Kasım 2008

Ö T E S İ

 

19.03.2024 



Çapraz Ateş

 
Kemal Çapraz

Medyasız fikir hareketi olmaz


Artık Avrupa Birliği ve ABD’nin propagandalarından bıktık. Bazen inanın bu kanalların hangi ülkenin kanalı olduğunu düşünür hale geldik Tekrar ve tekrar söylüyorum, Türk milliyetçileri fikirlerini çağın kitle iletişim aracı olan televizyon kanalıyla yaymalıdırlar. Bu televizyon için diziler çekmeli, çizgi filmler hazırlanmalı, asırlardır bir imbik gibi süzülerek gelen büyük Türk kültürünü yansıtmalıdır. Allah aşkına çocuklarımız kültürlerini nereden öğrenecek...

Fikir hareketlerinin en önemli özelliği entelektüel bir ortamdan kitlelere yayılmasıdır. Yani fikir adamlarının kafasında oluşanları kitle iletişim araçları yoluyla kamuoyuna ulaştırırlar. Türk Milliyetçiliği fikri de her zaman çağın en önemli kitle iletişim araçlarıyla topluma ulaştırılmıştır. Ama gelin görün ki, son zamanlarda Türk Milliyetçiliği fikir hareketi iletişim sahasında çağın gerisinde kalmıştır. Çağımızın en önemli kitle iletişim aracı televizyonlardır. Bunun önemini kavrayan hareketler hemen kendi televizyonlarını kurmuşlar ve kitlelere en kolay şekilde ulaşmışlardır. Ama bugün Türk milliyetçileri, Türk milletine mesajlarını iletmekte sıkıntı çekmektedir. Bu sıkıntı önümüzdeki dönemde daha da artacaktır.
Çünkü her gün gazeteleri açtığımda bir stratejik kuruluşumuzun satıldığını öğreniyorum. Hele hele basın kuruluşlarımızın tek tek satılması beni en çok yaralayan konudur. TGRT yabancılara satıldı. Dünya basın devi yahudi işadamı Murdoch, TGRT’yi aldı. Murdoch’un dedesi Çanakkale savaşında ülkemizi işgale gelen kuvvetler arasında yer almıştı. O Çanakkale’yi geçememişti ama şimdi torunu, evlerimizin içine kadar girmeyi başardı. TGRT’nin satışıyla başlayan basındaki yabancılaşma Doğan TV’nin yüzde 25’ini Alman Axel Springer firmasına satmasıyla devam etti. Doğan Yayın Holding kuruluşu olan Doğan TV’nin çatısı altında Kanal D, CNN Türk ile bazı tematik kanallar bulunuyor. Satış anlaşmasıyla Axel Springer, Avrupa’nın en yüksek tirajlı gazete ve dergi yayınlayan ve 10 bini aşkın çalışanı bulunuyor.
Önce bankalarımız teker teker gitti. Sonra bütün stratejik kuruluşlarımız, Cumhuriyetimiz boyunca yaptığımız birikimlerimiz gitti. Şimdi ise en önemlisi kamuoyumuzu aydınlatması ve bilgilendirmesi gereken basın kuruluşlarımız gidiyor. Bir gazeteci olarak yüreğim sızlayarak bu gelişmeleri takip ediyorum. Burada defalarca yazdığım Atatürk’ün “Basın Milletin Müşterek Sesidir” veciz ifadesini düşünüyorum. Artık basın milletimizin müşterek sesi olamayacak. Basınımız, Almanların, Amerikalıların, Kanadalıların bilmem hangi milletin sesi olacak ama Türk milletinin sesi olmayacak.
Ülke çapında yayın yapan kanallarımız elden çıkmaya devam edecek. Show ve Digiturk kanalları da görücüye çıkmış durumda. Kanadalı CanWest ise Çukurova Grubuyla masaya oturmuş durumda...
Bu konuları tartıştığımız bir ortamda, arkadaşımızın birisi “Ne fark eder, şu anda medyamızın önemli bir kısmı zaten millî değil” dedi. Ona şiddetle karşı çıktım; evet medyamız milli hassasiyetlerini yitiriyor ama yine de her kuruluşta milli hassasiyeti olan insanlarımız çalışıyor. Şimdi bu medya kuruluşları zamanla tamamen bu ülkelerin menfaatleri doğrultusunda yayın yapacak. Bunu da kimse engelleyemeyecek. Engelleriz diyen beri gelsin. Bana göre bir ülkenin en önemli kuruluşları arasında basın gelmektedir. Basını yabancılaşmış bir ülkede kamuoyu sürüye dönüştürülebilir. Kamuoyu doğru ve tarafsız haberi nereden edinecek. Hangi yabancı sermaye milli hassasiyetlerimizi düşünür. Hangi yabancı basın kuruluşu bu hassasiyetleri dikkate alır. Şimdi birileri çıkacak bize “vatandaş seyretmez olur biter” der. Bu o kadar basit bir mantıkla izah edilemez. Vatandaşımız zaten saçma sapan dizilere mahkûm edilmiş durumda. Her geçen gün televole kültürü yaygınlaştırılıyor. Vatandaşın düşünmesi engelleniyor. İşte istenen toplum tipi, düşünmeyen, üretmeyen borç batağına mahkûm edilmiş bir toplum. Örnek olarak gösterilenler ise marjinal hayatları ile ortalıkta gezinen kişiler.
Şimdi, Avrupa Birliği’ne karşı fikirleri siz hangi televizyondan duyuracaksınız. ABD’nin yaptığı katliamları hangi kanalda seyredeceksiniz. İsrail’in vahşetini nereden öğreneceksiniz? Avrupa Birliği’ne her geçen gün verilen tavizleri nereden ve hangi iletişim organlarından okuyacaksınız. Basını tekelleşmiş, televizyonları yabancılara satılmış bir ülkede bir fikir hareketini nasıl ayakta tutacaksınız. Tek yolu var: Televizyon, televizyon, televizyon… Acil olarak bir televizyonun yayın hayatını geçirilmesi lazım. Günümüzde bunu yapmak hiç de zor değil. Aksine televizyonlar ciddi kâr getiren kuruluşlar arasında... Hele hele sahasında tek olacak Türk Milliyetçisi bir kanalın izlenme oranı da çok yüksek olacaktır. Çünkü diğer bütün kanallar birbirinin kopyası durumunda... Hepsinin patronları aynı, savundukları görüşler aynı... Hatta, çıkardıkları konuklar, hazırladıkları diziler aynı... Tirajı yüksek gazetelerimizden bir tanesi Ermenilerin sözcüsü kesilmiş, bir diğeri Rumların... Yani Türk’ün sesi olacak gazete yok. Türk’ün sesi olacak televizyon yok... Bunları konuştuğumuz bir ortamda yaşlı bir amca çıktı, “Evladım ben emekli bir insanım. Ama vallahi böyle bir televizyon kurulsun bir maaşımı bu televizyona vermeye hazırım” dedi. Vatandaşlarımız sabırsızlıkla böyle bir müjde bekliyor.
Artık Avrupa Birliği ve ABD’nin propagandalarından bıktık. Bazen inanın bu kanalların hangi ülkenin kanalı olduğunu düşünür hale geldik
Tekrar ve tekrar söylüyorum, Türk milliyetçileri fikirlerini çağın kitle iletişim aracı olan televizyon kanalıyla yaymalıdırlar. Bu televizyon için diziler çekmeli, çizgi filmler hazırlanmalı, asırlardır bir imbik gibi süzülerek gelen büyük Türk kültürünü yansıtmalıdır. Allah aşkına çocuklarımız kültürlerini nereden öğrenecek...
Televizyonun kurulması her sahada Türk milliyetçilerinin aktif hale gelmesi demektir. Televizyonlar birlikte her sahada insanlarımız yeteneklerini ortaya koyacak ve topluma bunlar gösterilecektir.
Televizyonu, çölde kalmış insanların suyu beklediği gibi bekliyoruz.


