Kasım 2008

Ö T E S İ

 

21.12.2024 



TeknoVizyon

 
Nilüfer Yalçın

Değişim…


Değişimin amacı insanın potansiyelini gerçekleştirme yoluyla kaybettiklerini kazanma çabasıdır. Hegel ise “Oluşum Halindeki Evren” görüşü ile oluşum içinde olan evrendeki gelişme eğiliminin bir düşme, bir bozulma ya da idealardan uzaklaşma olduğunu iddia etmektedir. Hegel’in tekrarlanan ritmik değişim kavramı çatışma ve mücadelenin, başka deyişle karşıtların çarpışmasının getirdiği bir değişimdir.

Dünyada ekonomi, siyaset, yönetim sistemleri, değer yargıları, inançlar her şey ama her şey değişiyor. Dünya çok önemli bir değişim sürecine girmiş durumda. Bugün “Bilgi Çağı” olarak adlandırılan bir dönemden geçiyoruz. Hemen her alanda bilim ve teknoloji kulvarında inanması güç değişimler yaşanıyor. Ekonomik, siyasal, teknolojik, sosyo-kültürel, ekolojik ve demografik değişimlerin önemi giderek artan bir trend izlemekte olup, yeni yükselen değerler toplumları geleneksel değerlerden kopmaya zorlamaktadır.
Değişim bir nesne ya da durumun zaman içinde aynı kalmama özelliğidir. Değişimin birçok anlamı vardır. Hareket, bir durumdan diğerine geçme, gelişme, büyüme ve kalkınma, geleneksel, kalıplaşmış düşünce sistemlerinden uzaklaşma, daha yüksek verimlilik ve etkenlik sağlayacak yöntemler geliştirme gibi. Değişim hakkında geçmişten günümüze kadar gelen çeşitli görüşler vardır. Herakleitos “Her şey akışkandır ve hiç bir şey duruşta değildir” görüşüyle değişim kavramını ilk ortaya atan düşünürdür. Bu görüş toplumsal sistemlerin katı ve basamaklardan oluşan bir yapı olarak değil, bir süreçler bütünü olarak görülmesine katkıda bulunmaktadır. Pormenides ise “Değişim yanılsamadır” görüşü ile değişimin gerçekte var olmadığını savunmuştur. Platon ise gerçek varlığın değişmeyip, görünüşün değiştiği görüşünü ileri sürmüştür. Platon’a göre, değişmez değerlerin sembolü olan seçkin insanlar toplumsal sistemin misyon ve değerlerini tanımlama, ideal bir toplumsal sistemi kurma ve yönetme diğerlerine örnek olma rolüne sahiptir. Aristo herhangi bir şeyin özünün değişmediğini ancak görünüşte bir değişimin yaşandığını anlatır.
Değişimin amacı insanın potansiyelini gerçekleştirme yoluyla kaybettiklerini kazanma çabasıdır. Hegel ise “Oluşum Halindeki Evren” görüşü ile oluşum içinde olan evrendeki gelişme eğiliminin bir düşme, bir bozulma ya da idealardan uzaklaşma olduğunu iddia etmektedir. Hegel’in tekrarlanan ritmik değişim kavramı çatışma ve mücadelenin, başka deyişle karşıtların çarpışmasının getirdiği bir değişimdir. Değişimin dinamikleri bütün nesnelerin doğasında bulunan çelişkilerin doğurduğu karşıtların diyalektik bir etkileşimidir. Değişim ne şekilde tanımlanırsa tanımlansın değişimin ileriye dönük olanına ilerleme, geriye dönük olanına gerileme denmektedir. Günümüz dünyasında her alanda yaşanan değişimler ileriye yönelik hedeflenmiş değişimlerdir.
Dünya ekonomisinde yaşanan en önemli değişim globalleşmedir. Buna paralel olarak dünyada bölgeselleşme, ekonomide serbestleşme, özelleştirme gibi değişimler de yaşanmaktadır. Siyasal alanda da, demokratikleşme, sivilleşme, şeffaflaşma ve yerelleştirme alt başlıklarında önemli değişimler yaşanmaktadır. Ancak içinde yaşadığımız yüzyılda en önemli değişimler teknolojik gelişmeler olup, teknolojide yaşanan değişimler ekonomik, siyasal ve sosyo-kültürel değişimleri de tetiklemektedir. Dünyamızda gerçekleşen ekonomik ve teknolojik değişimler esnekleşme, standartlaşma gibi organizasyonel değişimleri de beraberinde getirmektedir. Dünyamızda yaşanan değişimler tabiî ki bunlarla sınırlı değil, bunlara ilave olarak ekolojik, demografik değişimler de yaşanıyor. Bir gerçek var ki, yaşanan değişimler birbirinden bağımsız değil, biri diğerini tetikliyor.
Türkiye bu değişimin dışında kalma lüksüne sahip mi? Değil, değişim dinamiklerine sırt dönerek ayakta kalmak mümkün değildir. “Değişim rüzgârları gelince aptallar duvar örer, akıllılar yel değirmeni yaparlar” sözü beni hep etkilemiştir. Türkiye de dünyadaki değişime paralellik gösterecek şekilde değişim dinamiklerini harekete geçirmeli ve değişim hızında geride kalmamalı. Çünkü pencereyi biz açarsak içeri temiz hava girer; başkasına bırakırsak cereyan olur.


