16 Mayıs 2007 tarihli Hürriyet gazetesinde: “BOĞAZİÇİ’NİN TÜRKİYE’Sİ” başlıklı ilginç habere bir göz atalım: Boğaziçi Üniversitesi ile Meksika Hümanist Entegrasyon Merkez Üniversitesi’nin iki ülke kültürünü tanıttığı gösteride BÜ Folklor Grubu peşmerge kıyafetine benzer kostümler ve Kürtçe şarkılarla sahne aldı. Sahneye Roman oyunlarıyla çıkan grup, programını modernize edilmiş peşmerge kıyafetiyle sürdürdü.
Sembolik Nevruz ateşinden atlayan öğrenciler Kürtçe şarkılarla halay çekti.
”Rektör Prof. Dr. Ayşe Soysal’ın konuşmasıyla başlayan etkinlik haberine devam edelim: “Türkiye’yi tanıtan ve Ahmet Kaya’nın şarkılarının da yer aldığı müziklerle sunulan slayt gösterisinde ise ağzı bandajlı, başı türbanlı bir kızın “Okuma hakkımı istiyorum” yazısı vardı. Bu arada okulun orkestrasında da gitar çalan bir türbanlı öğrenci de yer aldı. Gösteride transseksüeller de temsil edildi.”
Bu tür etkinliklerde adet olan karşılıklı okul, kurum sembollerinin al-ver edilmesinde Meksikalılar bizimkilere kırmızı, yeşil ve sarı kurdeleli bir asa vermiş. Boğaziçili öğrencilerin sarı-kırmızı-yeşil kumaş parçalarıyla dans etmesi de renk uyumu gözeten bir karşılık olmuştur herhalde!
Dansçılardan Ömer Ongun işi özetliyor kısaca: “Rektörlük Meksika’dan gelen misafirler için bizden iki bölüm sergilememizi istedi. Biz de ilk iki bölüm olan Roman ve Kürt öbeklerini sergiledik. Bir amacı yoktu. Ayrıca Türkiye’yi tanıtmak gibi bir kaygı da taşımıyoruz. Aslında, Roman, Kürt, Rum, Alevi, Ermeni ve ortak öbek olmak üzere 6 öbekten oluşan bir oyun”. Ömer, Ermeniler’de Hırant Dink cinayetiyle ilgili, Romanlar’da kentsel değişim ve ait olamama sorunu, Rumlar’da 6-7 Eylül olayları ve mübadele sonrası kendi kültürlerini yaşatamama sorunu, Kürtler’de ise özgürlük ve barış simgelerinin yer aldığını da söylüyor.
Gösterinin tanıtım broşüründe Kürtçe dahil 5 dildeki “Hepimiz” yazısı BÜ’nün eğitim dilinden gelen bir alışkanlık olmalı…
Bilimsel titizliğini 2005 yılında rektörü olduğu üniversitede ‘Ermeni Konferansı’ girişiminden hatırladığımız Prof. Ayşe Soysal’ın kampus özgürlüğüne de, Roman’ın çalıp Peşmerge’nin oynadığı sarı-kırmızı-yeşilli gösterilerle tanık oluyoruz. 21 Mart geçeli epey oluyor,15 Mayısta Nevruz ateşi de nereden çıktı demeyelim: Bazılarında mart azgınlığının diğer aylarda ve kart dönemlerinde de sürdüğü anlaşılıyor…
Meksikalı konuklar, bu etkinlikten sonra ülkelerine, yabancı konuklar huzurunda İspanyolca konuşmak, Latin-Aztek orijinli gösteriler sunmak gibi ilkelliklerden arınmış olarak döneceklerdir umarım!
Türk Silahlı Kuvvetlerinin Irak sınırında önlemler aldığını, askeri birliklerin sınırın sıfır noktasında konuşlandığını medyadan izliyoruz. Her gün ülkemizin bir yöresinden iç burkan şehit haberleri geliyor. Uluslararası sermayenin sermayesine (!) dönüşen işbirlikçi sermayenin sıfır noktasında, dışarıya eklemlenmiş, akademik namusu ve ülkesiyle ortak paydaları kaybetmiş sözde üniversitelerin sıfır noktalarındaki önlemleri de namuslu bilim insanlarıyla halkımızın alması gerekiyor anlaşılan!
Romanın çalıp peşmergenin oynamasına gülünebilir belki. Küresel sermayenin çalıp, Türkiyeli sermayenin ve işbirlikçilerin oynaması ise gerçekte ülkenin geleceği ve kaderiyle oynanmasından başka bir anlam taşımamaktadır. Sözde bilim yuvalarında sahnelenen bu tür soytarılıkların senaryo yazarlarına dikkat edilmesi gereken bir süreçteyiz haberiniz olsun!