19 Mayıs
Çevrende hıyanetleri yıksan, yeniden!
Mel’unları topraklara tıksan, yeniden!
Ey en büyük insandan alan ilk adını,
Bir bayrak olup Samsun’a çıksan, yeniden!
Ârif Nihat Asya
Şöyle Boğaz’a uzanıp eski göz ağrımızı bir görelim, biraz deniz havası alalım dedik. Hay demez olaydık. Cennetten bir parça olan Büyükçekmece-Gürpınar yalıları dururken ne işin var Boğaz’da!.. Türk musikisinin usta seslerinden Alâeddin Yavaşça, bir Hicaz şarkısında “Boğaziçi şen gönüller yatağı/Her bucağı âşıkların otağı/Yamaçları sanki cennetin bağı/Mehtâbı hoş, güneşi hoş, günü hoş/Boğaziçi herkesi eder sarhoş” diyorsa da yalıların şeddadî bahçe duvarlarından denizi görebilmek ne mümkün!.. Kıyıda bina olmayan bir iki yer gördük; oralarda da arabalardan, kotralardan, teknelerden oturacak yer bulabilene aşk olsun!..
Bir kahveye girip çay içmek istedik. Televizyonun önünde atçılar oturmuş “3’lü bahis”, “6’lı ganyan”, “favori, plâse, galop” “Bir burun farkıyla kaybetti!..”bağırmalarından, “fotofiniş” çağırmalarından kafamız şişti. Bir başka yere gidelim dedik. Orada da “şut, pas, frikik, serbest vuruş, ofsayt, atak, penaltı, ofans, defans” haykırmalarından bîzar olduk. Duyduğumuz küfürler de caba…
Bin pişman bir hâlde dönmek için otobüse yürürken bir kadıncağızın yeri göğü inleten çığlıkları az kalsın kulak zarlarımızı patlatacaktı. Adını vermek istemediğimiz bu yerde bir karı-koca kavgasına yine istemeyerek kulak misafiri olduk. Bir çok erkek gibi kazak olduğu anlaşılan koca susuyor, kadıncağız da soluk almadan, nokta virgül kullanmadan söyleniyordu. Biz diyelim mitralyöz, siz deyiniz makinalı tüfek:
*İki eli, iki yanına gelesice; haddini bilesice! Neyleyim senin gibi kocayı!.. Hayalî ihracat nedir bilmezsin; kredi alıp geri ödememekten anlamazsın!..Vergi kaçırmaktan çakmazsın!.. Bunca yıldır saçımı süpürge yaptım; yine de yaranamadım. Âlemin karıları berberden, terziden, güzelleşme merkezlerinden, spor salonlarından çıkmaz… Sen bana beş yılda ne aldın?.. Alt tarafı iki araba, üç kürk!..
*Doğuya yatırım diye teşvik alıp Istanbul’da bir saltanat mı sürdük… Konuya komşuya, eşe dosta hava mı attık?.. İSKİ’yi soyamadın, paraları cebine atamadın, viskiyi yudumlayamadın... Hınzır herif!.. Sürüsü sümüklüsü yılbaşlarını Paris’te, yok bilmem nerede geçirir, sen beni otele kapattın… Neymiş, beş yıldızlıymış!.. Hay yıldızı sönesice, ampulü patlayasıca!.. Yıldızlar gözüne dizine dursun; ampuller tepende çatlasın e mi!..
*Yıldızlarla, “artiz”lerle düşüp kalkacağım derken ele güne maskara oldun… Seni teneşir horozu seni…Sosyete sayfalarına bile giremedin..
*Prens olmak, hanedana girmek kim, sen kim?!! Ahmet Özal gibi babanın evliya olduğunu mu ileri sürebildin. Baba bile olamadın, mafyaya sokulamadın… Seni hımbıl herif seni… Seni pinti seni; seni mıhsıçtı seni. Köle diye mi verdiler sana beni!.. Günde yüz dolar dişimin kovuğuna yeter mi sanıyorsun!.. İki aşçı, üç garson, iki şoför bu berhaneye çok mu?.. Şöyle ağız tadıyla bir filörtüm bile olmadı…
*Hileli iflâsla trilyonları mı kıvırdın?.. İhalelere girip voli vurmak senin neyine… Senin kargodan gelen koliyi almaktan bile haberin yok. ”Üniversite kuruyorum” dümeniyle binlerce ağacı katledip, çevreci geçinip, “Şeytan Gemisi”ne binip, papaz eli öpüp caka mı sattın, fiyaka mı yaptın?.. Hazine arazilerinin üzerine mi yattın; kooperatif kurup üyeleri mi çarptın?.. Olmayan hükümdara görünmeyen elbise mi diktin?..Uyuz eşeği düldül, kargayı bülbül diye mi sattın?.. Bankaların paralarını cebe indirip namusluluk mu tasladın?.. Gazete satın alıp çanak çömlek, ceket gömlek, tencere, pencere, yatak yorgan mı dağıttın?..Yoksa okuyucuları “Buzdolabı vereceğim” diyerek buz gibi havada sokaklarda tir tir mi titrettin?
