Ben bu gazetede, 2002 yılının Nisan ayından beri �Tarih Bilinci� adı altında yazılar yazmaktayım. 2002 Nisan ile 2006 Haziran ayları arasında özellikle bölgecilik yapmamak adına, Gazi Topal Osman Ağa gerçeğinden hep uzak kalmaya çalıştım. Ben bir Türk�üm. Benim için Ahlat kitabeleri altında yatan Selçuklu Türkler de, Rumeli bölgesindeki evladı fatihan�da, Girit kuşatmasında çarpışan da aynı özellikteydi. Ayrıca, Gökoğuzlar da soydaşımdı, Ahıskalılar da�Başkurtlar�da bendendi, Hakasyalılardı. Benim için, İdil-Ural�da Türk bölgesiydi, Kazakistan�da�O nedenle kimsenin bölgecilik ya da memleketçilik suçlamasını da kabul edemezdim. �Şimdi ne oldu da, Gazi Topal Osman Ağa ile ilgili olarak, Temmuz ve Ağustos aylarında yazılar yazdınız diyebilirsiniz� Artık Topal Osman Ağa olayındaki yalanın bıçağı, sadece boğazımıza dayanmakla kalmadı; boğazımızı kesmeye başladı. Bu yönde yazılar yazmazsam, kendi vicdanımın baskısı altında ezilecektim ya da Gazi Topal Osman Ağa gibi kahramanların haklarının vebali ile karşı karşıya kalacaktım. Bu neyin hakkı denilebilir? Bu Kurtuluş Savaşı ile kurtarılmış olan ve üzerinde gezdiğim vatan toprağına yönelik haktır. Ben böyle kabul ediyorum. Bu da benim tarihi algılama noktamdır.
Bu bağlamda geçen ay ki yazımızda, İpek Çalışlar tarafından halkımızın gündemine sokularak, pek çok kişiyi etkilemeye çalıştığı bir kitap hakkında, görüşler belirttik. Burada, Atatürk ve Topal Osman Ağa adına yapılan iftiralarla ilgili olarak tespitler yapmıştık.Peki İpek Çalışlar kimdir? Onu birazcık tanıyalım.İpek Çalışlar, yakın dönem tarihimizde, Maocu olarak bilinen ve günümüzün meşhur döneklerinden olduğu söylenen, Danyal Oral Çalışlar�ın, karısı.değil midir? Büyük Ada�da yaşayan ve sözüm ona halk diyen, Danyal Oral Çalışlar gibi kişilerden ve yakınlarından objektiflik anlayışını ne kadar bekleyebiliriz ki? Zaten Danyal Oral Çalışlar�ı, sadece Türk mahkemeleri değil, eski yoldaşları da çok iyi tanımaktadır. Bu şahıs hakkındaki en iyi tespitlerden birisi, Hasan Yalçın tarafından yapılmıştır. Yine bu Danyal Oral Çalışlar�ı, her halde eski lideri Doğu Perinçek�e sormakta da fayda vardır. İpek Çalışlar�ın kitabındaki çarşaf olayını eleştirmiştik. Bu tespitimizin doğruluğunu teyit etmek için, dönemin başbakanı Rauf Orbay�ın görüşlerine özellikle bakmakta fayda vardır diyoruz. Ali Şükrü olayı ile ilgili olarak, Ziya Hurşit�lerin, Hüseyin Avni�lerin TBMM�indeki galeyan çabalarını da gören dönemin başbakanı Rauf Bey�de, olayı en canlı yaşayan kişilerden birisiydi. İpek Çalışlar, bu konuda onun yazdıklarını görmezden gelmiştir. Kaldı ki, Rauf Orbay�ın Atatürk�ü pek sevdiği de söylenemez. O nedenle, bu konuda doğruyu söylediği kabul edilmelidir. Ayrıca olaydan sonra, Giresun�a dönen Gazi Topal Osman Ağa�ya bağlı olan Giresun uşaklarının görüşleri de bellidir. İpek Çalışlar ve yandaşlarına, sadece tarihi tahrif ettikleri için kamuoyundan ve Atatürk�ün ruhundan af dilemek düşer. Aslında Osman Ağa�yı ve Atatürk�ü sevmeyenlerin, tarihi tahrif ederek, halkımızın düşüncelerini bulandırdıkları ve böylece Atatürk ve Osman Ağa gibi Türk kahramanlarının aralarına çelişkiler koyarak, halkın gözünden düşürmeye çalıştıkları ve bu yolla da para kazandıkları görülmektedir. Bu gibi insanları, bizlerin ibretle izlemesi gereklidir. Bu ay ki yazımızda da, Gazi Topal Osman Ağa�ya atılan iftiralardan bazıları üzerinde duracağız. Topal Osman Ağa�ya atılan bir diğer iftira kampanyası da, Aydın Doğan�ın Radikal gazetesinde 22 Ocak 2006 tarihinde, Ayşe Hür tarafından �Çağımızın bir (başka) Kahramanı� adlı yazısıyla gündeme gelmişti. Bu kadının soyadı, sözüm