Federal devlet yaranırsa Irak'ın bölünmesi gerçekleşir
Kürtler Kerkük şehrinin kurdukları uydurma devletin kalbi olduğunu ve bu şehrin, halen Dohuk, Erbil ve Süleymaniye olmak üzere üç vilayetten oluşan Kürt bölgesine entegre edilmesi gerektiğini savunuyorlar. Kürtler kurdukları kukla devletin asıl başkentinin Erbil değil, Kerkük olduğunda ısrar ediyorlar. Kürtlerin “Kürdistan” diye adlandırdıkları bölge 30 yıl boyunca iki hükümet tarafından yöneltildi.
Bunlardan birisi merkezi Süleymaniye’de bulunan Celal Talabani’nin liderliğindeki Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB), öteki merkezi Erbil’de bulunan ve Mesut Barzani’nin önderliğindeki Kürdistan Demokratik Parti (KDP) hükümetleriydi. Bu iki hükümet ile iki lider arasındaki hasmane ilişkiler 1970’lerin ortalarında askeri bir çatışmayla sonuçlandı ve bu çatışmalar Clinton yönetimi tarafından sona erdirildi.
Kuzeydeki Kürtler ise Amerikan Ordusunun “Kürdistan” üzerinde uçuşa yasak bir bölge oluşturduğu 1991 yılındaki Körfez savaşının sona ermesinden bu yana Özerk bir bölge olarak yönetiyorlar. Kürt liderler, demokrasinin uygulanmasında Irak’ın geri kalan bölümünden 10 yıldan fazla bir süre avantajları olduğuna ve bu durumun “Kürdistan”da görece istikrar sağladığına dikkat çekiyorlar.
Irak’ın 2003 yılında ABD tarafından işgalinin ardından mütemadiyen işbirliği içerisinde olan bu iki hükümet liderleri Ocak 2006 tarihinde birleşmeye karar verdi. 7 Mayıs’ta 111 üyeli Ulusal Kürdistan Konseyi iki büyük siyasi partiden kurulu 27 bakanlık ve 40 bakandan oluşan birleşik bir hükümetin kurulmasını oybirliği ile onayladılar. Birleşme anlaşmasına göre bölgenin cumhurbaşkanı ve başbakanı KDP’den olacak, buna karşılık cumhurbaşkanı ve başbakanın yardımcıları ve parlamento başkanı KYB’den olacaktı. Bu anlaşma 2007 yılının sonunda yeni seçimler yapılana kadar yürürlükte kalacak. Yeni hükümetin kuruluş töreninde ABD, İngiltere İran ve Suriye de dahil bir çok ülkenin diplomatı bu törene katılsa da, Türkiye’den hiçbir diplomat bu törene katılmadı. Bölgesel başbakan ve bakanların yaptıkları yemin törenleri hem söz hem de niyet olarak neredeyse tamamen bölücüydü. Bakanlar şöyle yemin ediyorlardı: “Kürt halkının birliğini ve Irak Kürdistan’ı topraklarını savunacağız.” Yeminde Irak’a ve Irak konstitusiyasına (anayasasına) herhangi bir bağlılıktan söz edilmiyordu. Ayrıca belirtmek gerekir ki, Irak basınının çoğu Talabani’ye “Irak Cumhurbaşkanı” derken, Kürt medyası “Irak Federal Cumhuriyeti başkanı” demeyi tercih ediyor. Irak’ta gittikçe yükselen federal devlet açıklamalarına ilişkin peşmerge lideri Mesut Barzani “Kürt devletini kurmanın hayal olmadığını ancak Irak’ın, bugünkü koşullarında federalizmi daha uygun çözüm olarak gördüklerini söylüyor.” Ülkedeki bir grup siyasi kuvveler Irak’ın 3 bölgeden ibaret federal devlete çevrilmesi fikrinin taraftarı olduklarını ileri sürüyorlar. Bu fikrin özü şundan ibarettir ki, ülke Kürtlerin yaşadığı kuzey, Şiilerin yaşadığı güney ve Sünni azlığın üstün olduğu merkezi bölgelerden ibaret federal devlete