*TRT’yi mi dolandırdın?.. Köşe yazarı olup cehaletini, ihanetini entellikle mi gizledin?.. Sosyolojiyle-içtimaiyatla-toplumbilimle gece gündüz sarmaş dolaş olduğu rivayet edilen Taha Akyol gibi çekiç güce övgüler mi düzdün?.. Müverrih muhibbânına, estet yârânına danıştığın hâlde Refik Fersan’ı Bekir Sıdkı Sezgin’le mi karıştırdın?.. Bardakçızâde Tamburcu Murâd Çelebi misillü Dr. Rıza Nur’un “Sinop’ta öldüğünü” mü keşfettin?.. İkinci dilimiz öz musikimize için sızlamadan “alaturka” mı diyebildin?.. Neylerden flütler diye mi söz ettin?..Yoksaaa Tuğlacıyan Parsek gibi belgeleri ücret karşılığı mı okuttun?.. Musalli, muttaki, siması ak, dili pak bir muharrir gibi “inanmış mümin” diye mi yazdın?.. Üstad gibi “üç ayaklı sehpa” mı dedin?.. Başgil gibi, Topçu gibi mozayikçiliğin öncülüğünü mü yaptın?..
(Bir süre bir sessizlik oldu. Biz kavga bitti sanırken, şangur şungur camlar kırıldı. Kadıncağız nasırına basılmış gibi bas bas bağırmaya başladı):
*Bir kerecik olsun “Hepimiz Ermeniyiz. İstemeden gelmeliyiz” diye poponu yırtarcısına bağırdın mı?..
*İş takibi yapıp köşe mi döndün?.. Adı batasıca, soyu kuruyasıca! Kel kafana, o sırma saçlarına bir şimşir tarak bile alamadın. Fetullah efendi hazretleri gibi Amerikalara mı gittin; amerikanca öğreten medreseler mi açtın? Özel hastahanen dururken, “Enver Ören abi” gibi ‘ihlas’ ile ABD’de göz ameliyatı mı yaptırdın?!! Müslüm Gündüz’den, Ali Kalkancı’dan da mı ders almadın?.. Çektirmedik yeri kalmamış slikonluların arkasından koştun a bunak; a sarsak!.. Bosna’da ‘mercümek’ mi pişirdin?.. Kaddafi’nin karşısında süklüm püklüm durup “Romalı muzaffer kumandan” olarak mı döndün?..”Damlaya damlaya” (127 okka) altın mı birikti rdin?!!
*Seçimler yaklaşıyor; bir partiden aday bile olamadın…”Anayasa Mahkemesinin kararına saygılıyız” dedikten birkaç saat sonra “Bu, demokrasiye sıkılmış kurşundur” diye cevher mi saçtın?.. İstanbul’daki Lâle Devri’nden sonra “Angara”da Gül Devri’ni başlatmak için bir tek adım mı attın?.. Yaptığın fetbazlıkları, düzenbazlıkları, hokkabazlıkları gören Şeytan’a şunları söyletebildin mi: “Ben şeytan olduğum hâlde böyle bir desise aklıma bile gelmez!..”
*”İlk defa Müslüman bir cumhurbaşkanı seçilecek”, “Mason olmayan biri ilk defa cumhura başkan olacak.” diye konuşup, kırk yıllık politikacı olmana rağmen, deli saçmalarını sıralayıp sonra da zırvanın tevil götürmeyeceğini unutup şunları mı söyleyebildin: “Ağzımdan kaçtı!..”
*Yalının bahçesine yüzme havuzu, içeriye sauna mı, jakuzi mi yaptırdın?..Babamın paraları olmasaydı ağzımızı poyraza açmıştık.
(İş, politikadan uzaklaşır gibi oldu.)
*Köpekbalıklarını kalkan, ithal azmanlarını uskumru diye zıkkımlandın… Yalının tavanına bir günden bir güne çiğ köfte mi fırlattın!.. Bir limuzin bile alamadın. Vatandaşı dolandıramadın, gezgini-turisti soyamadın.
Ağar gibi ağıp-yağıp kükredin mi: “Apo’ya af!..”, “Bizim olduğumuz yerde asker konuşamaz!..” Kedime, köpeğime, maymunuma, kuşuma yerli mamalar yedirdin a vicdansız herif; a hayvan düşmanı… Bir KİT’e danışman bile olamadın. Türkiye’yi Uluslararası İnsan Haklarına dahi şikâyet edemedin.
Batı Trakya Türklerinin önderi örnek insan Dr. Sadık Ahmet’in bir suikasta kurban gitmesine “Kaza” (!) diyen Güzel Hasan gibi celâllenip “Genelkurmayı 5 kişiyle basarım!..” mı dedin!..
*Çatlak sesinle şarkıcılık mı yaptın!..Türkçe konuşmaktan bîhaber olduğun hâlde spikerlik mi yaptın!..
(Kadının sesi yine bir süre kesildi. Bu defa fasıla fazla sürmedi, kadın yeniden başladı. Biz de sabrımız tükendiği, vaktimiz kalmadığı için yola revan olduk.)
*Neymiş efendim… Üç yol estetik olmuşum. Suç mu ayol!.. Elin karıları her yıl estetik yaptırıyorlar. Nerde bizde o devlet. Bizim herif varyemezin teki. Bir kerecik olsun, derdini dile getirmek isteyen vatandaşa şöyle bir kibarlık mı göstermiş: “Al, ananı git!..” Ellerinde Türk bayraklarıyla, göğüsleri millî şuurla dolu olarak yürüyenler şu şekilde bir şey mi söyleyebilmiş: “Bindirilmiş kıtalar!..”
Mâniler
Türk askeri mert olur
Karakteri sert olur
Paşa’m açık konuşur
Köpeklere dert olur