ona �Hür�;fakat beyni malum gurupların güdümünde gittiği görülmektedir. Ayşe Hür, Gazi Topal Osman Ağa olayını, tarih tahrifatçılığı ile belgelendirerek, aklınca kurgulamaya çalışmıştır. Bu kadın, belge nedir acaba biliyor mu? Üç beş kitaptan aldığı, tek yanlı yazıları, ard arda koyarak yazı yazmayı, bilimsellik anlayışı olarak mı görmektedir? İşte, ülkemizde böylesi kılavuzların peşinde giden mankurtlar ise, kafalarını boş şeylerle doldura doldura ömürlerini geçirmektedirler. Ayşe Hür, İpek Çalışlar�ın çarşaf olayını ya benimsemediği ya da daha öğrenemediği için, bu konuda yanlış şeyler söylememiştir.
Fakat �Topal Osman'ın tarih sahnesine ilk çıkışı, l. Dünya Savaşı'nın başlamasıyla...� diye bir tespit yapıyor. Bizler, Gazi Topal Osman Ağa�nın Balkan Savaşı�ındaki faaliyetlerini de biliyoruz. Ayşe Hür, bu durumu bilmiyor mu? Yoksa bu gerçek, işine mi gelmiyor? O zaman, bu konuda ahkam kesmesi neyin nesidir? Halbuki tarih tahrifatçısı kadın, bu durumu kabullenmemiş olarak görünmektedir. Bu kadın: �Kendi ifadesine (Osman Ağa�yı kastediyor) göre I. Balkan Harbi'nde yaralanarak topal kalan� demektedir. Tahrifatçı kadın, anladığımıza göre, bu ifadeyi aklınca, şu amaçla vermek istemektedir. Gözüpek, korkusuz bir yiğit insanın, bir kahramanın, vatan uğruna bacağını feda etmesini, okuyucu gözünden kaçırmak için, yukarıdaki ifadeyi araya sokmaktadır. Çünkü Ayşe Hür, elbette baktığı kaynaklarda, Osman Ağa�nın nasıl ameliyat edildiğini de okumuş olmalıdır. Kötülediği Osman Ağa�nın, canlı canlı ameliyat olabilme cesareti, sanırım Ayşe Hür�ü son derece rahatsız da etmiştir. Bu rahatsızlık, Osman Ağa�nın cesaretini, yürekliliğıni, korkusuzluğunu hissettiği içindir. Büyük ihtimalle de, tüm bu gerçekleri okuyucusundan gizlemenin rahatsızlığıdır. Kısaca, topluma kötülemekle kendisini görevlendirdiği bir şahsın, yani Osman Ağa�nın kişiliği altında kalmanın ve bu Balkan Savaşındaki Osman Ağa gerçeğinden kaçmanın rahatsızlığıdır. Bu nedenle bu kadın, Osman Ağa�nın Balkan Harbi�ne katılmasını ve orada sakat kalmasını dahi, kendi düşünce örgüsüne göre kullanmıştır. Acı olan nokta, Aydın Doğan denilen şahıs, ülkemizde kartelleşen basının önemli bir kısmını elinde tutan bir kişidir. Aydın Doğan�ın, gazetelerinde, böylesi kişilere yer veriyor olması, Türk milleti adına, çok düşündürücüdür. Aydın Doğan�ın gazetelerinde Topal Osman Ağa�nın sırtından gündem belirlemeye çalışanlara izin vermesine ihtiyacı var mıdır? Fakat, Aydın Doğan unutmasın ki, onun Türk milletine ihtiyacı çok ama çok vardır. Eğer Türk milleti olmazsa, gazetelerini bu ülkede kimler alacaktır? Bu ülkede, özellikle milli kimliğini algılayamayıp, bu bağlamda hareket edenlere de yazıklar olsun! Bugün ülkemizin her köşesinde, bu devletin adı altında yaşayanlar, Ayşe Hür�ün dedelerine, ne kadar teşekkür borçlu olabilir ki? Aydın Doğan�ın babası ya da dedesi Kurtuluş Savaşında neredeydi? Danyal Oral Çalışlar�ın dedeleri neredeydi? Zaten Danyal Oral Çalışlar, Yalçın Küçük�ün belirttiğine göre, �dönme�ymiş. Bu durumda da, belki onun Kurtuluş Savaşı diye bir derdi de olmamış da olabilir! Fakat bizlerin Türk Kurtuluş Savaşı diye, göğsümüzü gere gere savunduğumuz böyle bir kahramanlık destanımız vardır. Bu destanın içersindeki katkı payları arasında, Gazi Topal Osman Ağa�nın ve beraberindeki Giresun uşaklarının da payı çok yüksektir. Tarihi bilmeyenler, yanlış ve yanlı yerden öğrenenler, gelip gerçekleri bilenlere sorsunlar! Yalancıların borazanlığı yapılarak, nereye varabilir? Ancak çamur atıp kaçarlar? Bazı saf insanlar da, o çamurlu yollarda, bata çıka yürür giderler�Onlara diyeceğimiz. Uyanınız!
