Türklüğün Kırım'daki en görkemli miraslarından biri: Çift Kale
Hani şu bizim Kırım var ya! Bizim Deniz’in, kuzeyindeki yarımada… O yarımadanın her tarafında Türk’e ait bir anıt, bir eser, bir iz bulmak mümkündür. Hatta her santimetre karesinde. Bu yazımızı da o şaheserlerden birisi olan Çift – Kale’ye ayırdık. Çift – Kale, Türk düşmanları, Slavlar, Yahudi şovenistler ve gaflette olanlar tarafından ‘Cıfıt – Kale’ diye adlandırılır. Neden? Çünkü Kırım’da Türklüğe ait hiçbir ize tahammül gösterilmez.
Üstünü kapatamadıkları eserleri de Türkün haricindeki herkese mal ederler.
Önce bu kalenin coğrafyasını verelim. Bahçesaray yakınlarında, Kırkyer veya Kırk-Er mevkisinde Meryem Dere ve Kanlı Dere karşısında, etrafı uçurumlarla çevrili bir düzlükte yerleşiktir. Bahçesaray’dan ‘at-yol’, ‘araba-yol’, ‘aylançak-yol’ adlarında yol ile ulaşabilirsiniz. Size tavsiyemiz, ‘Çürük-su’dan Çift–Kale’ye’ adındaki yazımızda da tarif edeceğimiz yol güzergâhtan yayan olarak çıkmanızdır. Eğer yokuş tırmanmaktan hoşlanmıyorsanız, JD Vagzal adı verilen tren garının hemen yanında taksiciler vardır. Onlara ‘Yujniy Dver’ tarafından Çift – Kale’ye gideceğinizi söyleyin. O sizi ormanın içinden Kalenin büyük kapısının önündeki Pazar yeri mevkisine getirecektir. Büyük kapı her zaman kapalıdır ancak, Kırım Karay Türkleri ile diyaloga girerseniz ‘Ahronnik’ adını verdikleri bekçilere açtırırlar. Büyük kapıdan iki yol çıkar dışarıya doğru. Birisi Balta – Tiymez mezarlığına gider. Kapının kale tarafında kalan hemen arkasında ‘Gülüşün Meydanı’ vardır. Eğer Kale ile ilgili efsaneleri anlatmaya kalkarsak buradaki satırlarımız yetmez. Bu nedenle şimdilik sadece isimlerini verip bir başka yazımıza salkıyacağız Kale’nin mekânlarıyla ilgili anlatımları.
Kale içi, yekpare taş yollarla örülüdür. Bu yollar ancak bir arabanın sığacağı dar sokaklardır. Gülüşün meydanından sonra iki yolla Kalenin içi başlar. Girer girmez ilk sokakla dosdoğru giderseniz artık yerinde yeller esen ve içerisinde çarların, hanların, generallerin misafir edildiği Akkonak’a, onun karşısında kalenin garnizonu ‘Çalbörü : (Bozkurt) Konağı’ ve hemen altında da büyük Türkolog Firkoviç’in kaldığı Firkoviç Konağı’nı (XVII-XVIII. asırlarda inşa edilmiş) bulursunuz. Firkoviç Konağı’nda otantik ortamda Kırım Karay mutfağından da tadabilirsiniz. Eğer durumunuz müsaitse ‘çopraksı’ (Çöprakısı : üzüm rakısı) dolma, sarma, pilâv, erikli taskebabı, pastırma, boza, köbete tavsiyelerimiz arasındadır. Tabii isterseniz salonda, divanlar üzerine, halı yastıklara dayanarak kahve de içebilirsiniz. Bu konak tam bir müzedir. Etrafta Kırım Karaylara ait fotoğraflar ve millî giysilerinin sergilerini de bulursunuz. Konağın yatak odasının tavanı yekpare ceviz kaplama olup görülmesi tavsiye olunur. Ayrıca balkonundan Meryem Dere ve Bahçesaray, çok uzaklardan da Sivastopol seyri de yapılabilir. Konağın görülmeye değer yerlerinden birisi de Fırın kısmıdır. Konağın dışında, banyo ve mutfak görevi gören küçük bir odadır bu. Konağın bitişiğinde çevrili boş arsaya bir göz atın. Bu arsa, rivayete göre Gaspıralî ve Sureyya Şapşal tarafından Kırım Türk Etnografya Müzesi yapmak için düşünülmüş, buraya bir mezar taşı da getirilmiş, fakat ne hikmetse daha sonra ertelenmiş bir alandır. Osmanlı alfabesini bilenler bu mezar taşının üzerini bir zahmet okusun.
