Türkiye Cumhuriyeti Devleti dünya coğrafyasının en sorunlu bölgesinde yer alması ve tarih yapan bir millet olması sebebiyle düşmanı çok, dostu yok bir millettir. Orta Asya’dan gelmiş, Anadolu’yu yurt edinmiş, büyük imparatorluklar kurmuş, çağ açıp çağ kapayan bir millet olarak elbette ki düşmanları çok olacaktır. ABD ve AB tarafından Büyük Türk Milletini Anadolu’dan çıkarma hareketi başlamıştır.
Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu büyük Atatürk’ten sonra beceriksiz yöneticilerin elinde kalan devlet hep taviz vererek, hep ABD ve AB’den alınan direktiflerle yönetilmeye çalışıldığı için bugünkü duruma gelinmiştir.
Devlet, milli devlet özelliğini kaybetmekte toprakları, milli kuruluşları, bankaları satılmakta ve hepsi yabancıların eline geçmektedir.
Terör, siyasi bir amaç için örgütlü bir biçimde şiddete başvurarak kaygı ortamı oluşturup isteklerini kabul ettirmek gayesiyle gerçekleştirilen bir eylem biçimidir.
Örgütlü bir biçimde şiddete başvurma herhangi bir devlet tarafından gerçekleştirildiğinde Devlet Teröründen bahsedilir. Stalin Rusya’sında orada yaşayan Türklere yapılan katliam ve topraklarından sürülmesiyle sonuçlanan eylem Devlet Terörüdür.
Avrupa Birliği; terörist eylemi bir toplumu ciddi bir biçimde tehdit eden, bir ülkenin temel siyasi, ekonomik bütünlüğünü veya uluslar arası bir organizasyonu, insanın fiziksel bütünlüğüne kasteden eylemler olarak tanımlamıştır. Ancak PKK’yı terör örgütü listesine dahil etmemiştir.
Bu da bize şunu göstermektedir. Gerek iktisadi gerekse siyasi bakımdan güçlü olan devletler kendilerine yönelik eylemleri kolaylıkla terörist eylemler olarak nitelemekte, kendilerine zarar vermeyen eylemler ve örgütler karşısında kayıtsız kalmakta hatta söz konusu Türkiye olunca özel ilgi duymakta ve terörist eylemleri desteklemektedirler.
20. yüzyılın en kanlı terör örgütü olan ve halen kanlı eylemlerine devam eden PKK’nın, terörist başı Suriye’yi terk etmek zorunda kalıp Yunanistan ve İtalya’ya gitmesi göz önünde bulundurulursa AB ülkelerinin PKK terör örgütüne nasıl destek verdikleri açıkça görülecektir. ABD’nin de o zamanki hükümet ile pazarlık sonucu idam etmemek şartı ile terörist başını yakalayıp teslim etmesi de PKK terör örgütüne verdiği desteği açıkça ortaya koymaktadır.
20. yüzyılın kanlı terör örgütlerinin başında PKK terör örgütü gelmektedir derken bu hüküm PKK’nın çirkin yüzünü biraz daha iğrenç göstermek gayesiyle yapılmış bir karalama değil, bilinen birçok terör örgütüyle kıyaslanması yapıldıktan sonra ortaya çıkan bir neticedir. ASALA, ETA, İRA, KIZIL TUGAYLAR, 17 KASIM, KARA EYLÜL. Bu örgütlerin eylemleri PKK terör örgütüyle kıyaslanamaz, çünkü PKK’nın arkasında ABD ve AB vardır.
ABD’nin İngiltere’nin, Almanya’nın ve Fransa’nın menfaatleri Ortadoğu’da çakışmaktadır. Ortadoğu’da kültürel çalışmaları Fransa yürütür, istihbarat çalışmalarını İngiltere yapar, ortalığın karışması Almanya tarafından uygulanır. Sonunda büyük Ortadoğu Projesi için operasyon gereklidir. Bunu da Amerika yerine getirir. Bugün Irak’ta uygulanan soykırım gibi. Bu sebeple tarihin hiçbir döneminde, hiçbir coğrafyada PKK terör örgütü kadar başka devletlerce desteklenen herhangi bir terör örgütü yoktur.
