Kasım 2008

Ö T E S İ

 

27.04.2024 



Geniş Açı

 
Ali Arif Esatgil

Eylül çaldı kapımızı


Ben eylülde denize bakınca utanırım. Kan kızılı suretler gelir gözlerimin önüne... Canhıraş feryatlar, tırpanlanmış düşlerin üzerinde fink atan taş yürekli adamlar. Deniz bir tuval olur çoğu kez. Bir yanı yangın yeridir, bir yanında gözleri yuvalarından fırlamış melul mahzun analar. Analar, o dönen fırıldaklardan, çevrilen dolaplardan habersiz sadece ve sadece acı biriktirirler.

Zaman içinde 'an'lar ve anlar içinde anılar... Eylül gelip dayandı kapıya. Hani o hüznü, hazanı kuşanmış, soluk renkleri taşıyan mevsim... Hani göçmen kuşları, uzak yolları, gidişleri, ayrılışları resmeden vakit değirmeni, boz bulanık günler... Hasadını toplayan, bohçasını bağlayan, dengini tutan dizilir bu mevsimin kenarına. Gri bulutlar, ortalığı toz dumana katan cevval bir rüzgar, nemli bakışlar. Eylül işte, yazdan sonra, kıştan önce bir ufak dinginlik anı. Öne bakmakla, geriye dönmek arasında yalpalayıp durduğumuz, kendimizi hesaba vurduğumuz ay...
Şimdi bir sahil kasabasında yüzü denize dönük, omzuna pişmanlıkları yüklemiş binlerce 'yalnız' insanın arasındayım... Kimi bakışlarını denize dikmiş, kimi göğe. Elleri cebinde bazılarının, bazıları yürek atışlarına kulak kabartmış: Kaç kez daha soluyacağım, kaç bulut daha geçip gidecek üzerimden?
Ben eylülde denize bakınca utanırım. Kan kızılı suretler gelir gözlerimin önüne... Canhıraş feryatlar, tırpanlanmış düşlerin üzerinde fink atan taş yürekli adamlar. Deniz bir tuval olur çoğu kez. Bir yanı yangın yeridir, bir yanında gözleri yuvalarından fırlamış melul mahzun analar. Analar, o dönen fırıldaklardan, çevrilen dolaplardan habersiz sadece ve sadece acı biriktirirler. Bırakın bir şezlongun ucuna el dokundurmayı, yeryüzünde şezlongun olduğundan bile haberleri yoktur çoğu kez...
Ve oğullar... İhtiraslarını, analarının yemenisine damlayan gözyaşında göverten haylaz, doymaz yaratıklar.
Eylül... Kimin yüzüne baksam 'ne oluyor' sorusu yalar geçer gözlerimi. Artık yıldıklarını, yıkıldıklarını itiraf edemeyen, yanlışlarına çetele tutamayanların bozgun vaktidir Eylül. Çatkapı, çıkıverir karşımıza. Daha 'ne oldu?' demeye vakit bulamadan, sararmış yapraklar, çatırdayan dallar üzerinde görürüz şahdamarımızdan sızan kanı. Sıvaları çatlamış odanın duvarında, yağlı urgana gülümseyen çatıkkaşlı, karayağız suretlerle karşı karşıya geliriz. Hesabını kesmiş, valizini toplamış bir sükûneti vaaz ederler sanki. İlmek ilmek dokunmuş heybenin yanına ne de yakışır o idamlık fotoğraflar...
...Ve eylül. Bir telaş içinde koşuşturan artık ne reçel kaynatan analardır, ne fiğ savurmaktan yorgun düşmüş ihtiyar rençberler. Networklar üzerinden yürür bu çağın hüznü de sevinci de. Bir 'bağlantınız' kesilir, bir spamlar süzülür elektronik posta kutunuza. LCD ekranın üzerinde sanal güzellikler, komplolar, haşarılıklar ve daha neler neler... Nar şerbeti ezen bir kadın, harddisc'te yer bulamaz. Bulamaz çünkü bir yürek taşır. Eylül, yüreksizleri ürkütür. Sahte gözyaşları, naylon yakarışlar, adı konmamış haykırışlar taşır onların odalarına...
Evet, Eylül çaldı kapımızı. Küresel ısınma, siyasal kargaşa, ekonomik telâşe arasında bir kez daha 'biz bize' varolduğumuzu gösteren soylu mevsim. Dünden aşırdığımız turşu kokuları, kış hazırlıkları, okul heyecanı, emeklilik düşleri ile bir eylülü daha yanıbaşımızda bulduk.
Utangaç, mahcup, mütereddit adımları ile geldi, yanıbaşımıza sokuldu. Göçmen kuşlar tekmil havalandı. Daha sıcak, daha renkli, daha umutlu yerlere kanat çırptı...
Ve ben, yüzü denize dönük binlerce 'yalnız' insanın arasında kalakaldım...
Eylül çaldı kapımızı... Sonra var mı?


