye düşünüp, ihtisasa saygıda kusur etmemeye, “Çeşm-i insâf gibi âkıle mizân olmaz/ Kişi noksânını bilmek gibi irfân olmaz” deyip haddimizi aşmamaya karar virdük.
Efendim, bendeniz, hâk-i pâyiniz, fakîr ü hakîr ü pür-taksîr Aydil kulunuz, bu abd-i âciz , 55 yıl ikamet ittiğümüz Çengelköy’ün mezarlığında vatan toprağına tevdi edilen, Türkiye’nin en çok okunan yazarı Kemalettin Tuğcu, Kırım Türklerinin unutulmaz siması Müstecip Ülküsal, 40 küsur yıl önce bu satırların yazıcısına Cengiz Dağcı’yı okumasını salık veren arslan kardeşimiz Necati Arslan, Çengelköylülerin sevgili ağabeğleri usta fasıl okuyucusu Sami Özkanlı ile komşu olan Seyyah-ı Fakir’den söz ederken üslûbunun etkisinde mi kaldım nedir!!! Yazdıklarımla onun dedikleri karışır gibi oldu sanırım. Hezâr hayret!.. Ne yazayım, nelerden söz edeyim diye karalar bağlarken “arşiv karıştırmaya” başlamışım. Derken efendim, hayret-âmiz bir hadise vukua geldi. Fakîr hayretten öleyazdım. Meseleyi şöyle vaz’ itmek mümkin görünür: Kurultay nam cerîdede 11.10.1996’da imzasız olarak neşr olunan bir yazının ser-levhası hayli dikkatimi mucip oldu: “Taha Akyol’u Kim İğfal Etti?” O günden bu güne tam bir düzine yıl geçmiş bulunuyor. Bu güzellikten kimi kişinin haberi olmuştur, kiminin olmamıştır; gören de olmuştur, görmeyen de; okuyan da olmuştur, okumayan da; duyan da olmuştur, duymayan da… Bilenler bilmeyenlere söylesin demeye gönlümüz razı olmadığı için yazıyı aynen nakl itmeğe karar virdüm. Bilmemek ayıp değil, öğrenmemek ayıb dirler. “Taha Akyol da kim?” deyû bir sual vârid olduğunda şöylece cevap virmek mümkindir: Boğazlıyan Kaymakamı Şehit Kemal Beğ dâvâsında yalancı şahitlik yapan Yozgat Müfti-i benâmı Hulusi Efendi Hazretleri, cümle cihânın gelmiş geçmiş ve dahi gelecek en büyük sosyologu-sosyolojisti Taha Akyol biraderimizin emm-i muhteremleridir. Sözünü ettiğimiz yazı aynen şöyledir:
“Engin ve zengin kültürüyle maruf ve meşhur sosyolog, hukukçu ve yazar biraderimiz 26.9.1996 günü ‘Okunmak için alınan gazete’de ‘Batmayan Sanat Güneşi’nin ‘batışı’yla ilgili bir yazı yazdı. Yazı ‘Objektif’ oluşu kadar da kıvraktı. ‘Dostu’ Yılmaz Öztuna’ya telefon eden yazıcı soruyor: ‘Sanat Güneşi ansiklopedinde niçin yok?’ Öztuna da cevap veriyor: ‘Hayatta olanları almamıştım.’ Sözü edilen eserde (Türk Musikisi Ansiklopedisi, İstanbul 1969), yayınlandığı tarihte hayatta olanlardan söz eden birçok madde vardı. Acaba yanlış mı hatırlıyoruz diyerek ‘Objektif’ davranmak, hatâ etmemek için kitaba yeniden bakıyoruz: Yesari Asım Arsoy, Kemal Batanay, Prof. Dr. Halid Ziya Konuralp, Sadettin Heper, Vecihe Daryal, Reşat Ekrem Koçu, Münir Nurettin Selçuk, Vecdi Seyhun, Arif Sami Toker, Hüsnü Tüzüner, M. Cahid Atasoy, Nevzad Atlığ, Ercümend Berker, Alâeddin Yavaşça, Niyazi Sayın, Necdet Yaşar, Mefharet Yıldırım, Cüneyd Orhon, Haydar Sanal, Aydil Erol (güfte şairlerinde), Selâhattin İçli, Rıza Rit, İsmail Baha Sürelsan vb.
Bu isimlerden (Tanrı uzun ömür versin) birçoğu bu gün hayatta… Bir müellif kendi eseri hakkında böylesine yanlışlık yapamayacağına göre?.. Bu noktaya bir mim koyup devam edelim: “Sanat eleştirmeni” ve “estet” Beşir Ayvazoğlu’nun görüşlerine de baş vuran Akyol devamla: “Ayvazoğlu, musikimizin büyük üstadlarından Refik Fersan’ın 15 gün önceki ölümünü (Fersan kaç defa ölmüş!..) anlattı.” Fersan vefat ettiğinde Akyol biraderimiz henüz kısa pantolonla geziyorlardı… Ama biz “Objektif” kıriterlerden uzaklaşmamak için yine Öztuna’nın eserine, o da yetmedi Orhan Bayrak’ın İstanbul’da Gömülü Meşhur Adamlar (1453-1978) adlı kitabına baktık: Refik Fersan 13.6.1965’te, yani eser basılmadan vefat etmiş!!! Ve Zincirlikuyu’ya gömülmüş!..”

