Türkiye’de kısa yoldan şöhret olmak çok kolaydır. Yeter ki oyunu kuralına göre oynayın. Öyle gece-gündüz çalışıp didinmenize, ortaya ciddi çalışmalar koymanıza, memleket yararına bir şeyler yapmanıza da gerek yoktur. Bunlar hem zaman alır, hem de size arzu ettiğiniz şöhreti kazandırmayabilir. Siz daha önce denenmiş, kesin sonuç alınmış yöntemleri kullanmalısınız...
Şöhrete giden yolda yürürken korkmanıza, endişelenmenize gerek yoktur çünkü sizin kazanacağınız şöhretten kendisine hisse çıkartacak dostlarınız sizi sarıp, sarmalayacaktır.
Şöhretli romancı olmak için...
Diyelim ki siz bir romancısınız ve kısa yoldan şöhrete kavuşmak istiyorsunuz. Uzun uzun tahliller, araştırmalar yapıp memleket meselelerini ortaya koyan kaliteli bir romanda yazmaya kalkmayın sakın. Çünkü günümüzde şöhretin yolu kaliteli eser vermekten geçmemektedir. Eğer gerçekten bir şöhret avcısıysanız, diğer romancılardan farklı olmalısınız. İlmi ciddiyet, ilmi ahlak, vicdan gibi kavramlara da aldırış etmeyin. Bunlar şöhret heveslisi olmayan, mütevâzi romancıların işidir. Ne yapmalısınız şöhret kazanmak için? Gayet basit... Romanlarınızda millî ve dini değerlere açıkça saldırmalı, en mahrem şeyleri ballandıra balandıra anlatmalı, galiz küfürleri hiç çekinmeden yazmalısınız... Ve böylece Türkleri eli kanlı katil, üçkâğıtçı, ahlaksız olarak tasvir eder, romandaki diğer karakterleri kullanarak içinizdeki kini dökmüş olursunuz.
Sizin bu hakaret ve aşağılamalarla dolu romanınız piyasaya çıktığında milliyetçiler, muhafazakârlar hemen tepki gösterip, ortalığı ayağa kaldıracaklardır. Millet galeyana gelince hemencecik mazlum adam pozuna bürünür, insanların sanata saygısının olmadığından dem vurursunuz. İşte tam bu sırada büyük medyamız sizi sahiplenecek, çeyrek aydınlar etrafınızda kümelenecektir. Hakkınızda davalar açılır, aleyhinizde köşe yazıları yazılır ama sakın telaşa kapılmayın çünkü Batılı dostlarınız size hemen elini uzatacaktır. Siz daha mahkemeye teşrif etmeden, insan hakları savunucusu(!) Batılı dostlarınız ellerinde çantayla mahkeme salonunda hazır bekleyeceklerdir. Avrupa’nın size olan özel ilgisinden dolayı Başbakanımız bile sizi himayesine alacağından kuşkunuz da olmasın.
Eğer kazandığınız bu şöhretiniz perçinlemek istiyorsanız, o zaman gemi iyice azıya almalısınız... Bunun için de, “Türkler 1,5 milyon Ermeni’yi kesti” diye saçma sapan konuşabilir, ya da romanınızdaki kahramanın ağzından ‘1915’te kasap Türklerin Ermenileri katlettiği” hezeyanını savurabilirsiniz... Şöhretiniz değil yalnızca Türkiye, Avrupa hudutlarını bile aşacaktır o zaman... Ne sizin üçüncü sınıf romancı olduğunuzun, ne de tarihi çarpıttığınızın önemi vardır. Kim bilir, hatta Nobel’e bile aday gösterilirsiniz...
Diğerlerini Şöhret Olması
Eğer romancı değilseniz hemen tasalanmayın, sizin içinde bir şöhret olma yolu vardır mutlaka... Şarkıcı mısınız mesela... Sesinizin güzel olmasına hiç ama hiç gerek yoktur. Yeter ki, şöhret olmak için elinizden gelen gayreti gösterin.
Mesela kaset çıkartmadan önce, tanınmış bir mankenle birlikte gece kulübüne gidersiniz. Ama gitmeden evvel kendi kendinizi magazincilere ihbar etmelisiniz ki, kameralar sizi orada yakalayabilsin(!) Sonra kameraların varlığından habersizmiş gibi, o malûm mankenle çok samimi görüntüler verirsiniz ki, magazinciler için bol bol malzeme çıksın. Ardından da kameraları yeni fark etmiş gibi yaparak paniğe kapılmış rolü keser ve hızlı adımlarla oradan uzaklaşırsınız... Ertesi gün televoleler sizin kaçamağınızdan bahseder. Evlilik aşkı öldürüyor diyerek saçma sapan bir de açıklama yaptınız mı, artık kasetinizi çıkarta bilirsiniz... Kasetiniz çok satar, ününüz hızla yayılır. Ama kaset çıktığı zamanda buna benzer medyatik olaylara imzanızı atmalısınız ki, şöhretinizi sürdürebilesiniz..
Profesör müsünüz? Başarılı ilmi çalışmalara imzanızı atıp, şöhreti yakalayamadınız mı? Sakın ama sakın üzülmeyin sizin içinde muhakkak şöhret olmanın yolu vardır. Önceden olsa kendi kendinizi intihalci diyerek ispiyonlardınız ama artık bunun modası geçtiği için pek ilgilenen olmaz… O zaman ne yapmalısınız şöhreti yakalamak için? Mesela bir konferansınızda, “Keşke Anadolu Müslüman olmasaydı” diyerek zırvalayarak başlar, millî ve manevî değerlere ağzınızdan tükürükler saçarak, saldırdıkça saldırırsınız. Muhtemelen size de çeşitli tepkiler, eleştiriler gelecektir. Yazarlar, çizerler ve hatta siyasetçiler size cevap vermeye başlayacaktır.Ve böylece sizde şöhretin merdivenlerinden tırmanmaya başlayacaksınız böylece.
Gördünüz mü Türkiye’de şöhret olmak sanıldığı kadar zor bir iş değildir. Maksat şöhret olmak olduktan sonra haysiyet, meslek ahlakı, vicdan, kalite gibi mefhumlara ihtiyacınız yoktur. Hem bu mefhumlara sâdık kalmak kolay değildir, hem de size şöhreti kazandıracağının garantisi yoktur. Unutmayın yapacağınız tek şey diğer meslektaşlarınızdan farklı olmak. Bunun içinde Türklüğü aşağılamalı, İslamiyet’e saldırmalı, bölücülerin insan hakları olduğunu savunmalısınız. Şöhret olmanın garantisini mi istiyorsunuz. Var efendim var. Orhan Pamuk, Hrant Dink, Perihan Mağden, Elif Şafak, Emin Alıcı, Cüneyt Zapsu, Banu Alkan, Hülya Avşar... İşte örnekleri...