Kasım 2008

Ö T E S İ

 

21.12.2024 



Köşe Taşı

 
Prof Dr. Ali Osman Özcan

Sözcük Aynası


Düşünce dünyasına sözcük aynası tutmak, içeriklerin hallerini görmek istemektir. İçeriklerin kendi çevrelerini güzelleştirmeden yoksun bilinçleriyle koltuk değnekleriyle gezer görünmeleri, düşünce hayatımızın içinde bulunduğu durumu gözler önüne serer. Milli sorunlarımızdan çözdüğümüzü zannettiğimiz sorunların başka sorunlar ürettiğini görmek ise daha da acıdır.

Milli değerlerimizin küresel geleceğin yalancı değerleri içinde çektikleri acıları görmek, daha da üzücüdür. Her şeyi paralaştıran maddeci zihniyetin ekonomik akıl yürütüşüyle gelecekle ilgili sözcüklerin renk kaybı, sözcüklerimizi ümitsizliğe sevk etmektedir.
Türkçe düşünme yörüngelerini geliştirici, genişletici, derinleştirici ve dönüştürücü içerikleri, sözcük aynasında görüp bu düşüncenin kendini iyileştirip ilerletme bilinciyle yoğrulması önem taşımaktadır. Sözcüklerimizin oluşturduğu küresel çevremizi doğru kavrayıp bu çevrenin dışındaki çevrelerle ilişkileri, sözcük aynasında doğru belirlemek gerekmektedir. Sözcüklere tuttuğumuz aynada bizlere sunulan “hayal edin, hayal edin” avutmalarına kanmayıp “tasarlayın, tasarlayın, bir daha tasarlayın” gerçekliğine saygı duymamız, bizleri başarıya götürebilir. Çünkü bildiklerimizi, yani belleğimizdekileri hayal ederiz. Ama tasarlamamız, aklımızı ve düşüncemizi etkin kılmamız demektir.
Kurnazca ve kaçamaklı çözümlerin cazibesine kapılıp sözcük aynasını kırmak “altın yumurtlayan tavuğu kesmek” demektir. Üç yüz senedir bu tavuk bürokrasimiz tarafından öldürüle öldürüle milletimiz çöküşe doğru yöneltilmiştir. Emeği kutsayıp disiplinli iş ve çalışmayı yüceltme bilinci yerine, gösteriş ve fiyakaya düşkünlük bilincinin yerleştirilmeye çalışıldığı, sözcük aynasında ayan beyan görünmektedir. Milletimizin irade gücü, kendine güveni, çalışkanlığı, girişkenliği ve başarma ülküsünün nasıl zehirlendiğini de sözcük aynasındaki zaman makinesi açıkça gösterir. Ahlakın yerini paraya düşkünlük ve çıkar zihniyeti aldığında, doğru bilgi ve iş üretkenliğinin nasıl kısırlaştığı, bu aynada seyredilebilir. Üretkenliği bile tüketime odaklayan bir zihniyetin milletimize verdiği zararı söylemeye gerek yoktur. Üretkenliğe, iş ve çalışma disiplinine odaklı bir millet olabilmemiz, düşünce içeriklerindeki soylulukla ilişkilidir.
Bilim ve öğrenme toplumu olma bilincinin doğru, güçlü ve uzun vadeli davranış temellerine dayanan ilerleme anlayışıyla insanlık kültürüne de öncülük edecek millet olma şerefini tadabiliriz. Yerel kültürü korumayı savunan, yerel kültürden de sadece el sanatları ve müzelerdeki eşyaları anlayan, acımasız küresel egemenlik zihniyetine pirim veren ve akılla çelişen tutumları yaygınlaştıran paracılık dinine direnmek gerekmektedir.
Geleceğe doğru ölüm yürüyüşüne çıkmış bir milletin mensubu olmayı kim ister ki? O zaman sözcük aynasına bir daha bakmak bizi kendimize getirebilir. Öncelikle her alandaki gerçeklik anlayışımızı bir daha gözden geçirmemiz işimizi kolaylaştırır. Çünkü kendi gerçeklik anlayışımızı biçimlendirirken, oluştururken kendi kendimizi kandırıcı kanıtları da belirlemiş oluruz. Düşmanlarımızın yapmak istediği de, bu gerçeklik anlayışımızı saptırıcı sözcüklerle zihnimizi bulandırmalarıdır. Barış duası ederken, demokrasi havariliği yaparken, cinayet işleyen güçleri sözcük aynasında gören gözleri kutlamak gerekir.
Milletimizi kendine güvenden çok endişeyi tercih ettirici zihniyetin milletimize bir faydası yoktur. Kesif sıfatının içeriğini ruhun da hisseden bir millet olmamızı istemeyenlerin oyununu bozma zamanı gelmiştir. Canı gönülden iş yapma ve çalışmayla ciddiyet ve içtenliği olmadan yapılan işler arasında fark vardır. Kültürümüz daha önceden “talebe efendiler” deyimini kullanırken, şimdi, sadece “öğrenci” deyimini kullanmamız acaba neyin göstergesidir? Bu da mı ekonomi meselesidir? Karşılıklı saygı deyimi gözyaşları dökmekte, iletişim ortamından kovulmaktadır. Saygı sözcüğü, sözcük aynasında kendi haline ağlamaktadır.
Bilim ve teknoloji evrenindeki seslerde ve renklerde, tat ve kokularda milletimizin sesi, rengi, zevki, güzel kokusu neden kaybolmuştur? Kendi büyüklerimizi acımasızca cahil ilan edip kötüleyerek dışlayan ve onlardan utanan bir zihniyetin, genç kuşaklara başkalarının büyüklerini örnek göstermesi millet sevgisiyle bağdaşır mı? Kendi büyüklerini unutturma yöntemiyle eğitilenler Türkçemizin sözcük ordularının başkomutanlığını kime verirler acaba? Cehaletin asaletini bile taşımaktan aciz olanlarla nereye varılabilir?
Sözcük aynasında sırtında yumurta küfesiyle taş ocaklarında düşünce üretme sevdasına tutulanlara ne denir? Cüceler yetiştiren bir millet değil, devler yetiştiren bir millet olma bilincini biçimlendirmek için güçlüklerin zirvelerinde korkmadan dolaşıp yılmadan çalışan ve akıllıca davranışlar sergileyen insanları eğitecek bir milli yapılanmaya ihtiyacımız vardır. Hayali olanın değil, tasarlananın gerçekleştirilebileceğini bilen insanlara milletimiz öyle saygı duyar ki!. Çünkü onlar, bilim, teknoloji ve ekonomi bilincinin sadık ve parlak sözcülüğünü yapacak zihinlerdir. Çıkarcılık mahkemelerinin değil, vicdan ve irfan mahkemelerinin mahkûm ettiği kişilerin rehberliğiyle, ancak masanın beşinci ayağı olabiliriz. Yalanla boyalı, sahte gerçekliği yansıtan, cicili bicili içeriklerle süslü sözleriyle milletimize kılavuz olmaya kalkanların yaptıkları kötülüklere de söyleyecek sözümüz yok. Sözcük aynasında milli ve evrensel düşünce içeriklerimizin çektikleri acıları yüreklerinde hissedenlere saygılarla…
Sözcüklerimi kaybettim;
Arayıp duruyorum.
Neredesiniz, ey sözcüklerim?
“Buradayız” deyin de,
Beni korkutup sonra sevindirin.
Güzelliğinizi sözcük aynasında gösterin. sss


