Kalkınma medeni ve ortak ihtiyaçların karşılanabileceği fizikî ortamları oluşturmak, demokratik hak ve özgürlükleri geliştirmek; bireylerin bilgi ve becerilerini artırmak; fırsat eşitliği ve adaleti tesis etmek yoluyla ekonomik, sosyal ve kültürel gelişimin sağlanması olarak tanımlanabilir. Sürdürülebilir, sağlıklı ve dengeli bir kalkınma sadece ekonomik parametreler üzerine inşa edilemez. Kalkınma planları genel olarak merkezîdir, merkezden planlamaya ve uygulamaya dayanır.
Ekonomiyi mekanik bir sistem olarak algılar, tasarlamayı hedefler, gereken yapıldığında kesin sonucun alınacağını belirtir; gelişmeleri doğrusal algılar. Gelişmiş ülkelerde yerelden ulusala kalkınma modelleri esas alınmaktadır. Ülkemizde ise genel olarak yerel farklılıkları dikkate almayan; merkezden hedef gösterip yerel potansiyelleri ortaya çıkarmayan bir yapı söz konusudur. Bölgelerarası gelir dağılımının iyileştirilmesi Türkiye Cumhuriyeti hükümetlerinin büyük önem verdikleri bir kalkınma amacıdır. Rekabet koşullarının gittikçe arttığı günümüzde küreselleşmeye paralel olarak bölgesel kalkınma modellerinin önemi gittikçe artmaktadır. Doğal ve toplumsal kaynakların ülke coğrafyası üzerindeki dağılımı mutlak anlamda eşitlik arz etmediğinden, gelişme de mutlak anlamda dengeli bir süreçten geçmemektedir. Türkiye ekonomisi için sürdürülebilir büyümenin anahtarı “Yerel Kalkınma” sözünde saklıdır. Yerel kalkınma yerli dinamiklerin harekete geçirilerek yerel toplulukların fizikî, ekonomik, sosyal, kültürel ve siyasal alanlarda sürdürülebilir kalkınma ilkelerine uygun olarak gelişiminin sağlanmasıdır. Yerel kalkınma modelleri ithal edilebilen modeller değildir. Yerel kalkınma modelleri küresel gelişmelere duyarlı olacak şekilde, ülkenin iç dinamikleri tarafından ve Anadolu’nun rekabet avantajları göz önüne alınarak oluşturulmalıdır. Gelişen dünyada “ulusların karşılaştırmalı üstünlüğü” kavramının yerini “kentlerin ve bölgelerin karşılaştırmalı üstünlüğü” kavramı almıştır.
20. yüzyılın başlarında yok edilmek istenen bir ulusu yeniden örgütleyip ilerleme yoluna sokan Atatürk’ün hayata geçirdiği kalkınma modeli topyekûn değişimi ve dönüşümü içermektedir. Bugün bu model yükselen değer olarak gelişmekte olan ülkelere örnek olmaktadır. Bu kalkınma modelinde yolun başında doğru tercihler yapılmış ve sağlam temeller üzerine oturtulmuştur. Türk toplumunun sosyal yapısı bilime uygun olarak saptanmış ve buna dayalı olarak oluşturulan mücadele stratejisi Atatürk’ün kalkınma modeli olarak uygulanmış ve başarıya ulaşmıştır. Bu kalkınma modelinde Türk toplumunun özgün yapısı göz ardı edilmemiş, başka ülkelerin uygulamaları taklit edilmemiştir. Bu modelin temeli Akılcılık (rasyonalizm) ve Olguculuk (pozitivizm) kavramları üzerine kurulmuştur. Atatürk oluşturduğu kalkınma modeline vizyon olarak çağdaş uygarlığı seçmiştir. Atatürk’ün çağdaşlaşma anlayışında bağımsızlık olmazsa olmaz bir olgu olarak ortaya çıkmıştır. Lojistik olarak yetersiz bölgelerde yerel kalkınma modelleri geliştirilirken Atatürk’ün kalkınma modeli örnek alınabilir. Akılcılık ve olguculuk kavramlarını öne çıkararak; özgün yerel kalkınma modelleri oluşturulmalıdır. Yerel mekanizmalar yerel farklılıkları, sosyoekonomik ve kültürel özellikleri, doğal yapıyı dikkate alarak farklı çözümler üretmeli, farklı kalkınma modelleri oluşturmalıdır. Kaynakların etkin kullanımı için yerel olarak bir sorgulama modeli oluşturulmalıdır. Çözüm oluşturabilmek için toplumsal duyarlılığı, bilinci, sahiplenmeyi artırmak için gerekli önlemler alınmalıdır. Bölge ve kentlerin sorunları, fırsatları, tehditleri belirlenmelidir. Yerel mekanizmalar kendi özdeğerlendirmelerini yapmak zorundadır. Kırsal nüfus ve yapı iyi çözümlenmeli, nüfus içi farklılıklar ortaya konduktan sonra gereken strateji saptanmalıdır. Lojistik olarak yetersiz bölgelerdeki göçü önlemek için, eğitimli ve nitelikli bölge insanlarını geri döndürebilmek için gerekli mekanizmalar harekete geçirilerek yaşam standardı yükseltilmelidir. Yerel katılımcılığın sağlanması yerel kalkınma için en önemli unsurlardan biridir. Ekonomisi daha güçlü bir Türkiye için kafamızı kumdan çıkartarak yerel dinamikleri harekete geçirip bize özel kalkınma modelini oluşturmalıyız.