Şelale, mağra, bin metre yükseltiye ulaşan kanyonlarıyla tabiat harikası: Küre Dağları
Karlı, bembeyaz kışın ardından ilkbahar; çiçeklerle gelir, Küre Dağlarına…İlk yaz sürgün verirken ağaçlarda, doğa tomurcuklarıyla yeniden gülümser yaşama.
Dünya Koruma Vakfının (WWF) acil korunması gereken yüz ormandan biri olarak belirlediği Küre Dağları, ormanlarının büyüklüğünün yanı sıra ağaçların yaşlılığı ve doğallığı ile de önem kazanıyor.
KÜRE DAĞLARI MİLLİ PARKI
Biyolojik varsıllığını oluşturan; binin üstünde bitki türü ve topraklarında barındırdığı yaban hayvanlarının çeşitliliği ile de dikkat çekiyor. Türkiye’de yaşayan yüz otuz memeli hayvan türünün kırkı burada yaşamlarını sürdürüyorlar.
Gür ormanların, rengarenk çiçeklerin yanı sıra yer yer yükseltinin bin metreye ulaştığı kanyonların baş döndürücü manzarası ya da mağaralar, şelalelerle ilginçleşen Küre Dağları Milli Parkı; batıda, Kastamonu ile Bartın illeri arasında yer alıyor. 34 bin hektarlık Park, doğal güzellikleri ve ormanın içinde yer almasıyla bambaşka bir ortamda olduğunuzu duyumsatıyor.
KURE-İ NÜHAS: KÜRE İLÇESİ
Küre Dağları, Kastamonu iline bağlı bir ilçeye de adını vermiştir. Küre’nin adının Osmanlıca deyim olan Kure-i Nühas (bakır Ocağı)’ın kısaltılmasından geldiği sanılmaktadır.
Küre'nin tarihi ilk çağın derinliklerine kadar uzanmaktadır. Çeşitli devirlere ait buluntular Gotlar, Etiler, Dorlar, Paflagonyalılar Kimmerler, Lidyalılar, İranlılar, Kapadokyalılar, Romalılar, Bizanslılar, Danişmendliler, Çobanlılar, Pervaneliler, Candaroğulları gibi çeşitli kavimlerin ilçede medeniyet kurduklarını göstermektedir
Küre ilçesindeki madencilik faaliyetlerinin eski Yunan ve Roma medeniyetlerine kadar uzandığı tahmin edilmekte olup, 1453 yılında İstanbul’un fethi için kullanılan topların yapımı için gereken bakırın Küre’den temin edildiği kayıtlarla belgelenmiştir. Bu dönemde yapılan çalışmalar sonucunda arta kalan cüruflar halen maden sahasında mevcuttur.
Paflagonyalılar tarafından yapılan M.Ö. 1100 yılından günümüze ulaşan Doğanlar kalesi, 1455 yılında Fatih Sultan Mehmet tarafından yaptırılan Akşemsettin camisi ve medresesi Küre’nin kültürel varsıllığının göstergesidir.
KÜRE KİLİMLERİ
Küre dağlarının yaşam çeşitliliği ve renkleri yörede üretilen kilimlere de esin kaynağı olmuş, Küre kilimleri özgün desenleriyle yurt çapında dikkat çekmeyi başarmıştır.
1995 yılında Küre Kaymakamlığı tarafından Sosyal Yardımlaşma Vakfı bünyesinde kurulan ve 1999 yılında Belediye Başkanlığına devredilen kilim atölyesi otuz tezgahta üretime devam etmektedir.
500 YILDIR SÜREGELEN KIZAK YARIŞLARI
Kastamonu iline bağlı Küre ve Ağlı ilçelerine bağlı köylerde yaklaşık beş yüz yıldır geleneksel olarak kızak -yerel isimi kayık- yarışları yapılmaktadır.
Olimpiyatlarda yapılan tek kişilik luge diye bilinen sporla birebir örtüşen ve geçmişi yüzyıllar öncesine dayanan kızak sporu kar şenlikleri ile beraber yapılmaktadır
Çarıklar giyilerek iki ayak genişliğinde kar ezilerek ve su dökülerek cam gibi buz haline getirilen pistte sırt üstü yatarak binilen kızakta dengeyi korumak için diz üstünde paçalardan sıkıca tutulmakta ayaklar sürati kesmemesi için üst üste çatılmaktadır. Kızak çıkıştan itibaren iniş boyunca süratlenmekte, ortalama 65 km. hızla orta nokta olan düz bölümde gitmektedir. Ulaştığı büyük sürat nedeni ile yavaşlaması için ve durabilmesi için orta noktadan itibaren yokuş yukarı çıkış başlamaktadır. Yaklaşık indiği yükseklik kadar yokuş yukarı çıkabilmekte, yokuşun sonundaki düzlükte durmaktadır. Yarış kazanmanın şartı en uzak noktada durmaktır. Her yarışmacının üç kez kayma hakkı vardır bunun nedeni kızak ile pistin uyum sağlaması içindir.
Ormanda yetişen yaban eriği ağacının özünden yapılan kızaklar, 120-130 cm. uzunluğunda 21-22 cm. genişliğinde yaklaşık 4 ila 5 kg ağırlıktadır. Küre’nin Afşarimam köyünde yaşayan 72 yaşındaki Niyazi Usta tarafından günlerce uğraşılarak tamamen el işçiliği ile hiç metal çivi kullanmadan ahşap çiviler ve tutkal kullanılarak yapılmaktadır.
