Kültür Başkenti İstanbul’da Türk Halk Müziği Korosu Yok?
Türkülerin efendisi, Türk Halk Müziği Hocası sevgili Orhan Hakalmaz’la türküler hakkında yaptığımız söyleşide önemli tespitler ortaya çıktı. Türküler üzerine yapılan polemikler, türkülerin millî değerlerimizden olup kanunla da olsa koruma altına alınması gerçeği, çok önemli bir tanesi de Kültür Başkenti seçilen İstanbul’da geleneksel Türk Halk Müziği Topluluğu’nun bulunmayışı ve oluşturulmaması.
Türküler âdeta bizim kültürümüzden geldiği için kıymetsiz gibi algılanıyor. Türkü sevmek sanki taşralılıkla özdeşleştiriliyor. Belki de türkü söylerken beyinlerde herkesin söylediği ezgiyi söylemenin sanatçılık olmadığı ön yargısı oluşuyor. Sebebi ne olursa olsun sonuçta Orhan Hakalmaz’ın dediği gibi türkü söyleyenler ve türküler sanat dünyasının biraz zencileri gibi muamele görüyor. Necip Fazıl’ın deyimiyle “Öz yurdunda garip öz vatanında parya” yaklaşımı var türkülerimize, türkücülerimize.
Öte yandan “Türkü” kavramı farklı amaçlara yönlendirilmeye çalışılıyor. Örneğin “Sarı gelin” türküsü kime aittir?”, “hangi milletin türküsüdür?” gibi. Türkü Hocası Orhan Hakalmaz bu konuda da oldukça üzgün. Diyor ki: “Merhum Uğur Mumcu’nun ‘Bilgisi olmadan fikri olanlar’ diye bir sözü vardır. Gerçekten bilgisi olmadan fikri olan insanların bol olduğu bir zamanda yaşıyoruz. İnsanların bilgiye, ihtisasa, uzmanlığa hiç mi hiç saygısı yok. Halk tabiriyle ağzı olan konuşuyor. Bir kere Türkü “Türki” kelimesinden gelir. Yani “Türk’e ait olan” anlamındadır. Bu bakımdan “Türkü”, Türk halk şarkılarına verilen addır. “Anonim halk türküsü” diye bir ifade de olmaz. Çünkü anonim zaten halka ait demektir. “Atlı süvari” demek gibi bir şey olur. Süvari zaten atlı demektir. Kaldı ki “Sarı gelin” türküsü halis muhlis bir Erzurum türküsüdür. Azerbaycan versiyonu da vardır. Kaldı ki hangi kökenden gelirse gelsin o artık “Türkü” olarak söyleniyorsa burada şudur budur demenin anlamı yoktur. Burada maksat üzüm yemek değil gibime geliyor. Terimlerle oynamak çok tehlikelidir. Sanatı sanat temizliğinden uzaklaştırmamak lazımdır.”
Türkülerin sözlerinin ve söyleniş biçiminin değiştirilemeyeceğine de vurgu yapan Hakalmaz, yanlış söylemeye karşı çıkıyor. Örneğin “Allı durnam” türküsünde “Kanadım kırıldı kaldım burada” diyenlere, doğrusunun “arabam kırıldı kaldım burada” olması gerektiğini hatırlatıp türkülerde “biz böyle okuyacağız” deme lüksünüz yok diyor.
TRT İNT’te Salı akşamları 21.30’da program sunan türkü ustası Hakalmaz, geçen yılı türkü yılı ilan etmiş. Kültür Bakanlığına müracaat ederek “Küreselleşen kültür fırtınasında, erozyona uğrayan değerler gibi türkülerimizi de artık tarihî eser gibi koruma altına alalım.” diyor. Türküler sahipsiz diye “sahipsiz” kelimesinin “sahibi yok” anlamında algılanmaması gerektiğinin altını çizen Orhan Hakalmaz “Türkülerin sahibi Türk halkıdır. Halkın malını kimse alıp da kendi başına “ben bunu böyle yorumladım, böyle söyledim” diyemez, diyememelidir. Bu konuda artık her önüne gelenin istediği türküye kendi istediği tarzda yorum yapmasına izin verilmemelidir. Türküler orijinal hâliyle okunmalıdır.” çağrısı yapıyor.
Türkülerin yanlış okunmasının zararını sigara örneğiyle açıklayan Hakalmaz: “Sigara sağlığa zararlıdır.” ikazına karşı, bir iki tane içen birisi “Bak sağlığıma bir şey olmadı.” dediğinde doğruyu söylemiş olur mu? Olmaz. Çünkü bu yavaş yavaş sağlığa zarar verir anlamındadır. Türküler için de bir iki defa yanlış okunmasından bir şey olmaz denilmez. Oktay Sinanoğlu Hoca’nın “Bye Bye Türkçe” isimli kitabında dediği gibi, böyle ilgisiz kalındıkça birkaç zaman sonra Türkçe’den eser kalmadığı gibi, türkülerimizden de eser kalmaz.”
Türkülerin artık türkü formunda bestelendiğini ve bunları artık zapturapt altına almak lazım olduğunu ve her önüne gelenin okuyamaması gerektiğini söylen Hakalmaz: “Her önüne gelen okuyamaz kardeşim!” Güzel okumak eyvallah ama önce doğru okumak. Arif Sağ Hocanın hiç sesi yoktur. Ama okudu mu dinletir. Niye? Çünkü doğru okur. Önce doğru okuyacaksınız.” diyor ve ekliyor. Kültür Bakanlığı zapturapt altına alacak. Türküler ve söyleniş biçimleri sit alanı ilan edilecek. Bunu okumak isteyen adam ya bir kurula başvuracak ya bir denetleme yeri olacak. Öyle ağzı olan okuyamayacak. Eline gitar alan okuyamayacak. Bunu böyle okumak zorundasın. Bu artık kamunun malıdır, denilecek.”
Ve…
İstanbul…
2010’da Kültür Başkenti olacak… Kültür Başkenti olan bir şehre, yabancı ülkelerden insanlar gelecek. İstanbul’da bir “Türk Halk Müziği Topluluğu” dahi yok. Bunu İstanbul Büyükşehir Belediyesi yapabilir, diye hatırlatıyor Orhan Hakalmaz. Çok bir bütçe gerektirmediğini de söyleyen ünlü sanatçı “topu topu yirmi kişiden oluşan bir Türk Halk müziği topluluğunun maaşını vermek Belediye için masraf mıdır Allah aşkına?” diyor haklı olarak. Ve çok mânidar bir örnek veriyor. “Japonya’ya gittiğinizde orada bir bağlama mı dinlemek istersiniz yoksa Japon kültürüne ait bir müzik mi?” Bizim o kadar enstrümanımız var ki şaşar kalırsınız. Biz, kabaktan kemane yapmışız. Ama kendi kültürüne sahip olmayan bir kültür başkenti düşünebiliyor musunuz? İstanbul şu an böyle işte.”
Dolayısıyla biz de İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımız Sevgili Kadir Topbaş’tan bu konuda bir çalışma bekliyoruz.