İş ahlâkı ve nezaketi bir arada götüren kadınlarımız ise fark edilir ve onlar asla takdir beklemezler. Ne takdir bekleyecek ne de takdiri dinleyerek kaybedecek zaman israfına tahammülleri yoktur.
Herkes onları kendi aralarında hoş sohbetlerini yaparak, sağ kulaklarını çınlatarak, kız çocuklarının büyünce onlara benzemesini dileyerek takdir ederler.
Kadınlar günü bahanesi ile ulusal gazetelerimizden birinin kadın köşe yazarı “Kadın Olmanın Faydalarını” yazdı.
Ben okurken hicap ettim. “Bu ne ya?” diye feryad ettim.
Ertesi gün aynı gazetenin ünlü erkek köşe yazarı, hem tüm kadınlar hem de erkekler adına cevabını iki gün arka arkaya hanımı kınayarak yazdı.
Tabiri caiz ise hanımın ağzının payını verdi.
“Biz kadınlar istediğimiz erkekle yatarız” diye başlayan maddeler silsilesini bir araya getirdiğimiz zaman dünyanın en gelişmiş toplumunda bile kadına iyi gözle bakılmaz. Zaten ilk madde ile hanım yazarımız kendi kalesine gol atarak baştan kaybedip, nahoş bir şekilde kulaklarının çınlamasına sebep verdi.
Yazısında hanım yazarımız dileklerini alt alta sıralarken de bir taraftan kadınların adına konuştuğunu iddia ederek, örtülü olarak aklı sıra onların önderliğini yaptığını iddia ediyordu.
Türk kadının ne böyle bir kadın yazar öndere ihtiyacı var ne de böylesi dilekleri.
Hanımefendi dileklerini beyan ettiği yazısını yazarken “biz” değil “ben” şahıs zamirini kullansa çok daha iyi ederdi.
Büyük küçük, erkek kadın her kim olursa olsun yaptığı işle fark edilmek ve takdir edilmek ister.
Fark edilmek, farklı olmak demekse bu hanıma uyar. Ama arkası olan “takdir” gelmez.
En nihayetinde deneceği “farklı bir yazarsınız ama Türk kadını adına konuşamazsınız.”
Yahut da konuşacağı kesim bizim akşamdan sabaha şikâyet ettiğimiz kesimdir. Onun bu yazısı;
Televole programlarında her akşam değişik bir sevgili ile gördüğümüz sosyetemizin (!)genç hanımlarına uyar.
Kendinden çok küçük gençleri sevgili yapan hanım sanatçılara da uyar.
Her akşam barda gönlüm hovarda deyip gecenin fenerini sabaha karşı söndüren hanımlara da uyar mı? Uyar!
“Şekercim artık iş görüşmeleri büyük otellerin barlarında viski içerek yapılıyor. Anlaşmaları böyle bağlıyoruz” diyen bazı iş hanımlarımıza da uyar. Bunlar zaten çoğunlukla basının bir kolu olan reklâm ajanslarının yönetici taifesi ya da acemi yeni sahipleridir.
Ve bunlara birkaç küçük grup daha dâhil ettiğimiz zaman ortaya küçük bir azınlık çıkar.
Bu azınlık “farklı olanlardır.”
Hangimiz onları bugüne kadar takdir ettik?
Demek ki; ulusal basınımızda yazan bu bayan köşe yazarımızın yazısı baştan aşağı yanlış… Tüm kadınlarımızı bağlayan, “biz” diye başlayan yazılar yazması gaflet ve cehalettir. O yazıda “farklı olan” kendi ve saydığımız birkaç grup vardır.
İş ahlâkı ve nezaketi bir arada götüren kadınlarımız ise fark edilir ve onlar asla takdir beklemezler. Ne takdir bekleyecek ne de takdiri dinleyerek kaybedecek zaman israfına tahammülleri yoktur.
Herkes onları kendi aralarında hoş sohbetlerini yaparak, sağ kulaklarını çınlatarak, kız çocuklarının büyünce onlara benzemesini dileyerek takdir ederler.
Etrafımız da böylesi güzel kadın o kadar çok ki… Ama beyler gözlerini Televole programlarından alabilse, gazeteyi ilk ele aldığında sayfa başı güzellerine bakmadan haberleri okumayı bilse, hiç biri birbirine sormazdı;
-“E nerdeee o kadınlar?” diye…
Hanımlar, o zarif arkadaşlarını nasıl bulabiliyorsa ve arkadaş olarak yıllarca kalmayı başarabiliyorlarsa, siz de aramayı ve de bulmayı deneyiniz lütfen!
Sakın internette, arkadaş hattında ya da muhabbet kanalında aramaya kalkmayın.
Yeni bir zaman kaybından başka bir şey kazanmazsınız!