aliarifesatgil@hotmail.com

Bu yazı toplam 4461 defa okunmuştur.

Ufuk Ötesi Gazetesi'nde yayınlanan yazı, haber ve fotoğraflar kaynak gösterilerek iktibas edilebilir.

UFUK ÖTESİ.COM

BU YAZIYI TAVSİYE EDİN

Adınız  Soyadınız

E-posta adresiniz
Arkadaşınızın e-posta adresi

 

Yazdır  - Sayfanın Başına Dön 

 

 Sayı :79

 KÜNYE
 
 ARŞİV
 
 ABONELİK
 
 REKLAM
 
 
  YAZARLAR
 Ali Arif Esatgil
Bayrak gibi yaşamak...
 Alptekin Cevherli
En zor yazım…
 Doç. Dr. Fethi Gedikli
Şimşek gibi çakıp geçen ülkücü
 Dr. Yusuf Gedikli
Sevgili Kemalciğim, candaşım, kardaşım, arkadaşım…
 Kemal Çapraz
Son söz...
 Olcay Yazıcı
Asil Neslin Son Temsilcisi: Kemâl Çapraz
 Bayram Akcan
“BOZKURT” Kemal ÇAPRAZ
 Aydil Erol
Bu çapraz, kimin çaprazı?!!
 Şahin Zenginal
Sensiz hayat zor olacak
 Ünal  Bolat
Sevdiğini Türk için seven Alperen
 Hayri Ataş
“YA BÖYLE ÖLÜM DEĞİL Mİ ERKEN”
 Mehmet Türker
Türk Dünyasının dervişi
 Mehmet Nuri Yardım
Kemal Çapraz diye bir kahraman
 Prof Dr. Ali Osman Özcan
Ufuk Ötesinde Çapraz Ateş
 Orhan Seyfi Şirin
Çapraz doğuştan ‘Reis’ti
 Rasim Ekşi
Kardeşim Kemal’in Vasiyeti
 Dr. Orhan  Gedikli
Sevgili Kemal Kardeşimin Ardından
 Özdemir Özsoy
Seni unutamayız
 Dr. Ünal Metin
“Ufuk Ötesi” yaşıyor
 Aybars Fırat
Kastamonu Beyefendisi
 Süleyman Özkonuk
Öteki Ufuk
 Zeki Hacı ibrahimoğlu
30 yıllık dostumdu
 Coşkun Çokyiğit
Kemal Çapraz “Tek Ağaç”lardandı
 Baki Günay
Kırım Meclisinde Kemal Çapraz sesleri
 Ahmet Tüzün
İz Bırakan
 Cem  Sökmen
Metropoldeki dâvâ adamı: Kemal Çapraz
 Hüseyin Özbek
Kemal Bey
 Asuman Özdemir
Sermayeye kurban gittin…
           
       
 
   

Karahan 2002