Karadeniz’in biraz gerisinde, dört bir yanı göller ile bezeli, yamaçları yemyeşil köylerle çevrili, Ankara-İstanbul arası, 81 plakalı yeni vilayetimiz Düzce. İsmi korkunç depremler ile de özdeşleşmiş olsa çok daha iyi unvanları hak eden geleneklerine oldukça bağlı, çok kültürlü yaşamın, çeşitlilikle zenginleşmenin Osmanlı’dan günümüze kadar getirildiği şehirdir.
Burada Arnavut böreği, muhacırların katlamasına, Boşnak tatlısı, Türk mutfağının gözlemesine, höşmelisine, Gürcülerin lepsisi, Çerkez tavuğuna haluja karışır. Azeri oyunları, doğu Karadeniz horonları ile karşı karşıyadır. Mızıka, akordeon, kemençe, bağlama hep beraber çalınır.
Kötü anılarla dolu yakın geçmişini bir daha yaşanmamasını dileyerek bir kenara bırakırsak daha eskilere uzandıkça bizi dolu dolu bir tarih ve arkeolojik bir şehir karşılar. Fakat bu şehir günümüzde şehir merkezi olan yerleşimden 8 kim kadar daha uzaktır. Bugünkü Düzce’nin tarihi 14 yy’a kadar uzanırken, Prusias Pros Hypios denilen ve Melen kenarındaki Prusias anlamına gelen Bithynia devletine bağlı şehrin tarihi M.Ö 3. yy’a kadar gider. Günümüzde bu bölgenin adı Konuralp’tir. M.Ö 1. yy’da Roma idaresine giren şehir artık Latin kültürü etkisi altına girer. Gelişmeye ve şehirleşmeye başlar. Roma’nın ikiye bölünmesi ile Orhan Gazi bölgeye gelene kadar Doğu Roma’ya bağlanır. Önce Düzce Osman Gazi komutası altında iken Türk beyliklerine bağlanırken Bizans Prusias’ı daha sonra Bizanslılardan alınıp Konuralp’in yönetimine verilmiştir. Ve bu nedenle Konuralp adını almıştır. Bu antik yerleşimden günümüze pek çok tarihi eser kalmıştır. Bunların başında M.S 1. yy’dan kalma halk arasında kırkmerdiven olarak bilinen antik tiyatro, yine aynı tarihten kalma Tabak deresi üzerindeki Mermer köprü, Üzerinde at tasviri ve Yunanca bir kitabe bulunan ve bir Prusias vatandaşı tarafından annesine mezar kitabesi olarak yapıldığı sanılan atlı kapı, su kemerleri, şu an İstanbul arkeoloji müzesinde sergilenmekte olan şehrin koruyucusu olarak bilinen bereket tanrıçası Thyce’nin 2.60 metre yükseklikteki mermer heykeli, pek çok tanrı ve imparator heykeli gelmektedir. Bunlar İstanbul’da ve Konuralp müzesinde sergilenmektedirler.
Günümüzde ki Düzce’nin şehirleşmesi ise 1323 yılında Osmanlı seferleri ile feth edilmesiyle başlamıştır. İlk yöneticileri Konuralp Bey, Sungur Bey, Şemsi ve Gündüz Alp'tir. 14. yy’da ismi Konrapa’dır. 16.yy.ın ikinci yarısında Düzce kalabalık köyler tarafından 'pazar' mahali olarak seçilmiş ve o yüzdende ova ortasındaki köye 'Düzce Pazarı ' denilmiştir. Düzce; Osmanlı İmparatorluğu döneminde donanmanın kereste gereksinimini karşılamada önemli bir rol oynamıştır. Ayrıca İstanbul'u, Sivas ve Erzurum’a bağlayan yolun üzerinde olması Düzce'nin önemini arttırmıştır. 18. ve 19. yy.da Düzce ayanların kontrolü altında yaşamıştır. Abdüllaziz ve Abdülmecit döneminde, Kafkasya'dan, Doğu Karadeniz'den, Doğu Anadolu'dan ve Rumeli'den gelen göçmenler Düzce'nin nüfusunun artmasında ve şehrin büyümesinde önemli rol oynamışlardır. Hükümet yeni gelenlere ücretsiz toprak sağlamıştır.