BELÖREN EKO TURİZM MERKEZİ
Gezdikçe, tanıdıkça içine alır Küre Dağları. Bırakmaz.
Yeşilin tonlarında tüm sıkıntıları yitirip, umutları güreltip, orman havasını içinde barındırdığı yaşam ile birlikte yavaş yavaş içinize çekersiniz.
Kırsal yerleşimin ağırlıklı olduğu Küre Dağları’nda kütüklerden yapılma evlerin yer aldığı köyler, doğa ile uyum içinde gülümser.
Belören köyünde yer alan 2 ev ve 1 restoran ile hizmet veren turistik tesisler de aynı güzellikte, doğanın bir parçasıymışçasına yapılmış. Belören tesisleri, doğaya uyumlu gösterişten uzak, samimiyetle içine alıyor, konuklarını...
Belören köyünde yalnızca doğanın sesini duyar, doğayı duyumsarsınız. Orada tüm canlıların birbirini dinlemesi, derin bir sessizliği çağrıştırır.
Önce hafif esen rüzgar çalınır kulağınıza. Dikkat edince; kuşların kanat çırpışlarını duyarsınız. Doğaya kulak verdikçe sesler ayrışmaya başlar. Bir kelebeğin çiçeğe konuşu ya da yapraktaki çiğ damlasının yere düşüşü, bir tomurcuğun çiçeğe geçişini duyumsarsınız.
Orman, dağ ve vadilerle sarmalanmış Belören Tatil Köyü, atıl durumda olan evlerin konaklamaya açılarak değerlendirilmesi amacını da taşıyor. Mülkiyeti bu yıl Küre Belediyesi tarafından alınan eko turizm merkezinin ilk adımda 15 eve tamamlanması planlanıyor.
İlçenin güler yüzlü, dinamik Belediye Başkanı Engin Ayrancı, kilim tezgahlarında ve tesislerde çalışmak isteyenlerin gereksinimi karşılayamadığından, boş duran evlerini turizme açan olmamasından yakınıyor ve sözlerini sürdürüyor:
“Eko turizm Merkezi’ni dönemin Kastamonu Valisi Enis Yeter yaptırmıştı. Belediye olarak mülkiyetini devraldık. Ama mali kaynak sorunu var. Birer ailenin konaklayabileceği 2 ayrı dağ evi ile 100 kişilik yemek salonu var.
Kilimlerimiz desen alanında bir numaradır. Küre’ye özgü desenlerin dışında özel sipariş de yapabiliyoruz. El dokumalarını teşvik için de tezgahlar veriyoruz. Belediye’de boş iki tezgah var, çalışan yok. Her kes devlet dairelerinden maaş alma peşinde.
Türkiye’nin olduğu gibi Kastamonu’nun da bir diğer önemli sorunu yatırımcı kalmaması. Burayı da etkiliyor.
Türkiye’de tescil edilmiş bir kızak sporu yoktu. 2001 yılında yönetmeliğe yazdırdım, tescil ettirdim. Resmi gazetede yayınlandı. 300 yıldan bu yana ilçemizde yapılan spor etkinliğini 5 yıldır tescilli olarak ve geniş katılımlı yapılıyor.”
VALLA KANYONU VE ILGARİNİ MAĞARASI
Valla’dan alınacak bir rehber eşliğinde gidilmesi gereken Valla Kanyonu’nda sarp kayalıklar ve yer yer de kireç taşı duvarların arasından geçen ırmaklar, yırtıcı kuşlara yaşam olanağı sunuyor. Kanyonların vahşi ortamı kartal, şahin, atmaca, akbaba, delice doğan ve kerkenez türlerinin devamını sağlıyor.
Devrekani Çayı’nın aktığı kanyon ile Kanlıçay’ın geldiği kanyonun birleştiği 700 metre yüksekte yer alan yarım adadan Valla Kanyonu’nun baş döndürücü güzelliği seyrediliyor.
1250 metre yükseklikteki Sorgun yaylası ise bir başka etkileyici gezi yapma olanağını sunuyor. Geniş yapraklı ağaçlardan oluşan orman yolundan 1 saati aşkın yürüyerek, iğne yapraklı ağaçların arasından devam edince eğrelti otlarının yer aldığı noktada Ilgarini Mağarası’na ulaşılıyor.
Yüksek tavanlı birinci galerinin içinde çok sayıda sarkıt ve dikit yer alıyor. Geç Roma ve Erken Bizans dönemine ait mezarların bulunduğu diğer galerinin eğiminin sonu 250 metrelik bir uçuruma açılıyor.
NASIL GİDİLİR?
İstanbul’dan doğuya doğru yola çıkıldığında 530 km sonra ulaşacağınız yolculuğunuzda, Ankara üzerinden gelindiğinde bu mesafe240 km olacaktır. Kastamonu-İzmir arası ise 824 km.dir.
Kastamonu-Küre arası 60 km.dir.
Otobüs İşletmeleri:
Kastamonu Özlem Turizm Tel: (0366) 215 48 48 - 215 47 47
Kastamonu Metro Turizm(0366) 215 45 45 - 215 45 00
Kastamonu Huzur Turizm(0366) 214 1039
Aksakal Turizm(0366) 751 28 13
KONAKLAMA VE YEMEK:
Küre Belören Ekoturizm MerkeziTel: (0366) 751 21 09(0366) 751 20 32
Küre – Emin Usta’nın Yeri (Restoran) (0366) 751 70 19
Not: 60 km uzaklıktaki Kastamonu’da turizm belgeli konak veya otellerde konaklama olanağı da var.
http: www.kastamonu.gov.tr