KUYRUK ACISI
Ayşe Hür denilen şahıs, düşüncelerini destekletmek için makalesinde referans olarak Hasan İzettin Dinamo, Cemal Şener, Arif Cemil gibi kişilerin kitaplarını kullanmış. Bunlardan Hasan İzzettin Dinamo, zaten eski tüfek komünistlerden değil midir? Onun Osman Ağa gerçeğine objektif bakması mümkün müdür? Ayrıca Hasan İzzettin Dinamo, Ali Şükrü Bey�in hemşehrisidir. Bu durum da, H.İ.Dinamo�yu etkilemiş midir? Bilemiyorum. Fakat günümüzde dahi, aynı ilden olan Nihat Genç denilen şahıs dahi, Osman Ağa gerçeğini olumsuz yöne çekmiyor mu? Geçelim...Cemal Şener�e gelince... Günümüzde ki çizgisinin Türk milleti adına daha objektif olmaya başladığını biliyoruz. Geçmişin sol ve Alevi anlayışının yoğun olarak etkisinde kaldığı bilinen Cemal Şener�in, bazı yönlerden de o dönemde hissi yaklaşımlar içersinde olduğunu düşünüyoruz. Ayrıca Ayşe Hür, Arif Cemil denilen bir çapsız ittihatçı bozuntusunu da kaynak yapmış! Bu kaynağa dayanarak şöyle yazmış: �Nisan 1916'da Borçka'da Ruslara karşı savaşan Türk ordusuna katılan Topal Osman, orduda kabadayılığa devam etmekle kalmayıp sıcak çarpışmaları görüp kaçma emareleri gösterince, 50 değnekle cezalandırılır, ardından alelacele çürük raporu alıp memleketine geri döner.�
Arif Cemil gibi, iftiraya yönelik kitap sahiplerinin bu yazılarının kaynağının temeli şudur: İttihatçıların yağcısı olan Tırabzon�daki kayıkçılar kahyası Yahya�nın ortadan kaldırılması olayının müsebbiplerinden birisi olarak Osman Ağa�nın gösterilmesidir. Evet, Yahya Kahya ortadan kalkınca, gerçekten o bölgede İttihatçıların etkisi kırılmıştır. Bu durumdan rahatsız olan A.Cemil denilen şahıs, kuyruk acısı olduğu için Osman Ağa�ye çamur atmıştır. Ayrıca Ayşe Hür diyor ki: �Çürük raporu alıp memleketine döner� Her halde bu kadın neyin ne olduğunu tam anlamıyla bilmemektedir? Önce şunu belirtelim. Gazi Topal Osman Ağa, dayak yiyecek bir adam değildir. O öyle dayak olayı olsa, anında orada ya dayak atmaya çalışanı vurur, ya da kendisini vururdu. Kaldı ki 1916�ların Borçka�sında tam teşeküllü bir hastaneye giderek Osman Ağa çürük raporumu almış(?) Bunlara kargalar bile güler. Osman Ağa, her şeyden önce gönüllü bir askerdir. Çürük raporuna, falan ihtiyacı da yoktur. İstediği anda cepheyi de bırakabilirdi. Çünkü o, az önce dediğimiz gibi gönüllüydü. Kaldı ki, bir ayağı da Balkan Savaşından sonra sakat kalmıştır.Sizlere soruyorum ey Türk milleti! Böyle bir kişinin rapora ihtiyacı var mıdır? Üstelik Gazi Topal Osman Ağa�nın ayağının sakatlığına bakmadan, o günkü şartlardaki Anadolu yollarının olumsuzluğu da düşünülürse, ne kadar büyük bir vatansever ve özveri sahibi olduğu da ortaya çıkar. Bu tabloyu bu ülkedeki, her objektif olan insan iyi düşünsün! Üstelik bugünkü askerden kaçmak için gayret edenleri düşündükçe, Osman Ağa�nın büyüklüğü bir kez daha açığa çıkmıyor mu? Yine ülkemizde askere gitmemek için ağlayanlar, kendisini vuranlar, okul, iş ve yurtdışı imkanlarını yasal ve ayilesel çarkları da işleterek kullanan asalakları da düşündüğümüzde, sen çok büyük insandın Osman Ağa diyoruz. Lakin bu tablonun olumluluğunu, ülkemizde Gazi Topal Osman Ağa ve Atatürk�ten kuyruk acısı olanlara anlatmamız mümkün olabilir mi?
