Sovyetler Birliği yıkılınca ortaya çıkan cumhuriyetler içinde Türkiye’yi doğrudan ilgilendiren devletlerden birisi de Kazakistan’dı. Değişik görüntülerde, farklı kollarda Türkiye’den insanlar ve sivil kuruluşlar bu ülkeye de akın etmişti. Kazakistan bir zenginlikler ülkesiydi. Türk Cumhuriyetleri içinde uzay teknolojisine sahip tek cumhuriyetti.
1999-2000 yıllarında Abay adındaki devlet pedagoji üniversitesinde, TDAV (Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı ) tarafından açılan Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde ders vermek üzere bir yıllığına görevlendirilmiştik. Bundan beş yıl sonra da, yine Hoca Ahmet Yesevi Üniversitesi sponsorluğunda Almaata’da bulunan ve Sayın Nazarbayev’in manevi himayelerinde faaliyet yürüten Deşti Kıpçak Enstitüsü’nde, enstitünün başkanı konumunda çalışan ve Kıpçak Türkleri üzerine çok değerli çalışmalar yapan Aleksandr Garkavets ile birlikte, Urum Türkleri, Gregoryan Kıpçak Türkleri, Karay Türkleri üzerinde birlikte çalışmalar yapmak üzere, altı aylığına gitmiştik. Her iki dönemde de edindiğimiz izlenimleri sizlerle paylaşacağız.
Kazakistan yaklaşık olarak Türkiye’nin 4 katı büyüklüğünde bir coğrafyaya sahipken, nüfus oranı ise Türkiye’nin dörtte biri kadardır. Ancak bu nüfus azlığı, Kazakistan’ın demografik yapısındaki zenginliği gölgelememektedir. Adeta milletler cemiyeti gibi bir ülkedir Kazakistan. Nazarbayev çok şuurlu bir liderdir. Kazak Türkçesi bilmeyen kişilerin devlet idaresine ve memurluğuna atanamayacağı kanununu çıkararak Kazak kültür ve diline sahip çıkmıştır. Bu sayede Kazakistan’da resmi kurumlarda ve yazışmalarda geçerli dil olan Rusça yerini Kazak Türkçesine terketmiştir. Düne kadar devlet dairelerine ve memurluklara girebilmek için Rusça öğrenen Kazakların yerini, bağımsızlığını kazanan Kazakistan’da Kazak Türkçesi öğrenmek mecburiyetinde kalan Rus, Ukrain, Çinli, Alman ve diğer milletler almışlardır.
Fırsat buldukça Ruslara ve esarete karşı isyan eden bu ülkenin kadın nüfusu erkek nüfusuna göre daha fazladır. Genellikle hizmet sektöründe bayanlar çalışır. İnşaat işçiliğinden tutun da yol çalışmalarına varana kadar kadınlar her sektörde kendilerine yer bulabilmektedir.
Kazakistan’da birkaç çeşit dilencilik vardır. Türkiye’deki dilenciliğe benzeyen şeklini Tacikler yaparlar. Bunlar, hiçbir üretimde bulunmadan ve doğrudan doğruya insanlara yalvarıcı dilenciliktir. Sakat insan sayısı oldukça azdır ve bunlar da genellikle dilencilik yapmazlar. Dilenciliğin bir çeşidi de müzisyenlik yaparak dilenmektir. Dilenci, yanında taşıdığı akordeon, dombra, gitar, keman, saksofon, flüt ve benzeri müzik aletinin kutusunu önlerine koyup, sanat icra ederek gelen geçenlerden yardım toplarlar. Bazen bunlar da bir grup olarak hareket eder, birisi müzisyenlik yaparken diğerleri sokaktan geçenlerden yardım talebinde bulunurlar. İçlerinde sesi çok güzel olanlar veya büyük bir ustalıkla müzik aleti kullananlar vardır. Bazen kilise veya yardım kuruluşlarına yardım toplayanlar da görülmektedir. Müslüman ibadet veya ziyaretgâhları etrafında da dilencilere rastlanır.
Kazakistan’da çok uzun saçlı kız veya kadınlarla çok sık karşılaşırsınız. Uzun saçın bakımı ne kadar zor olursa olsun, kadınların vazgeçemedikleri bir estetik değerdir.
Ziyafet sofralarında koyun başının apayrı bir yeri olduğunu biliyoruz. Kazak kadınları sofraya oturduklarında sofranın en yaşlısı veya en saygını ekmeği parçalayıp kendisine vermeden yemeğe başlayamıyor.
Kazaklar arasında iri gözlü insanlara karşı bir takdir vardır. Onlara göre iri gözlü olmak güzelliğin en belirgin özelliğidir. Bir lise öğrencisinin çizdiği Atatürk resmi ise beni oldukça şaşırtmıştı. Kazak öğrencinin çizdiği Atatürk resminin en çarpıcı tarafı gözleriydi. Bu gözler Kazakların gözleri gibi idi. Yani badem ile çekik göz arasındaydı.
Büyük kentlerin nüfus oranı içinde Kazak nüfusu oldukça azdır. Kazak nüfusun yoğun olduğu bölgeler genellikle güney ve batı kesimidir. Bu bölgelerde de çok katı bir kavmiyetçilik vardır. Kuzey bölgelerinde ise Rus nüfus yoğunluktadır.
Rusların Kazakistan’a en büyük katkısı şehircilikte olmuştur diyebiliriz. Her şehirde çok büyük ve son derece güzel parklar mevcuttur. Bu parklarda özellikle yaşlılar ‘şahmat’ adını verdikleri satranç oynarlar. Çocuklarını gezdirenler, sakin bir ortamda vakitlerini değerlendirenler, sohbet edenler genellikle buluşma yeri olarak da bu parkları tercih ederler.
Nursultan Nazarbayev, halkına bir ideal aşılamış ve belirli bir program işleyişi koymuştur. Bu işleyişe koyma eylemi Kazakistan’ın bağımsızlığını ilan etmesinin hemen akabine rastlar. Kazakistan 2020 sloganıyla, 2020 yılında Kazakistan’ın bir dünya devi ve refah seviyesi dünya standartlarında olması hedeflenmektedir.