Nice insanlar vardır ki, milletleri inek gibi sağan emperyalist güçlerin kendiliklerinden çekilip gideceğine inanırlar. Hâlbuki bu emperyalist güçler hiçbir zaman bir şeyi hak ve adalet olduğu için değil, kendisi gibi bir kuvvetin gücünü görünce ve onunla başa çıkamayacağını anlayınca kabul ederler. Kuvvetlinin zayıfı yok etmesi kaidedir, yerde, havada, denizde bu savaş geçerlidir.
Bu yazıyı yazarken gayemiz kamuoyunu aydınlatmaktır.
Hakikatin kanunları bütün kanunların üstünde olduğundan, buna uyarak doğruları söylemeye kendimi mecbur hissediyorum. Bu konuda ki düsturum “haksızlıklar karşısında susan dilsiz şeytandır” hadisidir.
Zindanlara atılan çaresizlere muhafızlarını seçme hakkı verilse, bu hak onların hürriyetlerini mi temin eder?
Birisi evinizi haksız yere işgal etse de onu iyi kullansa, ona iyi baksa, işgali meşru olur mu?
Hakkın kuvvette olmadığını, hakkın hak olduğunu, hiç kimsenin bir diğerini kul edinemeyeceğini, bayağı göremeyeceğini, bütün imtiyazları kaldırarak insanların; insanlıkta hukukta, hayatta eşit olduklarını dinimiz bize açıklamıştır.
Yöneticiler halkı koyun sürüsü olarak görüyorlar ve bu koyunların etini yediler, yününü giydiler, halkı iskelet halinde bıraktılar.
Nice insanlar vardır ki, milletleri inek gibi sağan emperyalist güçlerin kendiliklerinden çekilip gideceğine inanırlar. Hâlbuki bu emperyalist güçler hiçbir zaman bir şeyi hak ve adalet olduğu için değil, kendisi gibi bir kuvvetin gücünü görünce ve onunla başa çıkamayacağını anlayınca kabul ederler.
Kuvvetlinin zayıfı yok etmesi kaidedir, yerde, havada, denizde bu savaş geçerlidir.
Ey Allahım, insanın ihtiyacı bir lokma ekmeğe olduğu halde bu ihtiyaç derdiyle uzun uzun çekişme nedendir?
Din, ırz ve namus alet edilerek elde edilmiş olan mala lanet olsun.
Her hilekâr adamdan vefa bekleme; çok hacıların putu koltuklarının altından çıkmıştır.
Rütbe sahipleri af ile müjdelenmiş midir? Ceza kanunları zayıfa mı uygulanır?
Zenginler için din de, iman da akçedir. Namus ve hamiyet sözü fukarada kaldı.
İkbal için dostları çekiştirmek yeni çıktı. Eskiden bilmezdik, bu dirayet yeni çıktı. Hırsızlık çoğalıp sadakat kelimesi moda oldu. Namus tamam oldu. Hamiyet yeni çıktı. Dostlar düşmanlara zemmetmek zarafet sayılmaktadır. Sevgiliyi yabancılara şikâyet etmek yeni çıktı. Hakiki sadıkları tahkir ederek reddetmek kaide şekline girdi. Hırsızlara ikram ve inayet yeni çıktı. Gerçi doğruyu söyleyen evvelce de menfurdu, fakat hainlere riayet etmek yeni çıktı.
Bütün nizamlar gazetelerle ilan olunur, halkı sözle refaha kavuşturmak yeni çıktı. Aciz olanın en açık hakkı verilmez. Arkası olanları her yerde himaye etmek yeni çıktı.
Devletin geri kalmasına sebep; Müslümanlıkmış, bu rivayet eskiden yoktu, yeni çıktı. Her işimizde milliyeti unutarak Frenklerin fikirlerine uymak yeni çıktı.
Bu sözleri Ziya Paşadan okurken aklıma memleketimden manzaralar geldi: Rant için sağda ve solda vuruşanlar, kutsal dinimizi rant için kullananlar tüysüz yetimin hakkını yerken vicdanı sızlamayanlar, evine sebze götürebilmek için pazar yerlerindeki çöpleri karıştıran insanların olduğu bir ülkede bir gecede içki masalarında milyarlar yiyenler.
Devlet yönetimine gelmeden önce elbise almaya parası olmayanlar, yönetime geldikten sonra villa alma yarışına girenler, milletimin fakir çocukları vatan bölünmesin diye şehit olurken çocuklarını yurt dışında çalışır göstererek askerlik hizmetinden kurtaranlar. “Devletin malı deniz yemeyen domuz” diyen domuzlar. “Yeyin efendiler yeyin bu fani iştah sizin” bu sözlere aldanmayın.
Ziya Paşa diyor ki; feleğin rengine pek aldanmış, o eski felektir. Çünkü meşrebi düzensiz ve dönektir. Biri ipek kumaşlı döşekte, diğeri viranede can verse de zengin ve fakir, nihayet herkes toprağa girecektir. Halım şahsın gazabından, Allah’a sığın, çünkü yumuşak huylu atın çiftesi pektir.
Bu millet bir gün mutlaka uyanacak ve kan emen sülüklere gerekli tokadı atacaktır.