Ayşe Hür denilen tarafgir şahıs, en büyük iftirasını da şöyle atıyor: �Asker kaçağı Topal Osman, bir süre sonra, uzun süredir bağımsız Pontus Devleti'ni kurmayı hedefleyen Rum çeteleri ile uğraşan Giresun-Samsun havalisinde ortaya çıkar.� Arkadaşlar! İfadeye bakınız! Aydın Doğan�ın gazetesinde yayınlanan yazıdaki yalana bakınız! Tarih tahrifatçısı kadın, Gazi Topal Osman Ağa�ya diyor ki: �Asker kaçağı�. El insaf! Bu ifadeden sonra, ne diyebiliriz ki? Siz ne diyebilirsiniz ki? Yani bu ülkede o süreçte pek çok kişi asker kaçağıdır. Bu kaçaklar belki binlercedir, on binlercedir. Fakat Osman Ağa�ya asker kaçağı denilebilir mi ki? Bir ayağı sakat kalmış olmasına rağmen, Borçka�dan Sivas�a, Orta ve Doğu Karadeniz bölgesinden Ankara�ya kadar her yerde bulunan bir adama �asker kaçağı� denilebilir mi? Bu dürüstlük mü? Bu objektiflik mi? Bu doğruluk mu? Bu namus mu? Bunlara sizler kara veriniz! Her şeyi, orta yola bırakmayınız! Gerekirse büyük medyada bu yalan haberlere imkan sağlayan basını ve ekranlarını özellikle purotesto ediniz! Ettiriniz! Ne adına? Doğruluk, dürüstlük, objektiflik ve bu ülkenin, çocuklarınızın yarınlara adına...Türk milleti uyanınız! Özellikle Giresunlular!..Sizler de uyanınız!
İnandığı düşüncelerin esiri olarak hareket ettiği anlaşılan Ayşe Hür denilen şahıs, makalesine, bir de �Topal�ın Referansları� adlı ara başlık koyarak, Osman Ağa�nın vatan uğruna sakat bırakmış olduğu ayağıyla, aklınca alay etmektedir. Acaba bu kadın, Türk müdür? Başka bir kökenden midir? Onu bilemiyorum. Fakat Gazi Topal Osman Ağa�nın ne ismine, ne de heykeline tahammül edemeyenler, bu ülkede hep vardır. Bunlardan acı olanı, Atatürk tarafından Ali Şükrü olayını saymazsak, diğer zamanlardaki faaliyetlerinde her fırsatta desteklendiği sabit olan Osman Ağa gerçeğinin kabullenilmemesidir. Atatürkçüyüm diyenlerin, Gazi Topal Osman Ağa�yı dışlamaları kendilerinin tarihi bilmemeleri ile ilgili olsa gerekir. Çünkü Atatürk, Osman Ağa�yı ölümünden sonra da dışlamamıştır. O zaman Atatürk�ün dışlamadığı Osman Ağa�yı, Atatürkçüyüm diyenlerin dışlaması da, tam anlamıyla ibret alınacak bir durum değil midir? Gazi Topal Osman Ağa�nın anıt mezarındaki eski yazının kazınmasıyla, sadece tarihimiz tahrif etmekle kalınmamış, aynı zamanda, Atatürk döneminde yazılmış ve herkesin bilgisi dahilinde seksen seneye yakın işlevi olan bir yazının yok edilmesiyle de, milli bağımsızlığımızın kaybedilmesine doğru atılan başka bir adım daha, gözlerimizin içersine bakılarak meydana getirilmiştir.