Bu bütçenin sayın Başbakan ve AKP’li parlamenterlerce onaylanarak yürürlüğe girecek olması, yalnızca hükümeti değil; TBMM üyelerinin de tamamını sorgulayan sorumluluklar yüklemektedir.
Üretemeden tüketmek zorunda olan ve sürekli borçlandırılarak yaşatılan bir toplum modelinin mimarları olanlar; sefaletin sorumluluğunu taşımaktadırlar.
2008 yılı bütçesi, 60. hükümetin 2008 yılında yapacağı işlerin parasal sonuçlarını ortaya koymuş bulunmaktadır. Toplam vergi gelirlerinin yüzde 25 aşılarak, merkezi harcamaların 226 milyar YTL olarak öngörülmesi; bu hükümetin de, diğerlerinden bir farkı olamayacağı gerçeğini ortaya koymaktadır. (1) Sürekli yenilenerek ve son beş yılda bir kat arttırılan borçlara (2) ödenecek faiz tutarı, vergi gelirlerinin üçte birini oluşturmaktadır. Toplam vergi gelirleri 171,6 milyar YTL, borç faizleri ise 56 Milyar YTL’dir.
DOLAYLI VERGİ PAYI YÜZDE 91,5
Bütçe finansman kalemleri analiz edildiğinde, dolaylı vergiler payının yüzde 91,5’e yükseltilmiş olduğu belgelenmiştir.
Türkiye’nin tüccar, sanayici, esnaf ve üreticilerinin beyan ettikleri vergiye esas karlardan alınabilecek kurumlar vergisi toplamı 14,5 milyar YTL olarak öngörülmüştür.
Halkın tamamından toplanacak olan dolaylı vergiler ise 156,7 milyar YTL olarak öngörülmüştür. 171,2 milyar YTL’lik toplam vergiler içindeki dolaylı vergilerin payı yüzde 91,5 olarak dünyada rekor kırmaktadır.
60. hükümetin çok mahir, çok zeki ve o nispette de nüktedan Maliye Bakanının sunduğu 2008 Yılı Hükümet Bütçesi ile dünya tarihinde eşi az görülen vergi adaletsizliğini daha da arttıran bir bütçe modelini oluşturduğundan haberdar olmadığını düşünmek sanırız ki kendisine haksızlık olacaktır.
2008 bütçesinin de Türkiye’nin sorunlarını çözücü, yeni teşkilat parametrelerine sahip olmayışı, eski model bir bütçe olduğunu ortaya koymaktadır.
Gayr-ı Safi Milli Hâsıla olarak ifade edilen 2008 yılı ürün, mal ve hizmet üretim artışının (dolar değeri ile yüzde 6,4) 2002 yılı artışının (yüzde 7,9) gerisinde öngörülmesi; fakirlik çemberinin kırılamadığını ortaya koymaktadır. Yüzde10 büyüme ile 300 milyar dolar olarak öngörülen dış ticarette, 65 milyar dolarlık cari açık öngörülmesi; Türkiye’ nin açık pazar ekonomisinde ve ithalat pazarı olarak büyütülmesine ve uluslar arası sermayelere bağımlı olunmasını pekiştiren bir yapı oluşturmaktadır.
Bu bütçenin sayın Başbakan ve AKP’li parlamenterlerce onaylanarak yürürlüğe girecek olması, yalnızca hükümeti değil; TBMM üyelerinin de tamamını sorgulayan sorumluluklar yüklemektedir.
Üretemeden tüketmek zorunda olan ve sürekli borçlandırılarak yaşatılan bir toplum modelinin mimarları olanlar; sefaletin sorumluluğunu taşımaktadırlar.
ÜCRETLİLERİN DURUMU
Yetmiş milyon nüfuslu bir ülkenin üç milyona yaklaşan resmi personeline ait giderler; bütçenin yüzde 22’si, diğer bir ifade ile beşte biri olarak öngörülmüştür.
İş ve yönetim bilimine aykırı olarak yapılandırılmış bir devlet teşkilatı ve personel sayısı ile niteliksiz ve yetersiz hizmet üreten hükümet, bu bozuk düzenin sürüp gitmesini, 2008 yılı bütçesinde de öngörmekte ve onaylamaktadır. Olması gerekli personel sayısının en az üç kat fazlası ile çalışan hükümet, yirmi dört saat esaslı çalışma düzenine de geçemediği gibi, düşük ücretle çalıştırma yönteminin tabii sonucu olarak kalitesiz hizmetler üretmektedir. İş ve çalışma kuralları ile kaliteli hizmet üretiminin sigortalanması işlemlerinin mali ve ekonomik parametrelerinin 2008 bütçesinde de yer almamış olması, hükümetin bu işlere ne kadar uzakta olduğunu da ortaya koymaktadır.
