2007 seçimlerinde izlenmesi gereken strateji iki ana eksende değerlendirilmelidir:
Birincisi: AKP iktidarının yaptığı tahribatın büyüklüğünü ortaya koymak, AKP’nin dayandığı kitlelerden uzaklaşıp yeni güç odaklarının yandaşı haline geldiğini vurgulamak.
İkincisi: AKP’nin yapamadığı ekonomik, sosyal ve kültürel iyileşmeyi nasıl ve hangi kadrolarla yapacağını anlatmak.
Bu konuları anlatırken iki türlü algılayıcı kitle olduğu dikkate alınmalıdır: İlki detay bilgileri çok fazla tartmayan ancak anlatılanlardan genel bir hüküm çıkaran kitledir ki, ana kitle budur. Bu kitleye AKP’nin dayandığı kitlelerin artık işçi, memur, köylü değil zenginlerin olduğu; milli ve dini hassasiyetleri olan insanlarımızın AKP’yi tehlikeli bulduğu, buna karşılık Türk düşmanı dış mihrakların AKP’yi net bir şekilde desteklediği gibi kolay anlaşılabilir mesajlar ortaya konulmalıdır.
İkinci olarak kitlelere daha geniş zaman içinde hitap eden temsilcilerimiz özellikle TV tartışmalarında aşağıda belirlenen belli başlı konuları gerektiğinde teknik ayrıntılarına varıncaya kadar anlatabilmelidir. Bu konularda ayrıntılı bilgi verebilecek kişilerden mümkünse gelecekte belli bakanlıklarda yer alması muhtemel birkaç adayımızı seçmek suretiyle kadro gücümüzün de ortaya konulması sağlanabilir.
Bu bölümlerin ağırlığı yaklaşık aynı olmalıdır.
HAREKETLİ BİR TEŞKİLAT:
Uygulamada geçen seçimlerde pek başarılı olunamayan hususlardan biri özellikle öğretmenlerimizin ve ülkücü sendikalarımızın canla başla çalışmasını sağlamaktır. Bu gönüldaşlarımızın motive edilmesini çok önemli buluyorum. Ayrıca genç üyelerimiz ve Ülkü Ocaklı gençlerimizin belli bir düzen ve disiplin içinde çalışmalarda aktif bir şekilde katılımı sağlanmalıdır.
EKONOMİDE YAPILACAK OLANLAR:
Özelleştirilen kuruluşların geri alınması son derece güçtür. Ancak bunlardan sembolik olarak çok önemli olan Telekom gibi birkaç stratejik şirket ile liman, banka gibi, geri alınabilmesi mümkün olabilecek yabancılara satılmış birkaç varlığın yeniden kamuya kazandırılacağı açıklanmalıdır. (Hepsinin geri alınacağını söylemek hem inandırıcı olmamakta ve hem de iktidar olunduğunda sıkıntı yaratacaktır.) Ancak bunların eskisinden de verimli çalışması için yapılabilecekler belirlenmelidir.
Özelleştirmenin yabancılaşmaya dönen özelliğinden uzaklaşarak, verimsiz çalışan kamu kurumlarının özelleştirilmesine devam edilmelidir. Ancak özelleştirme adı altında varlık satışı yapmaya son verileceği, özelleştirme gelirleri faiz borçlarını ödemek için kullanılmayacağı, kamumun altyapı yatırımlarına yönlendirileceği anlatılmalıdır.
Yerli ve yabancı sermayenin paradan para kazanması değil yatırıma ve üretime yönlendirilmesinin teşvik edileceği “yüksek faiz, düşük kur” politikası ile çökertilen Türk ara malları üreticisini canlandırıp büyütecek bir ekonomi politikası izleneceği ortaya konulmadır.
Ekonomide bölgesel kalkınmanın motoru olabilecek küçük ölçekli firmaların rekabetçi bir yapıya dönüşebilmesi için planlananların ve işsizliğin azaltılmasında oynayabileceği rolün anlatılması önemlidir.
Tarımda üretimin artışını sağlayıcı teşviklerin geliştirileceği, sanayide ise dünya ölçeğinde üretim yapan yatırımların yapılmasının teşvik edileceğini ifade eden, bu konuda Türk firmaları ile yabancıların ortaklaşa yapacakları bu tür doğrudan yabancı sermayenin de teşvik edileceği bir program açıklanmalıdır.
İşsizlik meselesinin çözümü için de yukarıda belirtilen ekonomik politikaların yürütülmesi şart ancak yetersizdir. Ayrıca büyük şehirlere göçü engelleyecek, en azından azaltacak ilave bölgesel tedbirler açıklanabilir.
Eğitim, sağlık ve sosyal güvenlik politikalarının mevcut politikalardan farkları somut örneklerle açıklanmalıdır.
DIŞ POLİTİKA:
Dış politikada AKP hükümetinin içeride kendisini sağlama almak için dış desteklerlere ihtiyaç duyduğu bunun için ülkenin geleceğini tehlikeye atan, milli gurur ve haysiyetimizi rencide eden tavizler verdiği, bu sebeple Barzani’den, Rumlara; ABD’den, AB’ye kadar çok sayıda utanç vermesi gereken dış desteği almasını çok iyi izah etmek gerekir.
GÜVENLİK VE PKK:
Sıfır boyutunda devraldığı terörün bugünkü boyuta gelmesinde hükümetin AB konusundaki teslimiyetçi tutumu ile “alt kimlik, üst kimlik” tartışmaları ve zaman zaman 30 civarında “azınlık” icat etmeye çalışmasının katkısı açıklanmalıdır.
Özellikle büyük şehirlerimizde can ve mal güvenliğindeki azalma rakamları ile ortaya konulmalı. Ancak bu konuda MHP iktidarının yapabileceği iyileşme çok net bir biçimde vaat edilmelidir.
Son olarak MHP güçlü ve vurucu sloganlarla bu seçimi götürebilir.