Destekçi medyayı okuduk ve seyrettikçe, sanki Türkiye’de değil de, hiçbir sorunu olmayan eşi benzeri görülmemiş cennet bir ülkede yaşadığımı düşünmeye başlıyorum. Sokağa çıktığımda ise her şeyin tam tersi olduğunu görüyorum ama ne hikmetse kimse bu durumu yadırgamıyor… Herkes söylenenlere inanıyor gibi…
Farz edelim ki, siz bir şirket satın aldınız… Şirketi satın aldığınızda 50 bin YTL borcu vardı… 150 işçi çalışıyordu, depoda mal kalmıyor, hemen satıyordu. Satılan her mal başına da 10 YTL kazanıyordu…
Siz şirketi devraldınız… Hemen şirket müdürü ve yöneticileri değiştirdiniz… Kendi adamlarınızı işin başına oturttunuz… İşçilerin bir kısmını da değiştirmeye, kendi adamlarınızı yerleştirmeye başladınız… Sizi eleştirenler kimi şirket ortaklarına da ters cevaplar veriyor, zaman zaman azarlıyorsunuz… Daha da ileri giderek kimilerini de tehditlerle susturuyorsunuz…
Bu şekilde şirketi 6 yıl idare ettiniz… 6 yıl sonra gelinen noktada, şirketin 50 bin YTL olan borcu, 150 bin YTL’ye çıktı… Ürettiğiniz malları satamaz oldunuz, depoda mal çoğaldı… Her maldan 10 YTL kazanıyordunuz, bu kazancınız 3 YTL’ye düştü… Buna rağmen sattığınız mal sayısı da yüzde 30 azaldı.
150 işçi çalışıyordu, 125’e düşürdünüz… İşçilerin maaşına siz gelmeden önce yüzde 10 ile yüzde 30 arasında zam yapılıyordu, siz zam oranını yüzde 5’in altına düşürdünüz… Siz gelmeden işçiler, yeni işe başlayanlar dahil 60 yaşında 7 bin iş günü ile emekli oluyordu, siz emeklilik yaşını 65’e, prim gün sayısını da 9 bine çıkardınız… Buna rağmen emekli maaşını da düşürdünüz…
Şirket ortaklarına dağıtılan kâr oranı da azaldı… Daha önce çalışanların ve ortakların sağlık harcamalarının tamamını karşılıyordu şirket… Şimdi ise sağlık harcamalarının bir kısmını çalışan ve ortaklara ödettiriliyor. Şirkette servis ücretleri artırıldı, yemek çeşidi azaltıldı…
Bütün bunlara rağmen yapılan genel kurulda, bütün bunların sebebi olan kişi veya kişiler ezici bir çoğunlukla yine işbaşına getirildi… Üstelik yaptığı konuşmada diyor ki, “Geçen dönemde çok önemli işler başardık… Her şey güllük gülistanlık… Şirketimiz büyüdü… Siz bakmayın bizi eleştirenlere onlar bizi çekemeyenlerdir… Yolumuza devam etmeliyiz…” dedi…
Şirketin yayın organı da, şirketteki olumsuzlukları görmezden gelerek, şirket yöneticisinin konuşmasını abartarak sayfalarına taşıdı…
Şimdi diyeceksiniz ki, “Dalga mı geçiyorsun bizimle… Hiç böyle şey olur mu?”
Türkiye’nin son 5 yılda içinde bulunduğu durumu bir düşünün… Bahsettiğimiz bu şirketten bir farkı var mı?
AKP iktidarı ve yandaşları her şeyin güllük gülistanlık olduğunu söylemiyor mu? Destekçi medya da onlara eşlik ederek, bütün olumsuzluklara rağmen her şeyi tozpembe göstermiyor mu? Büyüdük, çağ atladık, uçtuk, gibi abartılı manşetleri ben mi atıyorum?
Bütün bunlar yaşanırken, AKP tekrar ezici bir çoğunlukla iktidar olmadı mı?
Büyüdük ve her şey iyiye gidiyorsa; niçin kadınlarda 58, erkeklerde 60 olan emeklilik yaşı 65’e, emeklilik için gerekli olan prim gün sayısı da 7 binden 9 bine çıkarılıyor? İşçiler daha fazla çalışarak emekli olabilecekler… Buna rağmen niçin maaşları daha az olacak?
Niçin işsizlik artıyor? Niçin işçi ve memur maaşlarına bir simit parası kadar bile zam yapılmıyor? Niçin İstanbul’da suya yüzde 134, belediye otobüs ücretlerine yüzde 50 zam yapılıyor? Sanki ayakbastı vergisi gibi kaldırım kenarında bile araç park etme parası alınıyor? Elektriğe, doğalgaza, sigaraya, telefona niçin durmadan zam yapılıyor? Niçin küçük esnaf siftah yapmadan kepengi indiriyor?
Bütün bu olumsuzluklara rağmen niçin hâlâ işler iyi gidiyor deniyor?
Biz de buna inanıyoruz…
Tuhaf bir durum yok mu?