Kasım 2008

Ö T E S İ

 

30.12.2024 



Köşe Taşı

 
Prof Dr. Ali Osman Özcan

Çağdaşlık cilası


Kamuoyundaki olaylar ve olgulara bakıldığında yargılarda, görüşlerde ve tartışmalarda yön saptaması yapılmamış, yönü saptırılmış düşünceler başını alıp gidiyor. Görüş noktası belirlenmemiş kararlar, sonuç noktaları olarak sır olmayan sırlarmış gibi beyinlere kazınıyor. Kamuoyundaki merakın çokluğu bu yüzden hayal kırıklığı ve ümitsizlikleri de pekiştirici bir işlev görüyor.

Odak noktasından yoksun, kendi kendini eskitip tüketen, ibret alınmayan ve alınamayacak olan bilgiler ilaç niyetine kullanılıyor. Düşünce özgürlüğü adına yalınlığı, anlaşılırlığı, yıkıcı ve korkunç olan sorunlara ait sorular, çeşitli kılıklarda ortaya çıkıyor.
Milli varoluşumuz doğrultusunda sözlere sahip olabilmek, Türkçeye sahip olabilmek gittikçe zorlaştırılıp, Türkçenin mantık örgüleri çözülüp koparılmak isteniyor. Çalışmadan, yaşantılamadan deneyim kazanmak isteyenlerin oluşturduğu dikiz ve gözetleme girdabı büyüdükçe büyüyor. Bilgi ve ahlak alanlarına doğru atılım yapan ve yapacak olan bir gençlik yerine; eğlen-kazan, eğlen-öğren gençliğine övgüler düzülüyor. Türkçeye yeni bir akış yolu ve kapsama gücü kazandırma amacı yerine; onu dondurucu, tüketici ve daraltıcı yöntemler baş tacı ediliyor. Milletin düşünme ve düşünce geleneğini zedeleyip inciterek uçuruma atmak isteyenler, yönü ve yörüngeleri belirsiz kavramları dizi dizi dizerek, adet, erkân ve yolları bozarak asıl köklerine kaynar su dökmeyi marifet sayıyorlar. Anlatım evrenine ışık saçarak gelen ve gelecek olan düşünceleri yeni düşüncelere destek yapacak yerde, çöplüğe atma modası geçerli kılınıyor. Tehlikeleri göze alarak ortaya atılıp meydan okuyacak cesarete sahip insanlar yerine, düşünceleri çaresizlik tiryakiliğine yakalanmış olanlar göklere çıkarılıyor. Düşünceleri ateşleyecek gerekli mekanizmaları geliştirecek fikir sahiplerinin yerine, kuşku ve güvensizlik bulutlarından yağan yağmurlardan medet bekleyenler başköşelere kuruluyor.
Doludizgin giden bir ömür çarkında milli değerler ve ülkülerin kapısını tıklayabilecek, kendine ve milletine kendisinin ve milletinin sesiyle seslenebilecek, kendini ve milletini çıkmaza sokucu stratejilerden uzak tutacak zihinlerin önüne engeller dikiliyor. Suskunluk çöllerinde yetişen otlar gibi, gönülleri buzullar kaplamış bir ülkede yaşamaya zorlananların vay haline! Düşüncesizlik düşkünlüğüne dair göstergelerdeki yükselişin ürkütücülüğünü kavrayamayanlara ne buyrulur! Tutarlı ve sağlam bir bağlamdan yoksun yorumlardan fayda bekleyenlerin kurmaca ve yapmacalardan ne anladıkları da iyice sorgulanmalıdır. Işık yayarak özgürleşip var olan milli düşünme evrenini, karartmak isteyenleri de iyi tanımak gerekir. Hacı Bektaş-i Veli gibi “vatanın büyülü haritasını çizenlerin” unutturulmaya çalışılması da iyi niyet göstergesi olamaz. Nereden gelip nereye gittiği belli olmayan düşüncelerin alıp götürdüğü insanların zihinsel dünyaları da sağlam bir temelden yoksundur. İtelene itelene belirsizliğe sürüklenen, milli özlemlerin birikimiyle oluşan, milli ülkülerin imgeleri de düşmanların yöntem darbeleriyle ezilip dümdüz edilerek, külbastıya çevriliyor.
Yöntem düşleri görerek ve yöntem bulmak için istihareye yatan, bilim ve teknoloji alanında keşif ve icatlara soyunan fakat gerçekliğe toplu iğne ile iliştirilmiş bilgisiyle hükümler yağdıranlara acımak gerekir. Ancak bunlar yanlış anlama girdabına kapılmış akıllarını görmeden insanlığa önder olmaya soyunmaktadırlar. Çağdaşlık cilasıyla parlatılan; fakat özü olmayan yargı, görüş ve tartışmalarla çağın burçlarından seslenişlerini kendileri duyanlar, nasıl önder olabilirler? Milli ülküleri özleme sarayından bakarak özleye duranların çaresizliği, milletimizin düşmanlarını sevindirir. Milli geleneğin önünde, bu geleneğe ışık tutarak düşünmeyi başlatıcı düşüncelere her zamandan daha çok ihtiyaç vardır. Sorulmamış olan soruyu sorup düşünülenlere ve düşünülecek olanlara doğru yol alırken, düşünüleni bulma mutluluğunu tadacak zihinlerin, parlayan ışık aydınlığında yol almaları da görülmeye değerdir.
Çağdaşlık cilası adına milli olan her şeyi suskunlukla geçiştirerek, bunları garip ilişkiler ağına mahkûm edenler, söylem ile sistemi birbirine karıştıranlardır. Zamanın verdiği ve vereceği yargılar, köprünün altından epey sular akınca anlaşılır. Çokbilmişlerin küçük yamaklarının altın da, çalıntı(intihal) ustalarının yamakları olduğu da gözden kaçırılmamalıdır. Kamuoyundaki etkili yorumcuların karşılaştırmalar yaparken yargı, görüş ve tartışmalarında aradaki bağlam başkalıklarını anlamadıkları ve bu yamakların etkisi altında kaldıkları da bir başka sorundur. Bunların karartılar arasında açık seçik görme sorunları da vardır. Bayatlamış görüş ve yorumları taze diye yorum sofrasında birbirlerine ikram etmekten de çok hoşlanırlar. Küresel emperyalizm zincirinin halkalarına kendilerini bağlayıp özgürlük türküleri söyleyenlerin saçmalık sayıklamalarına da kulak asmamak gerekir. Milleti anlamak ve millet içinde milleti için çalışarak, somut durumların gerektirdiği somut çözümlemeleri doğru çözümleyecek, olguların kavranması ve gerçeklenmesi yöntemlerinde şaşırtma stratejisi uygulamayacak insanları yetiştirecek bir eğitim sistemi, alkışlanmaya değerdir.
Milli düşünme evrenini gösteren haritaları karalayıp milletin ülkülerini gizlemeye çalışanların başka çıkar kapılarına kapılandıkları da bir gerçektir. Milli kültür anlayışı il milletin bağlarını koparmaya çalışanların ürettikleri düşünceleri “Beğen beğen al.” taktiklerine de aldanmamalıdır. Anıları ve gölgeleri milli bellekte yaşayan, geçmiş imgelerini slogan haline getirip tekrarlama tuzağına düşüren şamatacıların, kürsü bilmişleri ve masa başı mankenlerinin niyetlerine kanmamak gerekir. Sömürücü ve vahşi hümanizm(insancılık) gevezelikleriyle milli ve manevi değerlerimizi bozucu davranışların, hortlayan milli kültür düşmanlığının intikam sesleri olduğunu da herkes bilmelidir. Bu yolla, milli kültür değerleri ve tekniklerinin anlamını ve içeriğini bulandırıcı ve kayganlaştırıcı akıl yürütmelerle saptırılmasının sömürücülerin işine geleceğini herkesin bilmesi gerekir.