Buraya kadar söylediklerimiz kalenin yeni kısmıdır. Bundan sonra kalenin ikinci bir kapısı, Orta-Kapı’dan geçilerek Kalenin ikinci kısmı başlar. Orta-Kapı’nın inşası III-IV asırlara aittir. İkinci kısımda görülmeye değer yerleri, Caneke Hanum Türbesi, Müslüman Mescidi ki artık yerinde yeller esiyor (Türbeyi ziyarete gelenlerin rahat ibadet edebilmesi için kurulmuş.), Su kuyusu, Kalenin kanalizasyon şebekesinin dışarıya atıldığı ve aynı zamanda gizli geçit görevi gören dehliz, Çifte Kenasa (kenasa:Karay ibadethanesine verilen ad) vardır. Kenasalara abdestsiz, başı açık ve ayakkabı ile girilmez. Çıkarken de ‘Tora’ adı verilen kıbleye sırtınızı dönerek çıkamazsınız. Kadınlar ve çocuklar için kenasanın ayrı bir bölmesi vardır. Kenasaya girişleri de ayrı kapılardandır. Evlenmeyen kızlar kenasaya gitmezler. Erkek çocuklar da 7 yaşına kadar anneleriyle, daha sonra da babalarıyla beraber ibadete giderler. İbadet zamanı sabah ve akşam olup, cumartesi tam gündür. Son yıllarda restorasyonu yapılan kenasa ibadete açık olmakla birlikte her gün ibadet yapılmamakta, ancak özel toplantılarda ibadete açılmaktadır.
Kobe’ler (Karay Türkçesinde in, koyak, oyuk) kalenin yerleştiği alan içindeki uçurumların üstüne kurulmuştur. Kiler-depo, kışlık mekan, banyo-hamam ve saklanma yerleri olarak kullanılmaktadır. Yaz sıcağında bu inlere girdiğinizde içerinin serinliğinde yatıp uyumak veya aşka gelip türkü söylemek istersiniz.
Kenasadan sonra ‘Kiçik-Kapu’ gelir. Kiçik Kapu hisarlarla çevrilidir. Kaleden çıkmadan devam ederseniz bir duvar ve arkasında ‘Küllük’ mevkii vardır. Küllük mevkii çok geniş bir alandır. İçinde su havuzları bulunan bu mevki savaş zamanlarında civardan gelen sivil halkın, kadın, yaşlı ve çocukların barınma, sığınma yeridir. Bu alandan çıkarılan taşlar uçurum kenarına dizilir, buradan girmeye çalışan düşman askerlerinin üzerine atılırmış. Barış zamanlarında ise çocukların oyun, askerlerin eğitim ve atların yaylım alanı olurmuş. Burada bulunan atlara, savaş zamanları dışında binilmez ve rahatsız da edilmezmiş.
Kiçik-Kapu’nun tam karşısına gelecek biçimde ‘Gazi Mansur Türbesi ve Müslüman Mezarlığı’ vardır. İçler acısı bir durumdaki türbeden geriye birkaç kırık mezar taşı kalmıştır. Dönüş yolculuğunuzu yayan yapmanız daha uygundur. Dönüş yolunuzun üzerindeki bu mezarlığa, lütfen, sadece bir Fatiha göndermek için değil, Kırım’daki damgalarımızın, mühürlerimizin, senetlerimizin nasıl bir tahribata uğratıldığını görmek için uğrayın.
Küllük mevkisinde Meryem Dere’ye bakan Pencere Hisar vardır. Alanın bitiminde ise ‘Burunçak’ denilen seyrangâh vardır. Burunçak’ın hemen altındaki Meryem Dere’nin bitiminde Rahmetli İsmail Gaspıralı’nın türbesi ve Zincirli Medrese bulunmaktadır. Burunçak ile Pencere Hisar’ın ortalarına gelecek şekilde ve Meryem Dere’nin karşı tarafında ise aslında Urum Türkleri’nin bina ettiği ve fakat son yıllarda Slav Hıristiyanların sahip çıktığı Meryem Ana Manastırı vardır.
Gelelim Kalenin adına… Kalenin adı, buranın Yahudilere ait olmasından yani ‘cıfıt’ kelimesinden gelmemektedir. Yazımızda Kalenin iki kaleden oluştuğunu anlattık. İşte Kalenin adı da buradan gelmektedir. Gerçekten Karay Türkçesi’nde ‘çift’ kelimesinin söylenişi de ‘çuft, çufut’ şeklindedir. Kalenin diğer bir adı da ‘Koş-Kale’dir. Her iki manasıyla da ‘Çift-Kale’ anlamındadır. Öncelikle unutmamalıyız ki, Kiril Alfabesinde ‘c’ sesi yoktur. ‘c’ sesini Kiril alfabesinde ‘dj’ harfleri karşılar. Halbuki hem Kiril Alfabesinde ve hem de Osmanlı Alfabesinde kalenin adının yazılışı ‘ç’ harfiyle başlar. Yani Yahudiliği çağrıştıran ‘cıfıt’ kelimesinin başlangıcı olan ‘c’ harfiyle değil, çift kelimesinin başlangıcı ‘ç’ harfiyledir. Musevilik ile Gök-Tanrı dininin bir sentezi olan Karay mezhepli Kırım Karay Türkleri de bu Kale’nin yanlış telâffuzla Yahudiliğe bağlanmasından epeyce rahatsız olmaktadırlar.
İlanen duyurulur.