ufuk@ufukotesi.com

Bu yazı toplam 3328 defa okunmuştur.

Ufuk Ötesi Gazetesi'nde yayınlanan yazı, haber ve fotoğraflar kaynak gösterilerek iktibas edilebilir.

UFUK ÖTESİ.COM

BU YAZIYI TAVSİYE EDİN

Adınız  Soyadınız

E-posta adresiniz
Arkadaşınızın e-posta adresi

 

Yazdır  - Sayfanın Başına Dön 

 

 Sayı :79

 KÜNYE
 
 ARŞİV
 
 ABONELİK
 
 REKLAM
 
 
  YAZARLAR
 Ali Arif Esatgil
Bayrak gibi yaşamak...
 Alptekin Cevherli
En zor yazım…
 Doç. Dr. Fethi Gedikli
Şimşek gibi çakıp geçen ülkücü
 Dr. Yusuf Gedikli
Sevgili Kemalciğim, candaşım, kardaşım, arkadaşım…
 Kemal Çapraz
Son söz...
 Olcay Yazıcı
Asil Neslin Son Temsilcisi: Kemâl Çapraz
 Bayram Akcan
“BOZKURT” Kemal ÇAPRAZ
 Aydil Erol
Bu çapraz, kimin çaprazı?!!
 Şahin Zenginal
Sensiz hayat zor olacak
 Ünal  Bolat
Sevdiğini Türk için seven Alperen
 Hayri Ataş
“YA BÖYLE ÖLÜM DEĞİL Mİ ERKEN”
 Mehmet Türker
Türk Dünyasının dervişi
 Mehmet Nuri Yardım
Kemal Çapraz diye bir kahraman
 Prof Dr. Ali Osman Özcan
Ufuk Ötesinde Çapraz Ateş
 Orhan Seyfi Şirin
Çapraz doğuştan ‘Reis’ti
 Rasim Ekşi
Kardeşim Kemal’in Vasiyeti
 Dr. Orhan  Gedikli
Sevgili Kemal Kardeşimin Ardından
 Özdemir Özsoy
Seni unutamayız
 Dr. Ünal Metin
“Ufuk Ötesi” yaşıyor
 Aybars Fırat
Kastamonu Beyefendisi
 Süleyman Özkonuk
Öteki Ufuk
 Zeki Hacı ibrahimoğlu
30 yıllık dostumdu
 Coşkun Çokyiğit
Kemal Çapraz “Tek Ağaç”lardandı
 Baki Günay
Kırım Meclisinde Kemal Çapraz sesleri
 Ahmet Tüzün
İz Bırakan
 Cem  Sökmen
Metropoldeki dâvâ adamı: Kemal Çapraz
 Hüseyin Özbek
Kemal Bey
 Asuman Özdemir
Sermayeye kurban gittin…
           
       
 
   

Karahan 2002