Mâniler

Gâyet rahat aşarız
Yokuşları, şevleri.
Tarihi yaşatıyor
Kastamonu evleri.

Bakma elin diline
Vur sazının teline.
Kastamonu evinin
Su dökülmez eline.

Gönül verdim ezeli,
Hayran oldum gezeli;
Kastamonu evleri
Ahşap evin güzeli.

Onu gören tutamaz
Faş eder hayretini.
Tarihî eserlerin
Bilelim kıymetini…

O bir sanat eseri,
İyi bak, iyi belle.
Ondaki güzellikler
Anlatılamaz dille.

Budur elbette hükmü
Sağduyu ile aklın:
Betonda ne ararmış
Sıcaklığı ahşabın?!!

Binin baylarım binin
Bu lüks araba sizin!!! (1)
Ne önemi var sanki
Aşı yoksa fakirin!!!

Sözleri dolaştırır,
İşleri karıştırır,
Ülkeyi yabancıya
Bebecan çekiştirir. (2)

Kıskançlık mümkün müdür
Uğrasın yöremize!..
O mendebur hastalık
Yakışmaz türemize…

1)Bülent Arınç zamanında ısmarlanan zırhlı, her türlü konfora sahip, 1 tırilyon değerindeki araba TBMM başkanı Köksal Toptan’a 21.5.2008’de teslim edildi. Mevlâ’m, kem gözlerden esirgeye.. Hâfız adının hatırı için kazadan, belâdan hıfz u siyânet eyleye..
2)Deniz Baykal’ın 3.6.2008 günü Meclis’teki konuşmasından.


ufuk@ufukotesi.com

Bu yazı toplam 3383 defa okunmuştur.

Ufuk Ötesi Gazetesi'nde yayınlanan yazı, haber ve fotoğraflar kaynak gösterilerek iktibas edilebilir.

UFUK ÖTESİ.COM

BU YAZIYI TAVSİYE EDİN

Adınız  Soyadınız

E-posta adresiniz
Arkadaşınızın e-posta adresi

 

Yazdır  - Sayfanın Başına Dön 

 

 Sayı :79

 KÜNYE
 
 ARŞİV
 
 ABONELİK
 
 REKLAM
 
 
  YAZARLAR
 Ali Arif Esatgil
Bayrak gibi yaşamak...
 Alptekin Cevherli
En zor yazım…
 Doç. Dr. Fethi Gedikli
Şimşek gibi çakıp geçen ülkücü
 Dr. Yusuf Gedikli
Sevgili Kemalciğim, candaşım, kardaşım, arkadaşım…
 Kemal Çapraz
Son söz...
 Olcay Yazıcı
Asil Neslin Son Temsilcisi: Kemâl Çapraz
 Bayram Akcan
“BOZKURT” Kemal ÇAPRAZ
 Aydil Erol
Bu çapraz, kimin çaprazı?!!
 Şahin Zenginal
Sensiz hayat zor olacak
 Ünal  Bolat
Sevdiğini Türk için seven Alperen
 Hayri Ataş
“YA BÖYLE ÖLÜM DEĞİL Mİ ERKEN”
 Mehmet Türker
Türk Dünyasının dervişi
 Mehmet Nuri Yardım
Kemal Çapraz diye bir kahraman
 Prof Dr. Ali Osman Özcan
Ufuk Ötesinde Çapraz Ateş
 Orhan Seyfi Şirin
Çapraz doğuştan ‘Reis’ti
 Rasim Ekşi
Kardeşim Kemal’in Vasiyeti
 Dr. Orhan  Gedikli
Sevgili Kemal Kardeşimin Ardından
 Özdemir Özsoy
Seni unutamayız
 Dr. Ünal Metin
“Ufuk Ötesi” yaşıyor
 Aybars Fırat
Kastamonu Beyefendisi
 Süleyman Özkonuk
Öteki Ufuk
 Zeki Hacı ibrahimoğlu
30 yıllık dostumdu
 Coşkun Çokyiğit
Kemal Çapraz “Tek Ağaç”lardandı
 Baki Günay
Kırım Meclisinde Kemal Çapraz sesleri
 Ahmet Tüzün
İz Bırakan
 Cem  Sökmen
Metropoldeki dâvâ adamı: Kemal Çapraz
 Hüseyin Özbek
Kemal Bey
 Asuman Özdemir
Sermayeye kurban gittin…
           
       
 
   

Karahan 2002