Karadeniz’i Azak Denizine bağlayan boğazın Kırım tarafında kalan kesiminde, boğazı kontrol eden bir şehir Kerç ve Kerç’teki iki İskit Kral mezarı ile ilgili bir konudur bu. 2003-2004 yılları arasında TİKA tarafından görevlendirildiğimiz Kırım’daki Türkoloji projesi kapsamında yaptığımız, masrafları tamamen tarafımızdan karşılanan bilimsel gezilerin birinde karşılaştığımız, iki İskit/Saka kral mezarı hakkındadır bu yazı.
Azak denizi dünyanın en ilgi çekici denizlerinden biridir. En derin yeri 25 metre olup, kışın donar. Deniz üzerinden de bir yakadan bir yakaya geçilebilir. Denizin etrafında, denizden ince bir kara parçasıyla ayrılan pek çok küçük göl vardır. Yakın zamanda Azak Denizini Karadeniz’e bağlayan boğazdaki küçük bir ada için Ukrayna ve Rusya’nın karşı karşıya kaldığını ve savaşın eşiğinden dönüldüğünü de hatırlatalım.
Kerç’e, Kıpçak balbalları bulabilme ihtimaliyle gitmiştik. Hem de arkadaşımız Oktay Karaman’ın lisans döneminde transkripsiyonunu yaptığı Osmanlı Bahriye Mektebi Muallimlerinden Yüzbaşı Fevzi Bey’in 1927’de İstanbul’da yazdığı kitabında bahsettiği gibi, İngilizler tarafından yağmalandığı rivayet edilen Kral mezarlarını görebiliriz umudumuz vardı. Şoför-tercüman ve aynı zamanda mihmandarımız Kırım Tatar Türkü Server Kömürcü ile birlikte Akmescit’ten altı saatlik bir yolculuktan sonra Kerç’e ulaştık. Bilindiği gibi Kerç, limanı ve kalesi ile özel statü ile Osmanlılara bağlı idi ve Kırım Hanları, Sudak Kalesi gibi buraya da karışamazdı. Kalenin korunması da İstanbul’dan gönderilen askerler tarafından yapılırdı. Türkler buraya Yenikale diyorlardı.
Yıl 1853-54… Osmanlı Rus savaşı patlamış, İngiliz-Fransız ve İtalyanlar ile birlikte Osmanlı Ordusu birkaç yerde Ruslarla birlikte savaşmakta. Bu arada Kerç boğazında da çarpışmalar oldukça şiddetli geçmekte. Çünkü burada Rus Ordusunun buğday depoları vardır. İngiliz ve Fransız gemileri askerleri bırakır, sivil halkın üzerine bomba yağdırır. Duruma Osmanlı donanmasından komutanlar müdahale etse de İngiliz ve Fransızlar her zamanki durumlarından bir farklılık göstermezler. Hatta İngiliz ve Fransız ordusu şehirde yağma hareketleri de yaparlar. Sivil halkın malını mülkünü yağmalarlar. Komutanları üzgün olduğunu bildirseler de askerler rezaletlerinde sınır tanımazlar. Savaş son sürat devam ederken, devrin gazete ve yayın organları arasına sıkışmış küçük haber başlıkları dikkatimizi çeker. Emperyalist güçler sadece sivil halkın malını yağmalamamış, aynı zamanda, Kerç’teki iki kurganı açmış ve günümüzde dahi neler oldukları bilinmeyen buluntuları yağmalamışlardır. Tabiî bütün bunları ekselânsları adına yapmışlardır. Bu buluntuların neler olduğunu ve nerede muhafaza edildiğini bilen varsa lütfen bildirsin.
İyi de, yapılan kazılar bizi neden ilgilendiriyor diyeceksiniz! İlgilendiriyor… Hem de çok yakından ilgilendiriyor. Zira bu iki kral mezarı İskit/Sakalara aittir. Slavların ‘Sikifi’ adını verdikleri İskitleri her ne kadar Avrupalılar başka milletlere bağlasa da bunlar Türk soylu halklardır.
İngilizlerin yağmaladığı rivayet edilen ve daha sonra da Rus arkeologların üzerinde çalıştığı iki Kral mezarının Melek Çeşmesi Kurganı, Kerç Otobüs Terminali’nin hemen yakınında ve şehrin ortasındadır. Kapısı demir olup çevresi parmaklıklarla korunmaya alınmıştır. İçine girebilme imkânımız, fotoğraflardan da anlaşılacağı gibi, eriyen kar sularının istilâsı yüzünden olamadı. Sadece dışardan fotograflarını çektik. Ruslar tarafından yapılan kazılar neticesinde elde edilen buluntuların bir kısmı Kerç Müzesinde sergilenmektedir.
İkinci kral mezarımız ise şehrin hemen dışında, şehrin Azak Denizi tarafında olup, görüntü ve kuruluş itibariyle daha zengin materyaller içermektedir. Kurgana, şehirden asfalt yolla gidiyorsunuz. Kurganın yakınlarında Rusların II. Dünya harbinde inşa ettikleri yeraltı şehri giriş kapısı vardır. Asfalt yol burada bitiyor, buradan sonra kurgana kadar toprak yolu takip ederek ulaşıyorsunuz. Bu kurganın en belirgin özelliği giriş kapısının hayat ağacı motifli olmasıdır. Mezar odasına böyle bir ağaç görünümlü koridoru takip ederek giriyorsunuz. Mezar odası, tepeciğin altına gelecek biçimde inşa edilmiş. Merkezde, yukarıya doğru helezon şeklinde bir baca yer alıyor. Sanıyorum bu helezon göğe yükselişi ifade ediyor. İçeride, daha öncelere ait herhangi bir malzeme yok.
Mezarın bulunduğu tepeciğin etrafı, şimdilerde sadece harabeleri kalmış taş duvarla çevrili. Dış duvardan kurganın mezar odasına doğru gidilen yolun sağ ve solunda çeşitli etnografik malzeme, kabartmalı taş mezar abideleri ve lahitler yerleştirilmiş. Taş duvara bitişik olarak bekçi kulübesi var ve kurganın korunması adına yapılan tek şey de bu. Kurgan’ın tepesinden Kerç şehrinin büyük bir bölümünü görebiliyorsunuz. Define avcılarının da boş durmadığı, tepeciğin etrafındaki yer yer kazılardan anlaşılıyor.
Sözümüz şu ki, en eski Türk yurtlarından biri olan Kırım’da, hangi taşı kaldırsanız altından bir Türk eseri çıkar. Kırım sevdalıları ve ziyaretçileri lokal bölgeleri gezmekten ziyade Kırım’ı keşfetmeye çalışırsa bunu görecektir.