Dünyada iletişimi en fazla kullanan ülkelerden biri olan Türkiye, işçi ve işveren arasındaki iletişim kopukluğunun ortaya çıkardığı sorumsuzluğu ödüyor. Peki neden ?
Türkiye 1980’li yıllarda yaşadığı grevleri tekrar görmeye başladı. En son THY’nin grevi uçaklarla ulaşımını sağlayan kişileri oldukça kötü etkiledi. Bu grev antlaşma ile bittikten sonra Türkiye’deki milyonlarca kişiyi etkileyen Telekom grevi başlayıp, herkesin canını acıttı. İletişim hatları koptu veya kimilerine göre kasten koparıldı.
Türkiye’nin ulusal güvenlikle ilgili fiber hatlarının dört yüz tanesi tesadüf (!) eseri sustu. Sendikayla şirket bu konularda birbirini suçlamaya devam ederken bundan zarar gören vatandaş oldu. Türk halkı Telekom merkezlerinde “Bu işyerinde grev var” flamaları altında bekleyen kişilerin söylediği sözlerle karşılaştı. “Biz şu anda iş yapmıyoruz” diyen görevlilere “Peki benim açılması gereken numaramı kim açacak” diye soruyor vatandaşlar. Arızalı telefonu veya problemli ADSL’i nasıl halledeceğiz? Bu soruların yüzlercesi maalesef havada kaldı. İşçinin grev kararına saygı duyuyoruz. Bu bir anayasal hak, fakat vatandaşa bunu nasıl anlatmalı?
Sendika 27 bin işçinin yarı maaşını bu ay ödeyecek. Peki ya gelecek aylarda bunu devam ettirebilecek mi? Hükümet ise topu tamamı ile sendika ile işverene attığı için belirleyici bir faktör konumunda olmadı. Bu makaleyi okuduğunuz vakit belki sendika ve işveren aralarındaki en büyük sorunu teşkil eden ücret konusunda uzlaşmayı sağlamış olabilirler. Peki, taraflar neler istiyor?

SENDİKA VE İŞVERENİN DERDİ NE?
Türkiye Haber İş Sendikası’nın işveren ile temelde iki büyük uzlaşmazlık konusu bulunuyor. Kapsam içi personel ile kapsam dışı personel arasında maaş farklılığı olanlar var. Aynı işi yapan iki kişiden birinin 700 YTL diğerinin ise 1700 YTL civarında bir maaş alması ipleri germiş durumda. Türkiye Haber İş Sendikası bu fahiş fiyat farklarının dengelenmesini istiyor. Bir de kapsam dışına yani sendikanın görev sahası dışına çekilmek istenen bir grup var. Türkiye Haber İş Sendikası her iki maddenin de, sendikanın gücü açısından önemli olduğuna dikkat çekiyor. Yani toplu sözleşmede sendikalı personelin eşdeğer sendikasız personelden az maaş alması, şirkette sendikasızlığın özendirilmesi olarak yorumlanıyor. Şimdi açmaz da burada başlıyor. İpler gerildiği için olay Telekom sektörüne iş yapan firmaları da vuruyor. Çünkü şu an ‘A’ lisansı olarak adlandırılan ve Telekom’un yaptığı ses taşıma işini yapabilen firmalar şimdiden Telekom’un pazarına rekabet getirmişlerdi. Bu grev en fazla Telekom pazarındaki firmaları vurdu.
Ayrıca bu grevin 1980’ler sonrası, hemen hemen ilk büyük grev olduğunu, başarısızlık durumunda, sadece kendi şirketini değil, diğer şirketlerdeki sendikalı elemanların durumlarını da etkileyeceğini unutmamak gerekiyor. Buradaki başarı veya başarısızlık diğer sektördeki işçi ve işverenleri de etkileyecek durumda.

SONUÇ NE OLUR?
Türk Telekom’un en büyük hissedarı olan Lübnanlı Öger grubunun genel müdürlüğünü yapan ve İngiliz Telekom’un eski müdürü Dr. Paul Doany ve ekibi ilkokul mezunu statüsündeki 13,000 personelin 1 milyar TL’yi geçen ve 16 maaş düzeyindeki kazancının işletmeye olumsuz zarar verdiğini bildirerek buna son vermek istiyorlar. Sendika ise yeni sözleşmeli elemanların maaşlarını az buluyor ve eski eğitimsiz elemanların yüksek maaşları gibi bu elemanların maaş almalarını istiyorlar. Bu sinir savaşından en fazla zararı gören halk olacak.
Bu arada özel Telekom firmalarının pazar paylarını önümüzdeki dönem daha da arttırması bekleniyor. Çünkü iletişimi ticari olarak gören birçok firma şimdiden tüm altyapılarını ve Telekom işlerini bu firmalara vermeye başladı bile. Türkiye’deki ses tekelinin yıllar önce kalkmasına rağmen hâlâ gelişemeyen bu yerli firmalar pazarın büyük bölümüne hakim olan Türk Telekom’un pazar payını parçalamaya başlayacak. Burada da en fazla kârlı çıkacak ise şüphesiz grevde mağdur olan vatandaş olacak ve yakın zamanda büyük indirimler görecek.