Türkiye’de PKK paçavralarını taşımak serbest, slogan atmak serbest, terörist başının posteri altında bölücü eylemler, yürüyüş yapmak serbest. Belediye başkanlarının teröristlere her türlü yardımı yapmaları serbest. Amacı Türkiye topraklarının bir kısmında Marksist- Leninist ideolojiye dayalı bağımsız bir Kürt devleti kurmak olan ve 1972 yılından bu yana bu amacına ulaşmak için ülke topraklarından bir kısmında yoğun şekilde ayrı bir Kürt ırkı bulunduğu ve bunların Egemen Türk Milleti tarafından sömürüldüğü, ezildiği ve katledildiği hususunda inandırdığı kişileri örgütleyerek yasa dışı silahlı terör örgütü PKK’yı kuran, bu amaca yönelik eylemler planlayan ve silahlandırdığı kişilerin terörist faaliyetlere katılmalarını sağlayarak silahlı ayaklanma hareketini başlatan, yurt içi ve yurt dışında bölücü terör eylemlerini gerçekleştiren, uzun süre bu örgütü sevk ve idare eden terörist başı halen İmralı adasında bu görevini avukatları vasıtasıyla sürdürmektedir. Terörist başına verilen hüküm kesinleşmiş olup medeni kanuna göre kendisine vasi tayin edilmesi gerekirken ve ceza evlerinin duvarlarına “hükümlü ile avukatlar görüşemez” yazıları yazılı iken terörist başının avukatları nasıl görüşme yapabiliyorlar anlamış değilim.
PKK terör örgütünün Türkiye genelinde ve özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde sivil, asker, kadın, çocuk, bebek, din, mezhep, ırk ve cinsiyet ayrımı gözetmeksizin kitle imhası şeklindeki toplu adam öldürme, yakma, yok etme ile sonuçlanan silahlı yol kesme, soygun, eğitim ve öğretim özgürlüğünü engelleyici nitelikteki okul yakma, toplu öğretmen kıyımı, sivil ve resmi daire köy ve mezra ile ekonomik ve turistlik yerlere silahlı baskın ve bombalama eylemleri gerçekleştirmişlerdir. Bu saldırıların bilançosu çok ağır olmuştur.
Bütün bunların arkasında ABD ve AB vardır. Bunlar karar birliği içerisinde dünyayı kendi çıkarları için yeniden biçimlendirme birliği yapmışlardır. Ortadoğu da bölünmüş Türkiye planlarına uygundur. İran, Irak ve Güneydoğu Anadolu’dan bölünüp koparılmış topraklar üzerinde büyük Kürdistan kurulmasına maddi manevi güç veriyorlar. Oralarda devletin valisinin, kaymakamının, polisinin değil özellikle belediye başkanlarının sözü geçiyor.
Güneydoğuda iki ayrı devlet var. Belediye başkanlarına karşı hiçbir önlem alınmıyor. Çünkü hükümet yetkisini kullanıp görevden alma gibi bir girişimde bulunsa, Güneydoğu’da ahalinin ayaklanmasından korkuyor. Çünkü ABD ve AB’nin baskı uygulamasından çekiniyorlar.
Güneydoğu kan ağlıyor. Yine şehit cenazeleri taşınmaya başlandı. Ağıtlar göklere yükseliyor.
Bu kanlı terör eylemleri devam ederken yöneticilerimizden basına intikal eden beyanatlar; “Bıçak kemiğe dayandı”, “Gereken yapılacak”, “Bedeli neyse öderiz”, “Kararlıyız, gerekirse gireriz”, “Hevesleri kursaklarında kalacak”, “Ekonomik ambargo geliyor”, “Habur’u kapatırız”, “Elektriği keseriz”, “Sözün bittiği yerdeyiz”, “Sabır taşımız çatladı”, “Rice iki gün süre istedi”, ( 25 gün önce) “kedi bile vermem”, “Günah bizden gitti”, “Barzani haddini aştı”, “Sınırda teyakkuz”, “Teröre lanet mitingleri çığ gibi”, “Müthiş diploması trafiği”, “Bordo bereliler karakollara yerleşti”, “İnlerine girdik”, “Öfkemiz sınırda”, “Tezkereyi dolaba kaldırmayız”, “Özellikle istiyoruz”, “Bindiğiniz dalı kesmeyin”… devam edip gidiyor.
PKK’yı savunanlar, “onlar bizim kardeşlerimiz, onlara nasıl terörist deriz” diyenler, PKK militanlarına “silahları bıraktırmak bizim irademiz dahilindedir” diyenler, kaçırılan askerleri PKK ve terörist başının posterleri önünde törenle teslim alanlar, devlete meydan okuyanlar serbest ama Nil Demirkazık tutuklandı. PKK bu tutuklamadan sonra bir daha toparlanamaz.
Üstte mavi gök çökmedikçe, altta yağız yer delinmedikçe senin ilini ve töreni kim bozabilir. Ey Türk düşün…