Kasım 2008

Ö T E S İ

 

27.12.2024 



Türk Ekonomisi

 
İ.Orkun Atalay

Esnek hukuk ve ekonomik entegrasyona katkısı


Hukuk, emir ve yaptırımdan ibaret kurallar bütünü olmakla hayat ilişkilerini ve olaylarını düzenleyici bir role sahiptir. Ancak bir “yükümlülüğün” bulunması ile “belirli bir yönde hareket etmekle yükümlü tutulma” arasında “maddi yaptırımla” karşılaşma bakımından bir fark bulunmaktadır. Esnek hukukta yaptırım “manevi” niteliktedir. Yani elde edilmesi umulan veya sahip olunan bir menfaatin kaybı şeklinde tecelli etmektedir.

Ancak esnek hukukta, sadece sonuç itibariyle değil, hukuki ilişkinin kurulması aşamasında da bir esneklik sözkonusudur. Taraflar irade beyanında bulunurken aslında gerçek niyetlerini dışa aksettirmeyebilirler. Bu bakımdan Devletler Hukuku’nda milletlerarası “antlaşmalar” (Vereinbarung) ve “sözleşmeler” (Vertrag) ayrımı yapılmaktadır. Buna göre; antlaşmalar “irade birleşmesi”, sözleşmeler ise “irade uyuşmasıdır.” İrade birleşmesi, karşılıklı, birbirine uygun ve “süreklilik” arzeden iradelerin beyanıdır. Bu bakımdan “ahde vefa” ilkesiyle uyuşmaktadır. İrade uyuşması ise sadece dışa vurulan irade beyanları bakımından sözkonusu olup saklı saikler sonradan devletlerin farklı şekilde davranmalarında rol oynamaktadır. Devletler Hukuku’nda, özel hukukta olduğu gibi, dışa vurulan iradelerin yorumlanması yoluyla gerçek iradeye ulaşılmasında başvurulabilecek “güven teorisi” (Vertrauensgrundsatz) ve bunun somut vakıaya tatbikini sağlayacak bir cebri icra gücü bulunmadığından ancak manevi yaptırımlarla devletler taahhütleriyle bağlı kalmaya zorlanabilmektedir. 1969 tarihli Viyana Antlaşması’ndaki yorum kuralları antlaşmalarda yer alan kelimelerin lafzı ve ruhu ile birlikte tümünün bir bütün olarak yorumlanmasına ilişkindir.


Devletler ekonomik bütünlüğün dışında kalarak kendi eksikliklerini gidermekten ve bunlara bağlı birtakım feri imkanlardan faydalanmaktan mahrum kalmama gibi saiklerle taahhütleriyle bağlı kalırlar. Yani taahhütte bulunurken dışa vurdukları irade beyanı ile asıl saikleri farklı olmaktadır. Bu asıl saikleri “siyasal-ekonomik” niteliktedir. Bu sebeple taahhütler “esnek” ve “belirsiz” olmaktadır. Örneğin, para takası ve para nakli serbestisi tanımak amacıyla bir taahhütte bulunulurken, aslında dış ticaret ve ödemeler açığını kapatmak için döviz girdisini ve yabancı yatırımcı çekmeyi amaçlamakta veya bölgesel ya da küresel stratejisinde taraftar bulmaya çalışmaktadır. Tabii böyle bir durumda devletler, anayasaları başta olmak üzere kanun ve diğer mevzuatlarıyla üstlendikleri sosyo-ekonomik kamusal görevlerini yerine getirmek ile ekonomiye katkıda bulunması muhtemel özel girişimcilerin serbesti yönündeki talepleri arasında ikilemde kalmaktadır. Bu bakımdan devletlerin tek iktidarda yönetilmesi pazarlık payını zayıflatmakta ve milletlerarası taahhütleriyle bağlılığını kuvvetlendirmektedir. Hem küresel hem de bölgesel bazda devletler, her ne kadar ekonomik serbestiye gitme ve diğer devletler ile bütünleşmede ilk olmayı arzu etmeseler de, bu yönde hareket eden devletleri izlemek ihtiyacı hissederler. Zira aksi takdirde rekabet eksikliği sebebiyle menfaat kaybına uğrayacağı endişesine kapılabileceklerdir. Böylece önce bir devlet ile başlayan sonra diğerlerinin de katıldığı “zincirleme reaksiyon” süreci yaşanır. Bu yapıyı iç içe geçmiş iki “girdap” olarak tanımlamak mümkündür. Küçük parçaları içine alıp bütünleştiren küçük girdaplar bir araya gelip büyük girdabı oluşturmaktadır. Hem bu girdapların içerisinde, hem de bunların bir parçası olan devletlerin içerisinde “içeriden itme dışarıdan çekme” şeklinde tecelli eden entegrasyon, devletlerin iç yapılarının “yeknesaklaşması” yönünde gelişmektedir. Bu yeknesaklık “kurumsal” çatı altında gerçekleştirilmektedir. Böylece 19. yy.da ikili anlaşmalar yoluyla İngiltere’nin kurduğu “altın standardı” şeklindeki küreselleşme yerini 20. yy.da ABD’nin çok-taraflı anlaşmalarla kurduğu “kurumsal” küreselleşme almıştır. 