Düzce’de ki Türk izleri ise 14. yy’da yapıldığı sanılan Konuralp camisi ve hamamı, Konuralp’in Türbesi, 16. yy’dan kalma Çilimli’de bulunan Karaköy türbeleri, Cumayeri’nde bulunan Ahmet Dede türbesi ve ahşap tarihi cami dir.
AKÇAKOCA
Özellikle İstanbul’a yakınlığı nedeni ile haftasonu ve kısa tatil programlarının çokça tercih edilen alternatiflerinden olan Akçakoca da Düzce iline bağlıdır. Bakir doğası ve temiz plajları ile gün geçtikçe daha fazla turisti ağırlar. Ceneviz Kalesi ve Plajı Akçakoca’nın 2.5 km. batısında, fındık bahçeleri ve ormanın eteğindeki tarihi kalenin doğu ve batısında eşsiz bir kumsalı olan iki koy arasında yer almaktadır. Kalenin surları moloz taşlarla ve kiremit kullanılarak yapılmıştır. Kalenin yarım yuvarlak çıkıntıları ve kara tarafında Yüksek bir kulesi vardır. Kale Cenevizliler tarafından inşa edilmiş olup, Cenevizliler, Bizans ve Osmanlılar tarafından kullanılmıştır. Kale avlusu içinde 5,30 metre ölçülerinde bir de sarnıç vardır. Kale içinde Akçakoca Belediyesi’nce işletilen bir piknik alanı ve plaj mevcuttur. Akçakoca’nın etrafı da doğa harikaları olan Karaburun Köyü ve Plajı, Edilli Ağzı Plajı, Çayağzı Kumpınar ve Akkaya Köyü plajları ile çevrilmiştir.
ŞELALER, GÖLLER, KAPLICALAR…
Gölyaka ilçesinde bulunan Güzeldere şelalesi 135 metre yüksekten akmakta ve hafızlarda unutulmaz kareler bırakmaktadır. Elmacık dağı(1700 m)'na uzanan bu şelale ve çevresi orman yapısı ile ülkemiz coğrafyasında önemli bir yere sahiptir. Kayın, Gürgen, Köknar, Porsuk, Sarıçam, Karaçam, Kestane, Ihlamur, Akçaağaç, Dişbudak, Ceviz, Orman Kavağı, Orman Söğüdü, Orman Gülü, Kara Yemiş, Papaz Külahı ağaçları; Böğürtlen, Üvez, Alıç, Taflan, Kantaron Otu, Kardelen, Arap Sümbülü, Siklamen, Menekşe, Düğün, Eğrelti, Fiğ, Burçak gibi yüzlerce çeşit bitki ile kaplıdır. Güzeldere’nin dışında Samandere ,Aktaş ve Sarıyayla şelaleleride Düzce’ye değer katan doğal güzelliklerdir. Şelaleler dışında Efteni kuş cenneti geçmişte tarım toprağı kazanmak için önemli bir kısmı kurutulmuşta olsa son yıllarda eski halini bulması için çabalanan Elmacık dağı eteğinde Asar, Uğur, Küçük Melen sularının ve yan derelerin oluşturmuş olduğu tatlı su gölüdür ve 150 çeşit kuşa ev sahipliği yapmaktadır. Aynı zamanda volkanik bir bölgede olması sebebi ile insanların yüzyıllardır şifa bulmaya geldiği Efteni ve Derdin kaplıcaları da ünlüdür.
Bugün gittiğinizde tarih boyunca defalarca depremlerce yıkılıp halkının bıkmadan yeniden şehrini inşa etmeye çalıştığı 81. vilayetimize doğa en acımasız yüzünü gösterirken etrafını yeşil dağlar, yamaçlar, akarsular, göller ve ormanlarla bezemiş. Bir daha o kötü günlerin geri gelmemesini dileyerek bu güzel şehri tanımanızı tavsiye ediyorum.