Verimlilik günümüzde ülkelerin ekonomik yönden gelişmişliğin, ulusal refahın ve bireylerin yaşam standartlarını etkileyen en önemli kavram olarak karşımıza çıkmaktadır. Hemen her alanda verimliliği yaşam standardı olarak kabul eden ve uygulayan ülkeler gelecekte dünya liderlik pastasından hak ettikleri payı alacaklar, küreselleşme ile birlikte gittikçe artan rekabet koşullarında daha güçlü hale gelecekler ve toplumsal refah seviyelerini yükselteceklerdir.
Bütün bunların sağlanabilmesi için verimliliğin sağlanması yeterli değildir, ekonomik yönden gelişmişliği devam ettirebilmek için verimliliği sürdürülebilir hale getirmek olmazsa olmazlardandır. Peki, verimlilik nasıl yaratılır.
Toplumsal yapımızdaki en önemli özelliklerimizden biri de; devlet’e olan bakış açımızdır. Toplum her şeyi, devletten beklemektedir. Bizim yerimize düşünen, her şeyin iyisini bilen, bizim yerimize bizim için bir şeyler yapan birileri var düşüncesi toplumun bir anlamda kendini güvende hissetmesine neden oluyor. Devlet toplumun refah düzeyini ve güvenliğini artırmak için tek adres olarak bilinçlerimizde kaldığı sürece verimlilik yaratmamız mümkün değildir. Çünkü çağdaş dünyada “sürekli iyileştirme” ve “verimlilik yaratma” kavramlarını hem günlük ve hem de iş hayatının tam ortasına yerleşmiş durumdadır. İş yerlerinde çalışanların yaratıcılığını ortaya çıkaracak sistemler geliştirilmektedir. Yeni yönetim tekniklerini ve teknolojilerini takip etmek, özümsemek, ve bunları sektör ve ülke koşullarına optimum derecede uyarlamak verimlilik artışı sağlamak için olmazsa olmazlardır. Çalışanların önerilerinin değerlendirilmesi, dünyadaki en iyi örneklerin incelenmesi ve uygulama olanaklarının artırılması, yeni problem çözme tekniklerinin geliştirilmesi, teknolojik gelişme ve inovasyon için altyapı oluşturulması ve bütçe ayrılması ve daha birçok atılacak adım verimliliği istikrarlı bir şekilde artırabilir. Burada gözden kaçırılmaması gereken bir nokta var. Verimlilik yaratmak için olmazsa olmazlardan en önemlisi herkesin elini taşın altına koyması gereğidir ve tabiî ki kararlılık, gelecek odaklı düşünce yapısı ve değişime hazır olmak. Kurumların ve ülkenin rekabet gücünün artırılmasının tek yolu budur.
Verimlilik yaratabilmek için öncelikle arayış içinde olmak gerek. Ben en iyisini yapıyorum iddiasında olmak kendini kandırmaktan öteye geçmez. Her zaman her ortamda ve her koşulda yaratılabilecek bir iyileştirme vardır ve iyileşmenin, gelişmenin önü açıktır. Oysa biz ne yapıyoruz? Yarattığımız ve kendi ellerimizde kurduğumuz sistemleri sorgulamak ve ekonomik olarak nasıl daha verimli yapılar yaratabiliriz arayışında olmak yerine, onları kısıtlıyoruz ve sanki mükemmelmiş gibi anlatıyoruz. Bir başka deyişle kendi kendimizi kısıtlıyoruz. Yönetim mekanizmaları öz güvenini kazanıp sorgulamaya başladığı anda değişim de beraberinde gelecektir. Değişimle birlikle gelişim ve verimlilik artışı kaçınılmazdır. Ancak değişim korku verici bir süreçtir
Acımasız rekabet dünyasında; gerçeklere sırtımızı dönerek veya problemleri yok farz ederek geleceğimizi tanımlayamayız. O halde değişelim, değişim, gelişim ve verimlilik yaratma sürecinde elimizi taşın altına koyalım. Devletten beklemeyelim her şeyi. Düşünelim, devleti destekleyelim, çünkü bu çabalarımız bize yüksek refah düzeyi ve ekonomik bağımsızlık olarak geri dönecektir. Aksi halde daha çok dövünürüz çocuklarımız iş bulamıyor diye…