EMEKLİNİN GEÇİNME İŞKENCESİ
Sekiz milyon beş yüz bini aşmış bir emekliler ordusunun yaratılmış olması, pek tabiidir ki geçmiş hükümetlerin yanlış ve kötü uygulamalarından kaynaklanmıştır. Unutmamak gerekir ki, sayın Süleyman Demirel ile sayın Ecevit’in seçilmek adına Türkiye ye verdikleri en büyük zararların başında “Erken Emeklilik” gelmektedir. Sosyal güvenlik sistemi yılda 25 milyar dolar bütçe açığı oluşturmaktadır.
Geçmiş Hükümetler ve halk, geleceklerini kısa gün çıkarı adına satmışlardır. Bu işten zararlı çıkan halk ve ülke olmuştur. Hükümetleri oluşturan seçilmişler, erken emeklilikten zarar yerine fayda görmüşlerdir.
Ne yazıktır ki, 2008 bütçesinde buna ait hiç bir fasıl bulunmuyor. Bu ise, sorunların çözümüne, bu bütçe yılında da başlanamayacağını belgelemiş bulunuyor.
2008 BÜTÇESİNDEN EN ÇOK ÇIKARI KİM SAĞLAMAKTADIR?
Hükümetin ekonomik politikasındaki finansman faizlerine ait karar ve uygulamaları ise, tam bir sorun üretimi mekanizmasıdır. Halkın vadeli mevduatı azami yüzde 20 faiz getirisi ile değerlendirilir iken, halkın banka kredi kartlarına yüzde 96 ile yüzde 106 faiz haddi uygulamalarının serbest bırakılmış olması; halkın resmen ve cebren soyulmasını temin ve teşvik etmek anlamındadır.
Türkiye nüfusunun binde biri ile uluslar arası sermaye ikilisi, reel GSMH’nin yüzde onaltısını, bütçe giderlerinin de yüzde 33’ünü almaktadır. Gelir dağılımında bu tür uygulamalara izin verilmesi, 2008 bütçesinin adalet anlayışını belgelemektedir.
İşin enteresan tarafı; faizin haram olduğunu söyleyenlerin, bizzat yüksek faizleri uygulatması ile ölçülü adalet ve islam kurallarına karşı duyarsızlıklarını da tekrar belgelemiş olmaktadır.
2008 bütçesinde, halkın bankalarca soygun mantığı ile büyütülen borç sarmalından kurtarılmasına ait hiç bir programın bulunmayışı, bütçenin, halk yerine kimin için yapıldığı sorusunu tekrar gündeme getirmiştir.
HALKIN BEKLENTİLERİ VE TÜRKİYE’NİN GERÇEK İHTİYAÇLARI
Halkın aile geçindirmekle sorumlu ebeveynleri olan babalar ve anneler, istihdamda önceliğin ve güvencelerin kendilerine sağlanmış olmasını istemekte ve beklemektedirler.
Toplumda aile geçindirmekle sorumlu ebeveynlerin yetişkin sayısının, bir milyon yüzbin seviyesinde olduğu araştırma ile tesbit edilmiş bulunuyor. (3)
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile Aile Bakanlığının istihdamda öncelik planı uygulamasına geçmesi halkın öncelikli isteği ve beklentisidir.
Halkın ikinci büyük isteği; yeni bir iş gücü planlaması ile yeni sosyal güvenlik sistemi projesinin hayata geçmesidir. Türk toplumunda ev hanımı olan kadınların da emeklilik projesi kapsamına alınması, halkın öncelikli isteğidir. Bu proje ile insanı insana kul yapan ekonomik bağımlılıklar yerine, ekonomik iş birliği ve dayanışmaya endeksli bir sosyal hayat gerçekleştirilmiş olacaktır.
Emeklilik statüsünün yeniden yapılandırılması, en öncelikli sorunlardan biridir. Toplam iş hayatı prim toplam ortalamasının yeniden hesaplanarak, tartılı aritmetik model ile emekli ücretlerinin yeniden belirlenmesi ve eski-yeni emekli ayrımı yapılmaksızın yeni emekli maaşı intibaklarının yapılması gerekmektedir. Bu işlerin geciktirilmesi dahi, adaletsizlik ve Türk –İslam aile ahlakını ve yapısını yok edici kötü işlerin başında gelmektedir.
