Milletimizi uyandırmak isteyenler geçim derdine düşmüşken, kalelerimiz teker teker fethediliyor. Partilerimiz, üniversitelerimiz, milletimizin sesi olması gereken basın kuruluşlarımız işgal altında...
Millet sesini duyuramıyor. Tehlikeyi işaret edecek kuruluşları milletin elinden bir bir alınmış. Tehlikeyi bile anlayamaz, öğrenemez bilemez hale getirilmiş. Bu mücadelede yine en büyük görev, millî direnç noktasındaki kuruluşlarımıza düşüyor.
Yeni bir yıla daha merhaba dedik. 2007 yılı bütün ihtişamı ile geldi. Millet olarak bu yılda bizi ne fırtınaların beklediğini çok iyi bilmek ve ona göre hazırlık yapmak zorundayız. Yoksa, Türk milletinin ve devletinin geleceği ciddi tehlikelerle karşı karşıya kalacak. Bu yıl Türkiye Cumhuriyeti’nin geleceğini çok yakından etkileyecek bir Cumhurbaşkanlığı seçimini yaşayacağız... Bu yıl Kıbrıs ve Kerkük konusunda da ciddi gelişmelere gebe… ABD ve AB ile de, ipler kopacak mı yoksa daha da mı sağlamlaşacak onu da bu yıl göreceğiz. Ve de Türk milletinin kaderini belirleyecek genel seçimler de yine bu yılın sonunda gerçekleşecek.
Peki bu kadar önemli bir yıla bizler millet olarak hazırlıklı mıyız? Türk milletine karşı bütün cephelerden saldırıya geçenlere karşı bizlerin durumu nedir? Milli güçlerin top yekûn bir mücadele karşısındaki durumu nedir? Kaç cephede birden savaşabileceğiz? Bütün bunları doğru ve ciddi bir şekilde planlamanın, programlamanın zamanı geldi de geçiyor bile... Savaş derken illa bunu cephede yapılan savaş olarak algılamamak lazımdır. Bugün medyada gerçekleştirilen yanlış yönlendirme de bir savaştır. Kültür kirlenmesi de bir savaştır. Aydınlarımızın kafalarının sömürgeleştirilmesi de bir savaştır. Topraklarımızın satılması, bankalarımızın satılması, medya kuruluşlarımızın satılması ve bunun gibi bütün millî birikimlerimizin satılması da bir savaştır. Türk milletine karşı örtülü bir savaş sürdürülmektedir.
Ama milletimiz hâlâ bu savaşın kirliğini ve kalleşliğini tam manasıyla anlayamamıştır. Hani bir kurbağayı kızgın yağın içine atsanız sıçrayıp çıkma imkânı vardır. Ama normal bir suyun içinde suyu yavaş yavaş ısıttığınızda bu kurbağanın sıçrayıp kurtulma şansı da kalmaz. Teşbihte hata olmazmış... Ama milletimiz öyle yavaş yavaş uyuşturuluyor. Bu millet topla tüfekle, savaşla asla yıkılmaz. Ama beyinlerin uyuşturulmasıyla yıkılır. Beyinlerimiz teker teker ele geçiriliyor. İşgal kuvvetleri fiili olarak sınırlarımızı geçemiyor ama evimizin içindeler. Beyinlerimize kadar nüfuz etmeye başladılar. Ama biz bu saldırılara karşı hazırlıklı değiliz. Hazırlıklı olmaya gayret edenlerin de başı bir türlü beladan kurtulmuyor. Her türlü bela ve sıkıntı onların başından eksik edilmiyor.
Milletimizi uyandırmak isteyenler geçim derdine düşmüşken, kalelerimiz teker teker fethediliyor. Partilerimiz, üniversitelerimiz, milletimizin sesi olması gereken basın kuruluşlarımız işgal altında...
Millet sesini duyuramıyor. Tehlikeyi işaret edecek kuruluşları milletin elinden bir bir alınmış. Tehlikeyi bile anlayamaz, öğrenemez bilemez hale getirilmiş. Bu mücadelede yine en büyük görev, millî direnç noktasındaki kuruluşlarımıza düşüyor. Artık 2007 yılında Türk milletine karşı bir fırtına estirileceği, malum olmuştur. Fırtınadan en az zararlı çıkmak ve bize karşı fırtına çıkarmak isteyenlere karşı “Kasırga” ile cevap vermek için hazırlanmalıyız.
Türk atasözüdür; “Rüzgar eken fırtına biçer.” İşte bizlere karşı rüzgar ekmeye çalışanlara karşı fırtına biçtirecek kuvveti kendimizde bulmalıyız. Bugün Türk milleti sadece Türkiye’de değil, dünyanın her bölgesinde saldırılara maruz kalmaktadır. En ciddi tehlike ise Kıbrıs ve Kerkük’tedir. Kıbrıs’taki Türk devletini yıkmaya çalışan güçler hemen başucumuzda ise bir kürt devletini kuracaklardır. Bizler bu yıl, başta Cumhurbaşkanlığı seçiminde olmak üzere bütün adımlarımızı çok ciddi ve dikkatli atmak zorundayız. Türk milletini teslimiyetçilerin elinden kurtaracak projeleri hep birlikte ürütmek ve milletimizin var oluş yok oluş mücadelesinde doğru yerde durmak zorundayız.
Yerimizi ve konumumuzu iyi tespit edemezsek bu fırtınada evleri yıkılanlara dönmemiz kaçınılmazdır. Eğer evimizi yıktırmak istemiyorsak hep birlikte kenetlenmek evimizi korumak zorundayız.
2007 işte bu bakımdan çok önemli... Türk milleti bir karar verecek... Ya milletler sahnesinde onurlu bir şekilde yaşayacak ya da batının emperyalist güçlerine teslim olarak bütün şeref ve haysiyetini kaybedecektir.
İşte o zaman Ayyıldızlı al bayrağımız önünde poz veren siyasilerimiz, hiçbir şekilde çekinmeden ve sıkılmadan çok yıldızlı bayrakların önünde pozlar vereceklerdir.
Hâlâ Türk milletinin direnç noktaları kırılmamıştır. 2007 bu direnç noktalarına öldürücü darbelerin yapılacağı yıl olacaktır.
Bizler savaşa düğüne gider gibi giden bir milletiz. Umut ediyorum ki, milletimize yapılan bu saldırılar bizi daha da güçlü kılar.
Haydi 2007, artık Türk milletinin silkinip ayağa kalktığı yıl ol da hep birlikte geleceğe güvenle bakalım...