kemalcapraz@ufukotesi.com

Bu yazı toplam 4477 defa okunmuştur.

Ufuk Ötesi Gazetesi'nde yayınlanan yazı, haber ve fotoğraflar kaynak gösterilerek iktibas edilebilir.

UFUK ÖTESİ.COM

BU YAZIYI TAVSİYE EDİN

Adınız  Soyadınız

E-posta adresiniz
Arkadaşınızın e-posta adresi

 

Yazdır  - Sayfanın Başına Dön 

 

 Sayı :79

 KÜNYE
 
 ARŞİV
 
 ABONELİK
 
 REKLAM
 
 
  YAZARLAR
 Ali Arif Esatgil
Bayrak gibi yaşamak...
 Alptekin Cevherli
En zor yazım…
 Doç. Dr. Fethi Gedikli
Şimşek gibi çakıp geçen ülkücü
 Dr. Yusuf Gedikli
Sevgili Kemalciğim, candaşım, kardaşım, arkadaşım…
 Kemal Çapraz
Son söz...
 Olcay Yazıcı
Asil Neslin Son Temsilcisi: Kemâl Çapraz
 Bayram Akcan
“BOZKURT” Kemal ÇAPRAZ
 Aydil Erol
Bu çapraz, kimin çaprazı?!!
 Şahin Zenginal
Sensiz hayat zor olacak
 Ünal  Bolat
Sevdiğini Türk için seven Alperen
 Hayri Ataş
“YA BÖYLE ÖLÜM DEĞİL Mİ ERKEN”
 Mehmet Türker
Türk Dünyasının dervişi
 Mehmet Nuri Yardım
Kemal Çapraz diye bir kahraman
 Prof Dr. Ali Osman Özcan
Ufuk Ötesinde Çapraz Ateş
 Orhan Seyfi Şirin
Çapraz doğuştan ‘Reis’ti
 Rasim Ekşi
Kardeşim Kemal’in Vasiyeti
 Dr. Orhan  Gedikli
Sevgili Kemal Kardeşimin Ardından
 Özdemir Özsoy
Seni unutamayız
 Dr. Ünal Metin
“Ufuk Ötesi” yaşıyor
 Aybars Fırat
Kastamonu Beyefendisi
 Süleyman Özkonuk
Öteki Ufuk
 Zeki Hacı ibrahimoğlu
30 yıllık dostumdu
 Coşkun Çokyiğit
Kemal Çapraz “Tek Ağaç”lardandı
 Baki Günay
Kırım Meclisinde Kemal Çapraz sesleri
 Ahmet Tüzün
İz Bırakan
 Cem  Sökmen
Metropoldeki dâvâ adamı: Kemal Çapraz
 Hüseyin Özbek
Kemal Bey
 Asuman Özdemir
Sermayeye kurban gittin…
           
       
 
   

Karahan 2002