Halk, sağlık konusunda kendisinin ve ailesinin, eğitim konusunda da çocuklarının kimseye muhtaç olmayacağı bir gelecek garantisi sağlayacak meslek adamı olarak yetiştirilmesini istemektedir.
Halkın güvenlik konusunda, ülke içinde ve dışında can, mal, namus ve şerefinin korunduğu bir yasal düzeni (Adaleti ve Devlet gücünü) aramakta ve beklemektedir.
Halk, Kürt ırkçılığı adına cinayet işleyenlerin yok edilmesini, oluşmuş zararların ilgililerden, yandaşlarından ve destekçi yabancı ülkelerden tazminini istemekte ve beklemektedir.
Halkın istek ve beklentilerinden biri de; yapılan işlerde, particilik veya dindarlık adına Kişi ve kuruluşlara ekonomik çıkar sağlanmasının engellenmesidir.
SONUÇ OLARAK
2008 yılı gider bütçesi, işsizlik ve enerji kaleminden oluşan 50 milyar dolarlık risk yönetiminde, yeniden kısmi düzenlemelere konu olacaktır.
Türk halkının acil sorunlarına çare olamayan, ancak ağır bir dolaylı vergi yükü ile oluşturulmuş bir bütçe ile karşılaşmış durumdayız.
Açıkça ifade edelim ki; halkın geçim şartları daha da zorlaşacak ve işleri düzeltsin diye oy verdiği AKP’yi artarak yıpratacaktır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi’ndeki muhalefet partilerinin sorunları çözücü mali ve ekonomik yapıları esas alan bir bütçe çalışmaları yapmaları gerekiyordu. Muhalefetin kurması gerekli gölge kabine ve maliye teşkilatının; 2008 bütçesini hazırlamak ve kamuoyunun önünde tartışmaya açarak, halkın geçim zorluğunu azaltan, istek ve beklentilerini az da olsa karşılayan bir bütçeyi halka sunması gerekiyordu.
Bu bütçe ile de hükümet bütçesini yeniden şekillendirmek, denetlemek ve düzeltmek görevini üstlenecek muhalefetin; gölge maliye bakanları, kurum yöneticileri ve uzmanlardan oluşan teşkilatlarını kurmamış olmaları sonucu; sayın Başbakanın haklı olarak söylediği “laf üretip çözüm üretmeyenler” sıfatından kurtulmaları, halkın istediği ve beklediği siyasi sorumluluktur.
Türkiye ekonomisi ve kurumlarının bütçeleri, yatırımları, üretimleri ve istihdam konularına ait araştırma yazılarımız, her 3’er aylık dönemlerde tekrar siz değerli okurlarımızın bilgisine sunulacaktır.
Saygılarımızla.
(1) TBMM onayına sunulan 2008 Yılı Merkezi Yönetim – 60.Hükümet Gider Bütçesi
(2) Hazine Müsteşarlığı, en son Haziran 2007 itibariyle kamu borç stoku verilerini açıkladı. Hazine’nin verilerine göre, anılan tarih itibariyle kamunun 266 milyar 350 milyonu iç, 91 milyar 368 milyonu dış olmak üzere toplam borç stoku 357 milyar 718 milyon YTL düzeyinde bulunuyor. GSMH’nin yüzde 63’ü kamu borcu olarak duruyor. Uluslar arası kabulde kamu borç stokunun GSMH’ye oranı yüzde 60 ve üzerinde ise “çok borçlu ülke” olarak tanımlanmaktadır.
Başbakanın “Kamu borç stokunun GSMH’ye olan oranı yüzde 45’tir” açıklamaları ise; müflis bir tüccarın alacaklılara karşı yaptığı hayali bir hesaptır.
Bu hayali hesabın kaynağı ise, Merkez Bankası’nın 41 milyar 225 milyon YTL’lik net varlıkları, devlet kuruluşlarının bankalardaki 40 milyar 399 milyon YTL’lik toplam mevduat hesabı ile İşsizlik Sigortası Fonu’nun 27 milyar 42 milyon YTL olan varlıklarının borçlara karşılık sayılması ile yapılmaktadır.
Özel kuruluşların kredi / borç stokunun da Yatırım, üretim ve ihracat ilişkisini düzenleyici bir programın 2008 bütçesinde mali bir paket olarak yer almayışı, değerlendirilmesi zorunlu olan ayrı Bir borç projesidir.
( 3 ) Bakınız ATO Araştırması