15.07.1950 Tarihli ve 5682 Sayılı Pasaport Kanunu’nun ek 5. maddesi her ne suretle Türk Vatandaşlığını kaybedenlerden Türkiye’ye gelmesi mahzurlu görülmeyenler hakkında İçişleri Bakanlığı tarafından verilen izinle Türkiye’ye giriş yapılması mümkündür. Bu iznin alınabilmesi için birinci şart “mahzurlu görülmemesi”, ikinci şart “geçerli bir mazeretin” bulunmasıdır. Verilecek iznin süresi belirli ve kesin bir süre değildir.
Halen yürürlükte bulunan 11.02.1964 Tarihli ve 403 Sayılı Türk Vatandaşlığı Kanunu’nun 25. maddesinin (ç), (d), (e) bentlerinde askerlik durumu vatana bağlılıkla bağdaşmayan eylemler olarak düzenlenmiş ve vatandaşlığın kaybettirilmesi sebebi sayılmıştır. Buna göre; Türk vatandaşlığının kaybettirilmesine karar verilmesi için sivillerin, yurt dışında bulunup da “muvazzaf” askerlik görevini yapmak veya “yedek” olup da Türkiye’de savaş ilanı üzerine vatan savunmasına katılmak için yetkili makamlar tarafından usulüne uygun yapılacak çağrı üzerine “mazeretsiz” olarak “3 ay” içinde yurda dönmemiş olması gerekmektedir. Silahlı Kuvvetler mensupları bakımından ise iki hal sözkonusudur. Birincisi “izin tecavüzü” halidir. Buna göre; görev, izin, hava değişimi veya tedavi için yurtdışında bulunup da süresi bittiği halde “mazeretsiz” olarak “3 ay” içinde geri dönmemiş olması gerekmektedir. İkincisi “firar” halidir. Buna göre; sevk sırasında veya kıtalarına katıldıktan sonra yurtdışına firar edip de kanuni süre içinde dönmeyenlerin vatandaşlığının kaybettirilmesine karar verilebilir. Türk vatandaşlığı, Milli Savunma Bakanlığı’nın teklifi ve Bakanlar Kurulu kararıyla kaybettirilir. Bakanlar kurulunun kaybettirme kararı almada takdir yetkisi bulunmaktadır.
Buna karşın yeni Vatandaşlık Kanunu Tasarısı ise vatandaşlığın kaybettirilmesi sebepleri arasında askerlik durumunu saymamıştır. Henüz TBMM Komisyonunda bulunan yeni Türk Vatandaşlığı Kanunu Tasarısı henüz kanunlaşmamış olmakla birlikte 29. maddesi ile 403 Sayılı Kanunun 25. maddesinin (ç), (d), (e) bentlerini kaldırmaktadır. Bu kanun yürürlüğe girdiği takdirde, 14. maddesi uyarınca “milli güvenlik” ve “kamu düzeni” bakımından engel teşkil edecek bir hali bulunmamak kaydıyla, Türkiye’de en az “3 yıl” ikamet etme şartıyla Bakanlar Kurulu Kararıyla yeniden Türk Vatandaşlığına alınma mümkündür. Ancak bu durumda şu sorun ortaya çıkmaktadır ki, 15.07.1950 Tarihli ve 5682 Sayılı Pasaport Kanunu’nun ek 5. maddesi her ne suretle Türk Vatandaşlığını kaybedenlerden Türkiye’ye gelmesi mahzurlu görülmeyenler hakkında İçişleri Bakanlığı tarafından verilen izinle Türkiye’ye giriş yapılması mümkündür. Bu iznin alınabilmesi için birinci şart “mahzurlu görülmemesi”, ikinci şart “geçerli bir mazeretin” bulunmasıdır. Verilecek iznin süresi belirli ve kesin bir süre değildir. Örneğin, kişinin annesinin veya babasının hasta olması ve onları ziyaret amacıyla Türkiye’ye gelmek istemesi halinde on günlük bir sürenin verilmesinde olduğu gibi… Halbuki aynı madde, vatandaşlığın kaybettirilmesinden daha ağır sonuçlar doğuran vatandaşlıktan çıkarılanlar için “bir yılda en fazla dört ay süreyle” Türkiye’ye turist vizesiyle gelme izni verilebileceği düzenlenmiştir. Sözkonusu iznin verilmesinde her iki halde de İçişleri Bakanlığı’nın takdir hakkı bulunmaktadır.
Meselenin hukuki yönü böyle olmakla bir de siyasi yönü bulunmaktadır ki, asıl en çok tartışma götüren de budur. Öyle ki, yeni düzenlemenin asker kaçaklarına veya halk arasındaki yeni deyişle “vicdani retçilere” askerlik görevinden “kurtuluş” imkanı sağladığı iddiaları ileri sürülmüştür. Kanaatimizce askerlik durumunun vatandaşlığın kaybettirilmesi sebebi sayılmaması askerlik görevinden kurtulma için bir bahane yaratmamaktadır. Bilakis, şu anda yürürlükteki düzenleme askerlikten kurtuluş imkanı sağlamaktadır. Gerçekten de, yurtdışına çıkıp da hakkında vatandaşlığının kaybettirilmesi kararı verilmiş olanlar, bulundukları devletten iltica talebinde bulunabilmekte veya o devletin vatandaşlığına geçebilmektedir. Böylece Türk hukuku bakımından yabancı statüsünde bulunan bu kişiler Türkiye’de askerlik görevini ifadan kurtulmuş olmaktadır. Bu kişiler Türkiye’ye gelseler dahi askere alınamayacaktır. Zira askerlik yabancılar için bir yükümlülük değildir. Hâlbuki askerlik durumu vatandaşlığın kaybı sebepleri arasından çıkarıldığı takdirde, bakaya veya firari bulunan kişiler Türkiye’ye ya da Türk toprağı sayılan bir yere giriş yaptıkları anda kolluk kuvvetlerince yakalanarak haklarında yasal işlem yapılması ve bunu müteakip askerlik görevlerini ifa etmek üzere birliklerine sevk edilmeleri mümkün olacaktır. Bir devletin vatandaşı iken diğer bir devletin vatandaşlığının kazanılması veya o devlete ilticanın kabulü daha zordur. Her ne kadar Türkiye’de sosyo-kültürel sebeplerle asker kaçağı sorunu bulunmamaktaysa da, son zamanlarda başgöstermiş bulunan sözde “vicdani retçilerin” önüne geçebilmek bakımından “fren” görevi görebilecek bir değişiklik gibi gözükmektedir.