Kasım 2008

Ö T E S İ

 

21.12.2024 



Pusula

 
Bayram Akcan

Laf aramızda!


Muasır medeniyet şu an itibariyle Batı dünyasında mevcuttur. Fakat medeniyetin ne belli bir coğrafyası, ne de bir dini vardır. Bugün Batı’da olan medeniyet, yarın başka bir coğrafyada arz-ı endam edebilir. Bu yüzden Batı’yı putlaştırarak, Batıperest olmak ilme aykırıdır. Hal böyleyken bizim aydınlarımız Batılı değil, Batıcıdırlar... Bizim aydınımız fikren değil, şeklen Batılıdır.

Türkiye’nin gelişip, güçlenmesinin önünde en büyük engel kimdir? IMF mi? Terör mü? Hayır, hayır… Türkiye’nin önündeki en büyük engel, kendine aydın süsü veren, Batı mukallidi, sahte aydınlardır.
Kiminiz “Ne demeye geliyor bu söz? Ülkelerin gelişip-güçlenmesinde aydınlar motor görevi yapmaz mı?” diyecektir. Şüphesiz aydının gayesi de budur; fakat Türkiye’de bu böyle değildir. Medyanın köşe başlarını tutan ve kamuoyunu yönlendiren aydınımız, Türkiye’nin gelişmesinde lokomotif görevi yapacağı yerde, ülkemizin Batı treninin en sonundaki vagon olmasının gayretindedir. Gayretinde oldukları şey muasır medeniyetler seviyesi değil, Batılı gibi görünme, Batılı kabul edilme sevdasıdır.
Muasır medeniyet şu an itibariyle Batı dünyasında mevcuttur. Fakat medeniyetin ne belli bir coğrafyası, ne de bir dini vardır. Bugün Batı’da olan medeniyet, yarın başka bir coğrafyada arz-ı endam edebilir. Bu yüzden Batı’yı putlaştırarak, Batıperest olmak ilme aykırıdır. Hal böyleyken bizim aydınlarımız Batılı değil, Batıcıdırlar... Bizim aydınımız fikren değil, şeklen Batılıdır. Batı’nın ilim zihniyetine değil, Batı’nın saltanatına hayrandırlar. Batı’nın bilim ve teknolojiyi geliştirme çabalarına değil, Batı’nın bilim ve teknolojiyi geliştirmesi neticesinden doğan şaşalı dünyasına âşıktırlar.

Aydınımız ne yapar?
Vatan evlâdı zor şartlarda “var olma” kavgası verirken, bir kişiye tam dokuz, dokuz kişiye bir pulun (mal-mülk) düştüğü cennet yurdumuzda, aydınımız ne ile meşguldür? Yeni projelere imza atmakla mı, yoksa memleketin gelişip güçlenmesi için fikirler üretmekle mi? Maalesef hayır! Türkiye’de aydınlar, gündelik meselelerden, onun bunun dedikodusunu yapmaktan, ideolojik ve siyasî hasımlarına lâf yetiştirmekten, memleket yararına fikir üretmeye fırsat bulamazlar.
Nobel ödüllü yazara sizce romanı çok güzel olduğu ve roman alanında yeni bir çığır açtığı için mi ödül verilmiştir? Yoksa bunun başka gerekçeleri mi vardır? Bir düşününüz bakalım, Türkiye’nin başarılarının hangisinde Türk aydınının imzası vardır?
Neredeyse 250 yıldır tartışılan sun’i meseleleri, hâlâ tartışmaya açmayı aydın olmanın gereği gibi gören aydınlarımızın varlığı, Türkiye şartlarında garipsenecek, şaşırılacak bir durum değildir. Şaşırılacak bir durum değildir zira Cumhuriyetimizin kuruluşundan bu yana memleketin muasır medeniyetler seviyesindeki yeri bellidir! Hâlâ bir yerlere yamanmaya çalışan devlet görüntüsü vermemizin kabahatlisi, yıllardır kendi derdini anlayacak ve kendine rehberlik yapacak lider kadronun gelmesini arzulayan vatan evladı olmasa gerek.