çevrilsin. Lakin Irak ahalisinin Sünni azlığı Irak’ın federalleşmesini istemiyor. Fikir ayrılıklarının başlıca sebebi ise Irak’ın federalleştikten sonra parçalanması tehlikesidir. Irak’ın Federalleşmesi fikrinin esas taraftarları Kürtler ve Şiilerdir. Federal kuruluşu özellikle de Kürtlerin desteklediği aşikardır. Çünkü ülkenin kuzeyinde yaşayan Kürtler uzun yıllardır bu istikamette durmadan çalışıyorlar. Bu çalışmalara Azerbaycan’da gittikçe artan ve Kürt etkinliğini kullanmak isteyen Kongra-Gel (PKK) mensupları ve yerli yönetimde finans kaynaklarını ele geçirerek devlet bütünlüğüne karşı faaliyet gösteren çeteleşmiş gruplar da destek vermekteler. Güney Azerbaycan’daki Kürtlerle de işbirliği içerisinde olan bazı örgütler İran tarafından da desteklenmekteler. Bu tür örgütlenmiş PKK mensupları hatta Ermeni İstihbarat Sevisi ile direkt bağlantıya sahip. Saddam rejimi devrinde bu tür çalışmalara cesareti çatmayan Kürtler Amerikan-Kürt işbirliği neticesinde daha da azgınlaşarak yerli Türkmenlere karşı akıl almaz cinayetler işlemektedirler.
Irak savaşının başlanmasının hemen ardından burada yaşanan sükunet “Kürdistan” olarak adlandırılan üç kuzey ilinde Kürtler tarafından sağlanan ayrı bir barışın parçası, lakin bu barış yakın bir zamanda tehlikeye düşe bilir. Kürt liderlerin önümüzdeki aylarda bölgenin petrol üretim ve bir çekim merkezi olan Kerkük üzerindeki tarihi iddialarını ortaya koymaya hazırlanıyor olmaları Arap ve diğer komşuları ile bir ihtilafın kapısını açarak ülkenin geri kalan bölümünde yaşanan benzer şiddet olaylarının Kürt bölgesine de sıçramasına yol açabilir. Irak stratejisi için alternatif arayan Bush yönetimi ve Amerikalı komutanların muhatap olacakları yeni bir baş ağrısı da doğabilir. Kürt liderler Kerkük’ün konstitusiyaya ilhakı ve yeniden birleşmesinin, yıllarca Kerkük’teki evlerinden uzaklaştırılarak yerlerine Arapların yerleştirildiği Kürt mültecilerine uygulanan Saddam’ın zorunlu göç politikasını tavsiye etmek için zaruri olduğunu dahi söylüyorlar. Kürt liderler Kerkük konusundaki girişimlerinin en azından kısa vadede istikrarsızlık yaratacak bir etkisi olabileceğini kabul ediyorlar. Ancak Kürtler için milyarlarca varil petrolün üzerinde oturan bu şehirden daha büyük bir bedel söz konusu olamaz. Erbil’deki Kürdistan Yurtsever Birliği Politbüro Başkanı Ahmet Pire şöyle diyor: ”Birçok sorunla karşılaşıyoruz, ancak en büyük sorun KERKÜK Kerkük’ün sorunu iki şekilde çözülebilir. Komşu ülkeler ve Irak’taki cemaatlerle görüşerek konuyu siyasi olarak çözeriz, ya da askeri çözüme gideriz. Askeri çözüm de silah yoluyla çözülür anlamına geliyor. Batı Azerbaycan topraklarından Azerbaycan Türklerini zorla ve silah yoluyla çıkaran Ermenilerin oynadığı senaryo şimdi Kerkük’te oynanılmak isteniyor. Kılıf değiştiren Amerikan-Kürt işbirliği hangi olaylara gebe olduğu bir muammadır. Nitekim bu senaryoda oynayan aktörlerin ne kadar becerikli olduğunu kimse bilemez. Rus-Ermeni işbirliği bu senaryoda çok başarılı oldu. Erivan’da etnik temizleme başarıyla sona erdi ve bir tek Türk bile kalmadı.