ufuk@ufukotesi.com

Bu yazı toplam 3300 defa okunmuştur.

Ufuk Ötesi Gazetesi'nde yayınlanan yazı, haber ve fotoğraflar kaynak gösterilerek iktibas edilebilir.

UFUK ÖTESİ.COM

BU YAZIYI TAVSİYE EDİN

Adınız  Soyadınız

E-posta adresiniz
Arkadaşınızın e-posta adresi

 

Yazdır  - Sayfanın Başına Dön 

 

 Sayı :79

 KÜNYE
 
 ARŞİV
 
 ABONELİK
 
 REKLAM
 
 
  YAZARLAR
 Ali Arif Esatgil
Bayrak gibi yaşamak...
 Alptekin Cevherli
En zor yazım…
 Doç. Dr. Fethi Gedikli
Şimşek gibi çakıp geçen ülkücü
 Dr. Yusuf Gedikli
Sevgili Kemalciğim, candaşım, kardaşım, arkadaşım…
 Kemal Çapraz
Son söz...
 Olcay Yazıcı
Asil Neslin Son Temsilcisi: Kemâl Çapraz
 Bayram Akcan
“BOZKURT” Kemal ÇAPRAZ
 Aydil Erol
Bu çapraz, kimin çaprazı?!!
 Şahin Zenginal
Sensiz hayat zor olacak
 Ünal  Bolat
Sevdiğini Türk için seven Alperen
 Hayri Ataş
“YA BÖYLE ÖLÜM DEĞİL Mİ ERKEN”
 Mehmet Türker
Türk Dünyasının dervişi
 Mehmet Nuri Yardım
Kemal Çapraz diye bir kahraman
 Prof Dr. Ali Osman Özcan
Ufuk Ötesinde Çapraz Ateş
 Orhan Seyfi Şirin
Çapraz doğuştan ‘Reis’ti
 Rasim Ekşi
Kardeşim Kemal’in Vasiyeti
 Dr. Orhan  Gedikli
Sevgili Kemal Kardeşimin Ardından
 Özdemir Özsoy
Seni unutamayız
 Dr. Ünal Metin
“Ufuk Ötesi” yaşıyor
 Aybars Fırat
Kastamonu Beyefendisi
 Süleyman Özkonuk
Öteki Ufuk
 Zeki Hacı ibrahimoğlu
30 yıllık dostumdu
 Coşkun Çokyiğit
Kemal Çapraz “Tek Ağaç”lardandı
 Baki Günay
Kırım Meclisinde Kemal Çapraz sesleri
 Ahmet Tüzün
İz Bırakan
 Cem  Sökmen
Metropoldeki dâvâ adamı: Kemal Çapraz
 Hüseyin Özbek
Kemal Bey
 Asuman Özdemir
Sermayeye kurban gittin…
           
       
 
   

Karahan 2002