Demokrasinin en belirgin özelliği uzlaşma rejimi olmasıdır. En kısa ifadesiyle çoğunluğun dediği olacak, ancak azınlığın hakları da her zaman korunacak… “Ben yaptım, oldu” anlayışı demokrasinin ruhuna aykırıdır.Türkiye’de ise tam tersi oluyor. Yetkiyi elinde bulunduranlar asla ve asla demokrasiden, hoşgörüden, uzlaşmadan hoşlanmaz… Kimileri kendi ifadeleriyle demokrasiyi bir araç olarak görür… Sorun da burada başlıyor…
Kılıcı eline alan sağa sola sallıyor. Kesebildiği boynu kesiyor, yıkabildiğini yıkıyor. Yıkamadıklarını da yıkmak için her yolu deniyor.
Başbakan Tayyip Erdoğan, geçmişte önce kendi partisinde demokratik olmayan uygulamalarla boğuştu. Lideri Necmettin Erbakan’a karşı çıkamadı ama önüne konan demokratik olmayan engelleri yıkmak için mücadele verdi.
İstanbul’a belediye başkanı seçildi. Sonra hapis yolu gözüktü…
“Bir şiir yüzünden hapis yattım” diyerek mağdur edebiyatına başladı… İşe de yaradı… Bu mağdur edebiyatıyla önce eski partisindeki liderlik sultasını saf dışı bıraktı, yeni bir partiyle lider oldu. Sonra da hayal bile edemeyeceği bir çoğunlukla iktidar…
İktidar olup yetkiyi ele geçirince, işler tersine döndü. Bu kez kendisi kılıcı sağa sola sallamaya başladı.
Kendisi gibi düşünmeyenlere ve kendisine karşı olanlara, “kafatasçı, ırkçı, sermaye ırkçısı, çürük yumurta” gibi sözlerle hakaret etti…
Cumhurbaşkanı, Genelkurmay, Anayasa Mahkemesi, Sayıştay, Danıştay, YÖK… Her kurumla kavga etti… Onların kararlarını eleştirdi, kimi zaman eleştirinin de ötesine giderek hakarete varan ifadeler kullandı…
Kendisini eleştiren basın kuruluşlarını bırakın uçağına almayı, basın toplantılarına bile sokmadı, sokturmadı…
Eleştirmek herkesin hakkıdır. Saygı ölçülerini aşmadığı müddetçe eleştiriye herkesin tahammül göstermesi gerekir…
Ancak…
Yürütmenin başı ve Başbakansınız… Meclis’te Anayasa’yı bile değiştirebilecek ezici bir çoğunluğa sahipsiniz… 4.5 yıldır da iktidardasınız… İstediğiniz her kanunu, hatta ve hatta Anayasa değişikliğini bile Meclis’ten geçirdiniz…
O zaman şunu sormak hakkımız değil mi?
4.5 yıldır iktidarsınız ve Anayasa’yı değiştirecek çoğunluğa da sahipsiniz… Niçin eleştirdiğiniz kurumların yanlışlarını düzeltecek şekilde Anayasa’yı değiştirmediniz? En azından değiştirmek için bir çabanın içine girmediniz?
En çok eleştirdiğiniz yerlerden olan YÖK’ün yapısını değiştirecek çalışmalardan niçin geri adım attınız?
Cumhurbaşkanı’nı seçemediğiniz zaman akşamdan sabaha Anayasa’yı değiştirmeye başladınız? Diğer konularda da niçin aynı şeyi yapmadınız?
Niyetiniz üzüm yemek mi bağcıyı dövmek mi?
Mağdur edebiyatı AKP’yi iktidar yaptı. 4.5 yıllık iktidarınızdaki başarısızlıklarınızı örtmek için sağa sola saldırmayın. Başka kurumlarla kavga ederek yine “mağduruz” diye halkın karşısına çıkmayın.
Ve son bir nokta…
Başbakan Erdoğan, “Önce cumhurbaşkanını halka seçtiren değişikliği yapalım. Daha sonra Anayasa'yı yeniden değiştirir, Çankaya'nın yetkilerini azaltırız...” diyor.
Cumhurbaşkanı’nı önce halka seçtirip sonra da halkın seçtiği Cumhurbaşkanı’nın yetkilerini kısıtlamak Türk Milleti ile dalga geçmektir…
Türk Milleti bu tuzağa düşmez…