Rüzgâr ve suyun hünerli elleriyle oluşturduğu cennet belde: Ürgüp-Göreme
Eee! Kapadokya’ya gidip de “Asmalı Konak”ı görmemek olur mu? 2 lira ücret ödeyerek içeri girebilirsiniz. (Basın mensubu olduğum için benden para almadılar.) Sümbül Sultan’ın konağını geziyorum. İlk olarak da tüm entrikaların döndüğü mutfaktan başladım. Dizide gördüğümüz gibi öyle kocaman bir mutfak değil, aksine çok küçük. Mutfağın hemen yan tarafında evin tüm odalarının kapılarının açıldığı avlu.
GÜZEL ATLAR ÜLKESİ
Rüzgâr ve su, hünerli elleriyle usta bir heykeltıraş inceliğinde şekil vermiş perili topraklara. Ve ortaya sanki başka bir gezegenden kopup gelmiş duran Peri bacaları çıkmış. Bu topraklarda gezerken kendinizi düşler ülkesinde hissediyorsunuz.
Hıristiyanlık döneminde büyük bir yerleşim yeri olan Kapadokya, Bizans döneminde dinsel önem kazanmış. Dış güçlerden kaçan ve yeni teşkilâtlanmaya başlayan ilk Hıristiyanlara sığınak yeri haline gelmiş. Din adamları burada eğitim alıyorlarmış. 300’den fazla kilise var. Kimisi harap edilmiş, kimisi bakımlı. Komik olan; tarihî eserlerin üzerinde: “Seni seviyorum Osman, Bekle beni Ayşe…” vb. yazılar yazarak tahrip edilmesi.
NEREDE HATA YAPTIK?
Bu bölgenin ismi Ürgüp-Göreme, ama daha çok eski adıyla tanınıyor.
Kapadokya Pers dilinde “Güzel atlar ülkesi” anlamına geliyor. Ben de gezime atlardan başlamak istedim. Gittiğimde tesadüf ata sporumuz olan cirit atma yarışları vardı. Atları görmenizi isterdim, muhteşemdi. Kar beyaz, boynunda rengârenk boncukları olan bir ata bindim. Yazarken dahi gözümün önüne geliyor atın bakışları, sıcacıktı. Beni üzerinden düşürmemek için bütün hünerini sergiledi. Azimle ben de üzerinden düşmedim. Türkiye’nin çeşitli illerinden gelen sporcular vardı Kapadokya’da. Hepsinin ortak düşüncesi:
“Lütfen bu spora sahip çıkılsın! Biz atları çok seviyoruz. Bizlere de imkân tanınsın.”
Ne diyebilirim ki! Doğru söze bir şey denmez. Şehrimde var olan spor klüplerine icralar geliyor, sporcuların paraları ödenmiyor. Ondan sonra kendimize soruyoruz. Nerede hata yaptık! Bu esrar, bali kullanan gençler neden bu kadar fazlalaştı diye! Bu konuda çok dertliyim. Ben en iyisi yoluma devam edeyim.
ASMALI KONAK
Eee! Kapadokya’ya gidip de “Asmalı Konak”ı görmemek olur mu? 2 lira ücret ödeyerek içeri girebilirsiniz. (Basın mensubu olduğum için benden para almadılar.) Sümbül Sultan’ın konağını geziyorum. İlk olarak da tüm entrikaların döndüğü mutfaktan başladım. Dizide gördüğümüz gibi öyle kocaman bir mutfak değil, aksine çok küçük. Mutfağın hemen yan tarafında evin tüm odalarının kapılarının açıldığı avlu. Avluda bir merdiven var. Ev ahalisi yatak odalarına bu merdivenden çıkıyor. Odalar boş, ama insanlar akın akın “Asmalı Konak”ı görmeye geliyor. Hatta dizinin çevrildiği ilk konak, konak sahibi ile anlaşamadığı için dizi gereği yanmıştı ya! Yanan konağın küllerini bile satıyor Ürgüp insanları. Bu insanları tebrik etmek gerek… Görün bakın insanlar ekmeklerini ne zor şartlar altında kazanıyor.
Kapadokya’ya her giden arkadaşım bana hava atıyordu:
“Çömlek yaptım, ay çok güzel bir şeymiş, insanın tüm negatif enerjisini alıyor vallaha…”
Onlar negatif enerjisini atar da ben atamaz mıyım? Tabii hemen Avanos’a gidiyorum ve ilk gördüğüm çömlekçiye giriyorum. Gülay Çömlekçilik… Gülay abla bana kalemlik yapmasını öğretiyor. Tabii kalemlik, kalemlik olalı böyle zulüm görmemiştir. Ama sonunda güzel bir kalemlik çıkıyor ortaya. Gülay ablaya sabrından dolayı teşekkür edip, Avanoslu meşhur Galip Usta’nın (Chez Galip) yanına gidiyorum. İçerisi çok kalabalık. Galip Usta’ya kendimi tanıtıyorum, hemen işlerini, bırakıp benimle ilgileniyor.
“Galip Usta seni meşhur eden nedir?” diye sorduğumda başlıyor anlatmaya…
BİR TUTAM SAÇ
“Bundan 25 yıl önce bir Fransız kıza aşık oldum. Yaklaşık 3-4 ay birlikte yaşadık. Onu çok sevmiştim. Ama onun Fransa’ya dönmesi gerekiyordu. Ülkesine dönerken onun saçından hatıra diye bir tutam kestim. Döner diye çok bekledim. Ama nafile, giden geri dönmemek üzere gitmişti. Bana tek kalan bir tutam saç idi. Bu saçı atölyemin duvarına astım. Atölyeye her gelen çömlekten çok o saçı soruyordu. Ben de anlatıyordum. Hikâyem yayılmaya başladı. Yerli ve yabancı turistler bir tutam saç bırakmak için atölyeme gelmeye başladılar. Burası adeta saç müzesi oldu. Ama ben bu arada evlendim ve çocuklarım oldu.”
“Ne yapalım kader kısmet bu işler” diyor. Benim de saçımı kesiyor ve koleksiyonuna ekliyor. Her yıl bir çekiliş yapıyormuş. Bu çekilişte kazanan kişiyi Kapadokya’ya davet ediyor ve tüm masraflarını karşılıyormuş Galip Usta.
Aşk böyle bir şey herhalde, insanlara neler yaptırıyor, neler. Böyle bir hikâyenin üzerine biraz alış-veriş yapmak gerekir.
Avanos’ta aradığınız tüm hediyelik eşyaları bulabilirisiniz ama fiyatlar yerli ve yabancı turistlere göre değişiyor. Benden size tavsiye; çok sıkı bir pazarlık yapın. Neredeyse dörtte bir fiyatına düşüyorlar. Bu hiç hoşuma gitmiyor. Bu olayı Göreme Belediye Başkanı ile paylaşıyorum. O da üzülüyor. İnşallah bir önlem alırlar.
Bu gizemli kentte gezmeye devam ediyorum. Önce perilerin, sonra insanların olan kentte, 19 katlı yeraltı şehirleri var. Yanlış okumadınız. Zamanında insanlar 19 kat yerin altında yaşıyorlarmış.
Öz Konak Yeraltı Şehri’ni geziyorum. Avanos’a 14 km uzaklıktaki Öz Konak kasabasında bulunan yeraltı şehri, İdiş Dağı’nın kuzey yamaçlarında volkanik tüf tabakalarının oldukça kalın olduğu bir yerde yapılmış. Yeraltı şehirlerinin sadece iki katı ziyarete açık.
Bu aylık benden bu kadar. Bir daha ki aya kim bilir nerelere gideriz.