MHP’li başını açınca günah AKP’li açınca mubah mı?
1999’da MHP’li Nesrin Ünal başını açarak Meclis’e girince kıyameti koparanlar, AKP Van Milletvekili Gülşen Orhan’ın başını açarak Meclis’e girmesine ses çıkarmadılar. Nesrin Ünal başını açtı diye MHP’yi topa tutan destekçi medya, AKP’li Gülşen Orhan’ın tek satırlık haberini bile yapmadı. Onlara en güzel cevabı yine Nesrin Ünal verdi; “Allah önünde hesap verecekler.”
Hatırlanacağı gibi 1999 seçimlerinde MHP’den Antalya Milletvekili seçilen Nesrin Ünal, Meclis’e girerken başını açmıştı. O günlerde Fazilet Partisi çatısı altında bulunan, bugün de AKP safında siyaset yapanlar ve İslami basın olarak nitelendirilen onların destekçileri Nesrin Ünal’ı başını açtığı için topa tutmuşlardı. Malum çevreler sadece Nesrin Ünal’ı değil, MHP’yi de böyle bir olaya sebebiyet verdiği için şiddetle eleştirmişler, zaman zaman da eleştiriyi hakarete vardırmışlardı.
Zaman değişti. 2007 seçimlerinde yine başı örtülü Gülşen Orhan AKP Van Milletvekili seçildi. AKP’li Gülşen Orhan da tıpkı MHP’li Nesrin Ünal gibi başını açarak Meclis’e girdi.
“Allah önünde hesap verecekler”
MHP’li Nesrin Ünal için Türkiye’yi ayağa kaldıranlar, bu kez sessiz kaldı. Nesrin Ünal zamanında “Din elden gidiyor” diye kıyameti koparanlar, AKP’li Gülşen Orhan’ı neredeyse ayakta alkışlayacaklardı. 1999’da MHP’yi topa tutan AKP’liler ve onların destekçisi İslami medya, AKP’li Gülşen Orhan’a tek bir laf etmedi. Aylarca MHP’li Nesrin Ünal’ı manşetten indirmeyen İslamcı medya, AKP’li Gülşen Orhan’ın tek satırlık haberini bile yapmadı.
1999 seçimleri sonrasında büyük sıkıntılar yaşayan eski MHP Milletvekili Nesrin Ünal, Meclis’e girerken başını açmasını sert bir şekilde eleştiren Vakit, Yeni Şafak, Zaman gazeteleri ile AKP’li Bülent Arınç ve Hüseyin Çelik’e bir mektup göndererek 2007’de başını açarak Meclis’e giren AKP’li Gülşen Orhan’ı sordu. Meclise girmek için türbanını çıkaran Van Milletvekili Gülşen Orhan’ın durumunun AKP’li olduğu için görmezden gelindiğini ifade eden Ünal, mektubunda, şu görüşlere yer verdi: "Gülşen Orhan’a gösterdiğiniz anlayışı olumlu buluyorum; çünkü Anadolu kadınının siyasette de önü açılmalı. Keşke aynı anlayışı 1999’da bana da gösterseydiniz de, siyasete bu dönem de devam edebilseydim. Ama bu adaletsizliği yapanlar Allah önünde hesap verecektir."
Dindar Cumhurbaşkanı nerde?
Türkiye’de siyasi hareketliliğin çok fazla olması ve destekçi medyanın da koro halinde tek ses çıkarması sebebiyle çok önemli konular atlanıyor. Bazı konular da bilinçli olarak hasıraltı ediliyor.
Hatırlanacağı üzere seçim öncesinde AKP sürekli “Bize cumhurbaşkanını seçtirmediler, biz dindar cumhurbaşkanı seçecektik” propagandası yaptı. Seçim sonrasında da adayları Abdullah Gül’ü cumhurbaşkanı seçtiler. Ancak dünyada çok önemli olaylar oluyor, devletin zirvesinden hiç ses çıkmıyor. Yeniçağ Gazetesi Yazarı İsrafil Kürşad Kumbasar, İsveç’te Peygamberimiz Hz. Muhammed (SAV)’e alçakla saldırı yapılmasına devletin zirvesinden tepki gösterilmemesini eleştiriyor ve “Dindar Cumhurbaşkanı nerede?” diye soruyor.
Kumbasar’ın yazısı özetle şöyle;
“Kendilerini Müslümanları temsil makamında görenleri ‘dinlerarası diyalog’ masalları ile oyalayan siyonist odakların, İslam’a karşı başlattıkları ‘haçlı seferi’ sürüyor.
Amerika, işgal ettiği Irak topraklarında Müslümanları koyun gibi boğazlarken, Avrupa’da da İslam dininin yüce peygamberi Hz. Muhammed’e (s.a.v.) karşı saldırılar yoğunlaştı.