ufuk@ufukotesi.com

Bu yazı toplam 4401 defa okunmuştur.

Ufuk Ötesi Gazetesi'nde yayınlanan yazı, haber ve fotoğraflar kaynak gösterilerek iktibas edilebilir.

UFUK ÖTESİ.COM

BU YAZIYI TAVSİYE EDİN

Adınız  Soyadınız

E-posta adresiniz
Arkadaşınızın e-posta adresi

 

Yazdır  - Sayfanın Başına Dön 

 

 Sayı :79

 KÜNYE
 
 ARŞİV
 
 ABONELİK
 
 REKLAM
 
 
  YAZARLAR
 Ali Arif Esatgil
Bayrak gibi yaşamak...
 Alptekin Cevherli
En zor yazım…
 Doç. Dr. Fethi Gedikli
Şimşek gibi çakıp geçen ülkücü
 Dr. Yusuf Gedikli
Sevgili Kemalciğim, candaşım, kardaşım, arkadaşım…
 Kemal Çapraz
Son söz...
 Olcay Yazıcı
Asil Neslin Son Temsilcisi: Kemâl Çapraz
 Bayram Akcan
“BOZKURT” Kemal ÇAPRAZ
 Aydil Erol
Bu çapraz, kimin çaprazı?!!
 Şahin Zenginal
Sensiz hayat zor olacak
 Ünal  Bolat
Sevdiğini Türk için seven Alperen
 Hayri Ataş
“YA BÖYLE ÖLÜM DEĞİL Mİ ERKEN”
 Mehmet Türker
Türk Dünyasının dervişi
 Mehmet Nuri Yardım
Kemal Çapraz diye bir kahraman
 Prof Dr. Ali Osman Özcan
Ufuk Ötesinde Çapraz Ateş
 Orhan Seyfi Şirin
Çapraz doğuştan ‘Reis’ti
 Rasim Ekşi
Kardeşim Kemal’in Vasiyeti
 Dr. Orhan  Gedikli
Sevgili Kemal Kardeşimin Ardından
 Özdemir Özsoy
Seni unutamayız
 Dr. Ünal Metin
“Ufuk Ötesi” yaşıyor
 Aybars Fırat
Kastamonu Beyefendisi
 Süleyman Özkonuk
Öteki Ufuk
 Zeki Hacı ibrahimoğlu
30 yıllık dostumdu
 Coşkun Çokyiğit
Kemal Çapraz “Tek Ağaç”lardandı
 Baki Günay
Kırım Meclisinde Kemal Çapraz sesleri
 Ahmet Tüzün
İz Bırakan
 Cem  Sökmen
Metropoldeki dâvâ adamı: Kemal Çapraz
 Hüseyin Özbek
Kemal Bey
 Asuman Özdemir
Sermayeye kurban gittin…
           
       
 
   

Karahan 2002