Bu “kurumsal sosyalleşme” ortamında devletler “aynı potada erimekte” ve iç hukukları, ekonomik ve mali yapıları birbirleriyle “uyumlu” hale getirilmektedir. Bu noktada iki yönlü menfaat gözetme sözkonusu olmaktadır. Devletler bu kurumsal yapının içinde kendi menfaatlerine en çok hizmet edecek şekilde hareket ederken aynı zamanda kurumsal menfaatler de gözetilmektedir. Milletlerarası ekonomik sistemin “saç ayakları” olan kurumsal yapılar kendi şartlarını devletlere dayatırken, diğer taraftan “gözetim” ve “denetim” yoluyla onların sistemin dışına çıkmamasını da temin etmeye çalışmaktadırlar. Esnek hukukta hafiften ağıra doğru aşamalı olarak artan farklı yaptırımlarla devletler hemen ekonomik düzenin dışına itilmemekte, aksine mümkün olduğunca içinde tutulmaya çalışılmaktadır. Kurallarla bağlı kalmamakta ısrar eden devlet, önce yararlandığı menfaatlerinden mahrum bırakılmakta, sonra milletlerarası ekonomik düzenin menfaatine olarak, düzenin dışına çıkarılmaktadır. Ancak bu az evvel değinildiği gibi çok nadir gerçekleşmektedir. Ayrıca kurum bünyesinde “ağırlıklı oy” nisabı öngörülmek suretiyle oldukça da zorlaştırılmıştır. Devletler bakımından ise, elde etmeyi umduğu veya sahip bulunduğu menfaatin kaybı şeklinde bir manevi yaptırımla karşılaşılmaktadır. Görülmektedir ki, “devlet” kavramı ortadan kalkmadığı müddetçe küreselleşme soyut ve esnek kalmaya devam edecektir. Bir de mevcut düzenin yerine her zaman yenisini kurmak mümkündür.


ufuk@ufukotesi.com

Bu yazı toplam 3786 defa okunmuştur.

Ufuk Ötesi Gazetesi'nde yayınlanan yazı, haber ve fotoğraflar kaynak gösterilerek iktibas edilebilir.

UFUK ÖTESİ.COM

BU YAZIYI TAVSİYE EDİN

Adınız  Soyadınız

E-posta adresiniz
Arkadaşınızın e-posta adresi

 

Yazdır  - Sayfanın Başına Dön 

 

 Sayı :79

 KÜNYE
 
 ARŞİV
 
 ABONELİK
 
 REKLAM
 
 
  YAZARLAR
 Ali Arif Esatgil
Bayrak gibi yaşamak...
 Alptekin Cevherli
En zor yazım…
 Doç. Dr. Fethi Gedikli
Şimşek gibi çakıp geçen ülkücü
 Dr. Yusuf Gedikli
Sevgili Kemalciğim, candaşım, kardaşım, arkadaşım…
 Kemal Çapraz
Son söz...
 Olcay Yazıcı
Asil Neslin Son Temsilcisi: Kemâl Çapraz
 Bayram Akcan
“BOZKURT” Kemal ÇAPRAZ
 Aydil Erol
Bu çapraz, kimin çaprazı?!!
 Şahin Zenginal
Sensiz hayat zor olacak
 Ünal  Bolat
Sevdiğini Türk için seven Alperen
 Hayri Ataş
“YA BÖYLE ÖLÜM DEĞİL Mİ ERKEN”
 Mehmet Türker
Türk Dünyasının dervişi
 Mehmet Nuri Yardım
Kemal Çapraz diye bir kahraman
 Prof Dr. Ali Osman Özcan
Ufuk Ötesinde Çapraz Ateş
 Orhan Seyfi Şirin
Çapraz doğuştan ‘Reis’ti
 Rasim Ekşi
Kardeşim Kemal’in Vasiyeti
 Dr. Orhan  Gedikli
Sevgili Kemal Kardeşimin Ardından
 Özdemir Özsoy
Seni unutamayız
 Dr. Ünal Metin
“Ufuk Ötesi” yaşıyor
 Aybars Fırat
Kastamonu Beyefendisi
 Süleyman Özkonuk
Öteki Ufuk
 Zeki Hacı ibrahimoğlu
30 yıllık dostumdu
 Coşkun Çokyiğit
Kemal Çapraz “Tek Ağaç”lardandı
 Baki Günay
Kırım Meclisinde Kemal Çapraz sesleri
 Ahmet Tüzün
İz Bırakan
 Cem  Sökmen
Metropoldeki dâvâ adamı: Kemal Çapraz
 Hüseyin Özbek
Kemal Bey
 Asuman Özdemir
Sermayeye kurban gittin…
           
       
 
   

Karahan 2002