Danimarka’da iki yıl önce Hz. Muhammed’i haşa ‘terörist’ gibi gösteren bir dizi karikatürün, onun izini takip eden Müslümanların yüreklerinde açtığı derin yaranın izi henüz kapanmamışken, bir alçakça saldırı da İsveç’ten geldi. İsveç’te yayınlanan Nerikes Allehanda isimli bir gazete, Hz. Muhammed’i haşa ‘köpeğe’ benzeten karikatürleri sayfalarına taşıdı.
…
Ama ne yazık ki, ‘küresel hegemonya’ altındaki ‘sözde’ İslam ülkeleri gibi Türkiye’den de ‘tıs’ yok.
İşbaşında ‘dindarların’ (!) oyları ile iktidara gelmiş olan bir hükümet var.
Çok şükür (!) Çankaya’da artık ‘dindar’ bir Cumhurbaşkanı var.
Başbakan ‘dindar’. (!)
Meclis Başkanı ‘dindar’. (!)
Dışişleri Bakanı ‘dindar’. (!)
‘Dindarlık’ gösteriş ile değil, ‘icraat’ ile olur.
Peki, yüce peygamberimiz Hz. Muhammed’in şeref ve haysiyetine karşı düzenlenen alçakça saldırı, bu ‘dindarları’ hiç mi ilgilendirmiyor?
Neden ağızlarından bir tek kelime çıkmıyor?
Kendi yürekleri yetmediği gibi, güdümlerindeki basın yayın organlarına ‘sansür’ koyarak, olayı kamuoyundan gizlemeye çalışıyorlar.
İktidarın doğrudan şakşakçılığını yapan Vakit, Yeni Şafak, Zaman, Star, Bugün gibi gazeteler olayı görmezden gelirken, diğer gazeler ‘satır aralarında’ geçiştirmeyi tercih ediyorlar.
Diyanet İşleri Bakanlığı ise, ‘iktidarı kızdırırım’ korkusu ile olup bitenleri görmezden geliyor.
DTP meydanı boş buldu
DTP’lilerin barış çağrılarının göstermelik olduğu bir kez daha ortaya çıktı. Meydanı boş bulan DTP’liler bu kez de resmen savaş çığırtkanlığı yapmaya başladı. DTP’liler, toplumu kışkırtmak ve savaş çığırtkanlığı yapmakta birbirleriyle yarışıyor.
Güvenlik güçleriyle girdikleri çatışmada öldürülen teröristler için, acımız 14’tü 16 oldu” deme cüretini gösteren DTP’li Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir, toplumu germeye devam ediyor. Gazetecilerin sorularını cevaplandıran DTP’li Baydemir, savaş çığırtkanlığı yaptı ve Türkiye’ye adeta meydan okudu.
DTP'li Osman Baydemir, “Diyarbakır'a karşı açıkça savaş ilan ediyorlarsa ‘hodri meydan' diyorum. Biz burdayız. Savaştan kaçmayız. Başbakan en sevdiği ve en güvendiği adayını burada Belediye başkanı olarak göstersin. Diyarbakır bir kaledir. Bugüne kadar birçok kişi düşürmek istedi ama düşmeyecektir'' dedi.
DTP’lilerin hezeyanları bununla da bitmedi. DTP TBMM Grup Başkanvekili Selahattin Demirtaş, DTP’li Osman Baydemir’in sözlerini eleştirenlere, “Biz çizmeyi aşmaya devam edeceğiz” karşılığını verdi.
Teröristlere şehit dediler
DTP’li yöneticilerin bu açıklamaları, terör örgütüne destek veren bazı çevreleri de cesaretlendirdi. Siirt’te güvenlik güçleriyle girdikleri çatışmada öldürülen 2 PKK’lı teröristin cenazelerinin ailesine verilmemesine tepki gösteren DTP'li bir grup, Şanlıurfa'da gösteri yaptı. DTP Şanlıurfa İl Başkanı Mustafa Demir, ‘şehit’ olarak nitelendirdiği teröristlerin cenazeleri için bundan sonra gıyaplarında tören düzenleyeceklerini söyledi.
Aralarında, DTP Gaziantep İl Başkanı Mustafa Türk, DTP Nizip İlçe Başkanı Müslüm Öztaşdöndören’in de bulunduğu grup, öldürülen terörist Müslüm Solmaz’ın evine, ellerinde terör örgütü bayrakları ve teröristbaşı Abdullah Öcalan posterleriyle yürüdü. Bu sırada, “Canımızı sıkma, bizi dağa çıkarma”, “İmralı sen bizim her şeyimizsin’ sloganları atıldı.
DTP’lilerin Türkiye’nin huzurunu bozmaya niyetli oldukları açıkça görülüyor. Bazı dış çevrelerin de desteğini alan DTP’liler, Türk halkını kışkırtarak sokağa dökmek istiyor. Halkımızın bu oyuna karşı çok dikkatli olması gerekiyor. Yetkililerin de bu kadar sorumsuz açıklamalar yapan ve halkı kışkırtanlara karşı acilen müdahalede bulunmaları gerekiyor.
