Yaklaşık 200 yıldır birbirinden kopmuş kardeşler oluşan Türk devletleri 1990’ların başında yeniden birbirlerine kavuştuklarında insanlık için de aslında yeni bir sayfa açılmış oluyordu. Ancak önemli olan bu sayfanın içinin nasıl doldurulacağı idi. Tarih kitapları 19 ve 20’nci yüzyıllarda Türkler için kan ve gözyaşı ile yazılmıştı. Milyonlarca Türk savaş meydanlarında can vermiş. Milyonlarcası Sibirya’da açlık ve dondurucu soğuğun etkisiyle bir lokma ekmeğe muhtaç olarak ölmüştü.
Yine milyonlarcası ise Sırp, Bulgar, Yunan, Rus, Ermeni, İngiliz, İran, Fransız, Rum, Alman ve adını burada daha sayamadığımız nice ulus tarafından soykırıma vahşice tabi tutularak yok edilmişti... Bugün için dünya üzerinde yaklaşık 300 milyon Türk yaşadığı belirtilmektedir. Oysa sadece geçen yüzyıldaki Türk soykırımları olmasaydı (normal nüfus artışı hızı dikkate alındığında) bugün için Türk Dünyası’nın nüfusunun 1 milyarı bulmuş olacağı tahmin edilmektedir… Şimdi ise önümüzde “21’nci yüzyılı Türk asrı” yapmak için çok büyük imkânlar vardır…Ancak önümüzdeki beyaz sayfayı elimizdeki kalemle doldurmak yine bizim elimizdedir. Ya atalarımız gibi bu sayfalar kahramanlık destanları, dünyanın en parlak medeniyetleri, ilimde-irfanda insanlığa örnek bir bin yıl ile adeta karanlığın üzerine doğan güneş gibi doğarak doldurulur, ya da 19’nci yüzyıldaki dedelerimizin yaptıkları hataları tekrarlar, hem kendi geleceğimizi hem de insanlığın geleceğini zindana çeviririz… Unutmayalım ki kalem bizim elimizdedir! O sayfalara da bizim yaptığımız tarih yazılacaktır.
DAYAK YİYEN JÖN MÜYÜZ?
Ama buraya kadar yazdıklarımız kesinlikle tek taraflı olarak algılanmamalıdır. Çünkü geleceğin yüzyılları kurulurken sahnedeki tek aktör olmayacağımız kesindir.
Bugünkü dünyayı bir film setine benzetirsek; “iyi adam” olan Türklüğün karşısında ise yıkıcı taraf yerini almıştır. Kâşgarlı Mahmut’un ifade ettiği “Gelecek yüzyıllarda Türk hâkimiyeti bütün dünyaya hâkim olacak” sözünün altındaki manada yer bulan “Türk yapıcı tarafı” temsil eder gerçeği bunun en açık ispatıdır. Eğer ki bugün için dünyada “insan medeniyeti” hâkim değilse bunun tek müsebbibi Türk Milleti’nin hakkı olan “Dünyaya öncü ve örneklik” makamında bulunmayışıdır. Bizim boşluğumuz bugün için “yıkıcı tarafı” temsil eden güçler tarafından doldurulmaktadır. ABD, Rusya, AB ve İsrail’in başını çektiği kutup, kendi içinde zıt gibi gözükse de aslında aynı maksada hizmet eder bir şekilde faaliyet göstermektedir. SSCB döneminde siyonizme sözüm ona savaş açan Rusya’nın aslında İsrail tarafından yönetildiği bugün için artık ortadadır.
NERDEN ÇIKTI BUNLAR?
Bir yazar arkadaşımız bakın bu konuda neler diyor: Sovyetler'de yıllar boyunca masonluğa karşı sahte bir düşmanlık politikası uygulandı. "Totaliter rejimler, diktatörler masonluğa karşıdır" imajının verilmesi için, Sovyetler'deki localar Troçki döneminden itibaren resmen kapatılmaya başlandı. "Resmen" demek gerekir, çünkü Sovyetler'de gerçekte masonik faaliyetler bütün hızıyla sürdürülmüştü. Rusya'nın kapitalizmle tanışmasıyla birlikte mason locaları faaliyetlerini çok daha açık bir biçimde yürütmeye başladılar. Ardı ardına kurulan bütün Rusya çapında üye artırımı için propagandaya başladılar. Fransız L'Express dergisi "Doğu'nun Masonlarca Fethi" başlıklı sayısında Rusya'daki masonik faaliyetleri şöyle anlatır: "28 Nisan 1991'de kesin bir gizlilik içinde Kuzey Yıldızı Locası ilk toplantısını gerçekleştirdi. Nerede mi? Moskova civarında, ahşap bir evde. Daha sonra sessiz bir şekilde Novikov Locası kuruldu. GLF (Fransız Büyük Locası) kendi duvarları arasında Pouchkine adlı bir slav locasını barındırmaktadır. 18 Ağustos 1991'de Pouchkine Locasının Üstad-ı azamı ve 6 arkadaşı Moskova'ya geldiler. Üstad doğduğu kent olan Odessa'yı 1922 yılında terk etmişti. Bagajlarında tören malzemeleri vardı: Kılıçlar, gönyeler, önlükler… "Daha sonra ilgi çekici bir bilgi veriliyor. Gorbaçov'u indiren göstermelik darbe masonların gelişinin ertesi günü gerçekleşiyor: "19'unda da darbe oldu." (L'Express, 17 Ocak 1992) Kuzey Yıldızı Locası bütün Rusya'da propaganda yoluyla yeni masonlar arıyor: "Kuzey Yıldızı Locası'nın üstad-ı azamı şöyle diyor: 'Büyük bir kendini yenileme çabamız var. Reklamlar aracılığıyla…' Geçen sene Rusça yayın yapan Liberty Radyosu 2 saatini masonluğa ayırdı. Fransa Büyük Locası'ndan cevap olarak pek çok mektup geldi. Vilnias'dan, Bakü'den, Kiev'den 'özgürlük, eşitlik, kardeşlik' gibi kelimelerle dolu Fransızca mektuplar. Adaylar hakkında Fransız Büyük Locası (GO) cevap olarak 'onları temasa geçirin' der. Sonra dosyaları 'Kuzey Yıldızı'na yeniden yollarlar. Eski imparatorluğa doğru." (L'Express, 17 Ocak 1992) Gorbaçov'un, bir dinî uyanıştan korktuğu Müslüman Orta Asya için, 80'lerden sonra ilgi çekici bir plan yürürlüğe konuldu. Mason localarının denetimindeki uluslararası şirketler bu toprakları "kapitalistleştirmeye" başladı. "The Bank of New York, Özbekistan, Türkmenistan ve Kazakistan'da şubeler açtı." (Sabah, 29 Haziran 1992) Bilmiyorum bir şeyler anlatabildim mi?
Konuya devam edeceğiz…(Kaynakça: Panorama, 23 Ağustos 1992)