Adı var, kendi yok!
Biz de aydın olmak demek, içi boşaltılmış kavramlar üzerinde beyin jimnastiği yapmak, dikkatleri üzerine çekebilmek için gerçeğe aykırı şeyler söylemektir. Daha yalın bir ifadeyle şöhretli olmak, aydın olmaktan daha önemlidir. Bizim aydınımızın gözünde millî ve manevî değerlerinin hiçbir önemi yoktur. Onlar için önemli olan kafalarındaki Batı şablonuna, bu değerlerin sahiplerinin nasıl uydurulacağıdır.
Bakmayın siz onların televizyon ve gazetelerde millete akıl dağıttıklarına. Bu memleket, uzaktan “büyük adam” gibi görünen, yakından tanındıkça küçüle küçüle “cüce”leşen birçok aydıncığa şahit olmuştur. Bu malûm aydınları yakından tanıdıkça “bilmedikleri konunun uzmanı” olduklarını görürsünüz. Memleketimizde onca aydın varken, neden bu haldeyiz? Bunun başka bir izahı var mı? Aydın, aydın olaydı, iş o zaman kolaydı. Haksız mıyız?
Eğer bu söylediklerimizin aksi olsaydı, hâlâ kukla bir devlet görüntüsü verir miydik? Vermezdik!
Çağdaş medeniyetler seviyesinde yer alır mıydık? Alırdık!
AB kapısında, el-avuç açan dilenci gibi durur muyduk? Durmazdık!
Bizde yalnız aydının ismi vardır kendisi yoktur! Ne varlıklarını kabul edebilirsiniz, ne de yokluklarını inkâr… Hakiki aydın yok mu memleketimizde? Elbette var ama -lâf aramızda- biz onlara münevver diyoruz!


bayramakcan@mynet.com

Bu yazı toplam 3456 defa okunmuştur.

Ufuk Ötesi Gazetesi'nde yayınlanan yazı, haber ve fotoğraflar kaynak gösterilerek iktibas edilebilir.

UFUK ÖTESİ.COM

BU YAZIYI TAVSİYE EDİN

Adınız  Soyadınız

E-posta adresiniz
Arkadaşınızın e-posta adresi

 

Yazdır  - Sayfanın Başına Dön 

 

 Sayı :79

 KÜNYE
 
 ARŞİV
 
 ABONELİK
 
 REKLAM
 
 
  YAZARLAR
 Ali Arif Esatgil
Bayrak gibi yaşamak...
 Alptekin Cevherli
En zor yazım…
 Doç. Dr. Fethi Gedikli
Şimşek gibi çakıp geçen ülkücü
 Dr. Yusuf Gedikli
Sevgili Kemalciğim, candaşım, kardaşım, arkadaşım…
 Kemal Çapraz
Son söz...
 Olcay Yazıcı
Asil Neslin Son Temsilcisi: Kemâl Çapraz
 Bayram Akcan
“BOZKURT” Kemal ÇAPRAZ
 Aydil Erol
Bu çapraz, kimin çaprazı?!!
 Şahin Zenginal
Sensiz hayat zor olacak
 Ünal  Bolat
Sevdiğini Türk için seven Alperen
 Hayri Ataş
“YA BÖYLE ÖLÜM DEĞİL Mİ ERKEN”
 Mehmet Türker
Türk Dünyasının dervişi
 Mehmet Nuri Yardım
Kemal Çapraz diye bir kahraman
 Prof Dr. Ali Osman Özcan
Ufuk Ötesinde Çapraz Ateş
 Orhan Seyfi Şirin
Çapraz doğuştan ‘Reis’ti
 Rasim Ekşi
Kardeşim Kemal’in Vasiyeti
 Dr. Orhan  Gedikli
Sevgili Kemal Kardeşimin Ardından
 Özdemir Özsoy
Seni unutamayız
 Dr. Ünal Metin
“Ufuk Ötesi” yaşıyor
 Aybars Fırat
Kastamonu Beyefendisi
 Süleyman Özkonuk
Öteki Ufuk
 Zeki Hacı ibrahimoğlu
30 yıllık dostumdu
 Coşkun Çokyiğit
Kemal Çapraz “Tek Ağaç”lardandı
 Baki Günay
Kırım Meclisinde Kemal Çapraz sesleri
 Ahmet Tüzün
İz Bırakan
 Cem  Sökmen
Metropoldeki dâvâ adamı: Kemal Çapraz
 Hüseyin Özbek
Kemal Bey
 Asuman Özdemir
Sermayeye kurban gittin…
           
       
 
   

Karahan 2002