AKP’de torpilin belgesi
Dürüstlükten, adaletten bahsedenlerin işlerini nasıl yürüttüklerini anlatması açısından ilginç bir örnek verelim…
Başbakan Erdoğan’ın daha 15 gün kadar önce "Bizim dönemimizde suiistimal, kayırma, partizanlık son buldu. Torpil isteyen, karşısında beni bulur" demişti. Ancak, partizanlık, adam kayırma ve torpil artık açık açık yapılmaya başlandı. Eskiden el altından ve gizli yapılan torpilli işler şimdi adeta milletin gözüne sokarcasına açıktan yapılıyor.
AKP’de geçtiğimiz dönem sık sık görüntülenen "torpil" notları, yeni dönemde de kendini gösterdi. Başbakan Tayyip Erdoğan’ın da konuştuğu AKP grup toplantısında yaşanan torpil trafiği bir gazeteci tarafından kare kare fotoğraflandı.
AKP Genel Sekreteri İdris Naim Şahin, Başbakan Erdoğan’ın kürsüdeki konuşması sürerken, Başbakan Yardımcılığı’na yeni atanan Hayati Yazıcı’ya bir not yazdı. Kendi ismini taşıyan kağıdın bir sayfasını isimlerle dolduran Şahin, arka sayfaya, "... Doğan’ın TSE’de Genel Sekreter Yardımcısı veya Bakanlığınıza bağlı bir uygun görevde değerlendirilmesini bilginize sunarım" yazdı. Şahin, hazırladığı bu notu daha sonra yine kendi ismini taşıyan bir zarfa koydu ve ağzını sıkı sıkıya kapattı.
Başka bir torpil notu da, AKP Karabük Milletvekili Mehmet Ceylan’a aitti. Ceylan, Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’e yazdığı notta, bir Yargıtay Tetkik Hákimi’nin lojman ricasını iletti. Ceylan’ın yazdığı notta dikkati çeken ise, lojman sağlanmasının rica edildiği notta, dairenin kapı numarasının bile belirtilmesiydi. Ceylan, notta, özetle, "... 4 yıldır lojman bekliyor. Elvankent A3/14 No’lu veya A16/24 No’lu daire veya TK’lardan da (Toplu Konut) olabilir" yazdı. Ceylan, AKP Grubu çıkışında da notunu Adalet Bakanı Şahin’e iletti.
“Hükümete vurmaktan korkuyorlar”
AKP’nin en ilginç isimlerinden biri kuşkusuz Bülent Arınç… Gerek Meclis Başkanlığı sırasında, gerekse 22 Temmuz seçimleri sonrasında söyledikleriyle AKP’nin en çok konuşulan ve tartışılan kişisi oldu. Geçen dönemde Meclis Başkanlığı’na seçilmesi de tartışmalı olmuştu zaten…
Her fırsatta makam peşinde koşmadığını söylüyor. Ne ilginçtir ki, sürekli de makamları dilinden düşürmüyor. Cumhurbaşkanı olmaya heveslenmişti, ama sivri dili onun önünü kesti. Kendisi olamayacağını anlayınca, rivayete göre Başbakan Erdoğan’a, “Ya sen, ya ben ya da Gül” diyerek resti çekmişti.
Sonunda Gül Cumhurbaşkanı oldu. Kendisi Meclis Başkanlığı’na da veda etti. Bakan yapılmamasıyla ilgili olarak da, “01 plakadan inip 25 plakaya binmek yakışmazdı” diyerek bakanlığı kendisinin kabul etmediğini söyledi. Ne kadar doğrudur bilinmez…
Bülent Arınç, şu an sıradan bir milletvekili… Ama söylediği ilginç bir şey var ki, gerçekten üzerinde düşünülmesi gerekir…
Arınç, Vatan gazetesine verdiği röportajda, “Hükümete vurmaya korkanlar bana vuruyor” dedi. Arınç, konuyla ilgili aynen şu ifadeleri kullandı; “Hükümete vurmak kolay değil birileri için. Bugün vurur ama yarın bir şey bekleyebilir. Bir şey bekleyeceği birine kolay kolay vuramazlar. Birisine vurmalı ki onunla herhangi bir çıkar ilişkisi olmasın.”
Arınç, aslında bu sözleriyle bir gerçeği dile getirdi. Medyanın, iş dünyasının ve toplumun büyük bir kesiminin hükümeti eleştirmekten korktuğunu üstü kapalı olarak dile getirdi. Belki de “Aman hükümetle fazla uğraşmayın, başınızı derde sokmayın” diyerek muhalefet safında yer alanlara da gözdağı verdi…