Türk mitolojisinde, ağır bir yenilgi sonrası yok olmakla karşı karşıya kalan ulusumuzun sığındığı aşılmaz dağlarla çevrili, Ergenekon denilen yeryüzü cennetinde çoğalması, güçlenmesi, günü gelince de demir dağı delerek yeniden görkemli günlerine kavuşması anlatılır. Destana göre Ergenekon’a sığınışta ve çıkışta Türk ulusunun yol göstericisi bir bozkurttur.
Birinci Dünya Savaşı yenilgisi sonrasının 30 Ekim 1918 Mondros Ateşkesi ve 10 Ağustos 1920’de işbirlikçi İstanbul hükümetine imzalatılan Sevr Anlaşması, emperyalizmin Türk ulusuna Ergenekon’a sığınma olanağı bile vermeyen bir idam hükmüydü.
O dönem İstanbul’unun mütareke medyasının işgalcilerin çizmelerini yalayıp, milli mücadeleyi yürüten TBMM’ye ve Ankara’ya hayâsızca saldırdığı günlerden bahsediyoruz. Türkler için tarihin sonunun geldiğini düşünen, haysiyet yoksunu, aidiyet duygusunu yitirmiş kalem erbabı ve İstanbul seçkinlerinin bu aşağılık tavırları romanlara, edebi eserlere konu olur.
Mütareke medyası, mütareke münevverleri ve mütareke İslamcılarını gayrımilli paydada buluşturan bazı dernekleri okurlarımıza kısaca hatırlatalım: İngiliz Muhipleri Cemiyeti, Kürt Teali (yükselme ) Cemiyeti, İslam Teali Cemiyeti’nin kurucularının aynı kişiler olmasına dikkat çekelim. İngiliz emperyalizminin kucağının, kollarının Kürtçüleri, sahte İslamcıları, köksüz aydınları sarıp sarmalayacak kadar geniş ve uzun olduğu anlaşılıyor.
Aidiyet duygusunu, onurunu, insanlığını yitirmemiş bazı yazarların döneme ilişkin romanları, anıları ve gazete yazılarından günümüz için de çıkarılacak çok dersler vardır. Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun Sodom ve Gomore, Yaban ve Ergenekon’u Halide Edip Adıvar’ın Türk’ün Ateşle İmtihanı, Dağa Çıkan Kurt ve Vurun Kahpeye’si ihaneti, soysuzluğu, teslimiyeti ve direnmeyi bir arada okurlarına sunarlar.
İngiliz ajanı Armstrong’un Atatürk’ün biyografisini yazdığı gri propaganda kitabına verdiği ad ilginçtir: Bozkurt! Yakup Kadri Karaosmanoğlu ulusal kurtuluşun ölüm kalım mücadelesini anlattığı deneme ve makalelerine verdiği ad Ergenekon’dur. Nazım Hikmet Kuvayı Milliye Destanı’nda Büyük Taarruzu Kocatepe’den yöneten Mustafa Kemal Paşa’yı sarışın bir kurda benzetir.
Kurtuluş Savaşı zaferiyle emperyalistlerin arkaladığı Yunan Ordusu denize dökülür. İstanbul’u yıllarca işgal çizmeleriyle çiğneyen mağrur emperyalistlerin kibirli komutanları al bayrağı selamlayarak ülkemizi terk ederler. Emperyalizmin Türkleri Anadolu coğrafyasından söküp, dönemin İngiliz başbakanının dediği gibi yeniden Orta Asya’ya sürmek, Ergenekon’a bir daha çıkamayacak şekilde hapsetmek düşleri gerçekleşmemiştir. Sarışın kurt kurtuluşa önderlik etmiştir…
Günümüzün küresel emperyalizmi Türkleri bir kez daha çıkış olanağı bulamayacakları şekilde Ergenekon’a hapsetmek için işbaşındadır. Mitolojik Ergenekon’un dört bir yanı aşılmaz, geçilmez demir dağlarla çevriliydi. Günümüz Ergenekon’unun etrafı GOP’la BOP’la çevrilidir. ABD ve AB tarafından paylaşım yarışı yapılan enerji coğrafyası, petrol kuyuları, doğal gaz ve her türlü yeraltı kaynakları, yeryüzü zenginlikleriyle örülen, çevrelenen bir Ergenekon’dur günümüzde bahse konu olan.
Emperyalistlerin, mütareke İstanbul’unun iktidarının, medyasının, münevverinin günümüzdeki mirasçılarına fazlasıyla bel bağladıkları anlaşılıyor. Türk ulusunun Ergenekon’u aşma, demir dağı eritme azmi karşısında İngiliz büyükelçiliğinden maaşlı muhip Sait Mollanın sarığı, Ali Kemal’in kalemi, Damat Ferit’in peşin teslimiyeti pek işe yaramamıştı.
Uğursuz Mütareke ruhunun günümüzdeki mirasçılarına ve efendilerine, mazlum bir halkın bağımsızlık iradesinin, özgürlük tutkusunun hapsedilebileceği bir Ergenekon’un mümkün olamayacağının yeniden hatırlatılması gerekiyor.